Ecdad, ocağa düşene sahip çıkmış, düşmanı dahi olsa ona kılıç çekmemiştir. Bu olgu öteden beri böyle gelmiştir, böylede devam etmektedir. Bu

Ecdad, ocağa düşene sahip çıkmış, düşmanı dahi olsa ona kılıç çekmemiştir. Bu olgu öteden beri böyle gelmiştir, böylede devam etmektedir. Bu bizim için genel itibarı ile gurur vesilesi yapılacak bir husustur.
1492 İspanya kraliçesi İsabella 'nın hıristiyan kilise ile işbirliği yaparak 31 Mart 1492 tarihinde ülkedeki bütün yahudilerin, 2 Ağustos 1492 tarihine kadar ülkeyi terk etmeleri üzere ferman çıkarması 300 bin kadar İspanya yahudisini iyice zor durumda bırakmıştı. İspanya yahudileri bu ferman üzerine çeşitli Avrupa ülkelerinden sığınma hakkı istediler ama Osmanlı İmparatorluğu'nun dışında onlara sürekli kalmaları üzere kapıları açan olmadı. Osmanlı İmparatoru Sultan II. Bayezid 'in kendilerine sığınma hakkı tanıması üzerine 150 bin kadar İspanya yahudisi Akdeniz yolu üzerinden doğrudan Osmanlı topraklarına geldi. Diğerleri de Rusya üzerinden Osmanlı topraklarına geldiler. Kendilerine "sefarad yahudileri" denilen İspanya yahudilerinin büyük çoğunluğu Selanik ve İstanbul'a yerleştirildi.
Mal varlıklarının çoğunu İspanya'da bırakan, yanlarına almış oldukları malları da İtalya'da uğradıkları limanlarda soyulan sefarad yahudileri Osmanlı topraklarına eli boş gelmelerine rağmen, Osmanlı devletinin kendilerine sağlamış olduğu imkanlarla kısa zamanda durumlarını düzelttiler. Bunların bazıları ticari alanda ilerlerken bazıları da devlet kademelerinde önemli mevkilere geldiler.
Tarihimiz bu örneklerle o kadar doludur ki bunlardan bir taneside 1933 gerçekleşecek ve bizzat Albert Einstein Mustafa Kemal Atatürk’e bu hususda bir mektup yazmıştır.
Şimdi bu mektubun içeriğine bir bakalım:
“Ekselansları, OSE Dünya Birliği'nin şeref başkanı olarak, Almanya'dan 40 profesörle doktorun bilimsel ve tıbbi çalışmalarına Türkiye'de devam etmelerine müsaade vermeniz için başvuruda bulunmayı ekselanslarından rica ediyorum. Sözü edilen kişiler, Almanya'da halen yürürlükte olan yasalar nedeni ile mesleklerini icra edememektedirler. Çoğu geniş tecrübe, bilgi ve ilmi liyakat sahibi bulunan bu kişiler, yeni bir ülkede yaşadıkları takdirde son derece faydalı olacaklarını ispat edebilirler.
Ekselanslarından ülkenizde yerleşmeleri ve çalışmalarına devam etmeleri için izin vermeniz konusunda başvuruda bulunduğumuz tecrübe sahibi uzman ve seçkin akademisyen olan bu 40 kişi , birliğimize yapılan çok sayıda müracaat arasından seçilmişlerdir. Bu ilim adamları , hükümetinizin talimatları doğrultusunda kurumlarınızın herhangi birinde bir yıl boyunca hiçbir karşılık beklemeden çalışmayı arzu etmektedirler.
Bu başvuruya destek vermek maksadıyla , hükümetinizin talebi kabul etmesi halinde sadece yüksek seviyede bir insani faaliyette bulunmuş olmakla kalmayacağı, bunun ülkenize de ayrıca kazanç getireceği ümidimi ifade etmek cüretini buluyorum.
Ekselanslarının sadık hizmetkarı olmaktan şeref duyan...
Prof. Albert Einstein
Evet mektubun içeriğ aynen böyleydi. Nazi Almanyasından kaçmaya mecbur olan bir çok değerli bilim adamı ki, bunların içindeki çoğunluk Yahudiydi.
Bu noktada ilmi çalışmalar yapan bu ilim adamlaraı hem canlarını kurtarmışlar hem de şimdilerde eleştirilere rağmen yeni cumhuriyetin kurulmasında harç olmuşlardır .
Bu ilim adamlarından birisi de belli bir süre Kırşehir’de ikamet eden Walter Ruben’dir. Bu profosörün Kırşehir hakkında yazdıkları yakın zamanda Kırşehir Belediyesi tarafından kitaplaştırıldı. Bu kitabı emin olun çok kısa sürede okudum. Walter Ruben bu küçük şehir hakkında öyle çalışmalara imza atmış ki aynı dönemde bu şekilde hazırlanan başka bir kaynak eser yok diyebilirim.
Şehrin çeşmelerinden, ailelerine, değirmenlerinden, askeri varlığına kadar bir ajan gibi çalışma yapmıştır. Şehrin ileri gelen tarihi eserleri hakkında çeşitli tarzlarda makaleler yazmıştır.
Bu noktada gelen bu bilim adamları akademik anlamda Türkiye’ye ve yeni üniversitelerimize can suyu olmuştur.