Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir hâl alır. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk (1931)

Türkiye’ye karşı cephe oluşturmuş küresel güçlerin maşası durumundaki Ermeni Diasporası “ERMENİ SOYKIRIMI” günü olarak kabul ettikleri 24 Nisanda yerleştikleri ülkelerde çeşitli etkinliklerle konuyu gündeme taşırlar. Yerel ve merkezi yönetimleri Türkiye aleyhine karar almaya zorlarlar.
.
Ermenilerin olmayan olayları olmuş gibi göstererek tüm dünyada Türkiye Cumhuriyetini ve Türk Milletini Ermenileri soykırıma uğratmış bir ülke ve soykırım yapan insanlar gibi göstermeye çalışmaları daima sonuçsuz kalmaya mahkûmdur. Çünkü yalan ve yanlış bilgilerle ulaşabilecek hedefler sınırlıdır. Hakikat er veya geç ortaya çıkar. Eğer biz dik duracak olursak sonsuza kadar da başarısız kalacakları da kesindir.

Bölgesinde ve yakın çevresinde önemli bir potansiyel güç olduğu bilinen Türkiye’nin düşmanlarının her alanda bize muhtaç durumdaki zayıf Ermenistan Devletini maşa gibi kullanarak uluslararası arenada ülkemizi zor duruma düşürmek gibi vazgeçilemez hedefleri vardır. Ülkemize yönelen küresel düşmanlarının temel hedefi; Türk milletini kışkırtarak ülkemizde asırlardır kardeş kardeşe yaşadığımız Ermeni yurttaşlarımıza 6-7 Eylül Olayları misali bir saldırı yapılması için ortam hazırlamaktır. Bu oyuna kesinlikle alet olunmamalıdır.

Türkiye’nin bu sistemli saldırılara karşı koyacak gücü ve tecrübesi vardır.
.
Komşumuz Ermenistan; coğrafi konumana, ekonomik ve askeri gücüne bakmadan, 1991’de istiklâlinin ilanını müteakip ilk iş olarak komşusu AZERBAYCAN ile savaşa girmiş; topraklarını işgal etmiş; on binlerce Azeri Türkünü mülteci durumuna düşürmüştür. Ayrıca Türkiye-Ermenistan sınırlarını belirleyen 1921 KARS ve GÜMRÜ Antlaşmalarını, yani mevcut sınırlarımızı tanımadığını açıklamıştır. Türkiye ile dostluğun kendilerine daima menfaat sağlayacağını bilmelerine rağmen Ermenistan Devleti; beceriksiz yöneticilerinin elinde dünya emperyalizminin basit bir maşası olarak kullanılmaktadır.

Oysa Ermenistan’ın Türkiye ile herhangi bir çatışmaya girmesi değil, onunla her alanda çok yakın işbirliğinde bulunması gerekmektedir. Aksini düşünmek bu ülke için hayalperestlik olur. Bu ülkenin; bugünkü konumu ve potansiyeli ile sonu hüsranla biteceği apaçık görünen maceralara atılmak gibi bir lüksü olamaz. Olmamalıdır.

Milletimiz; sürekli canlı tutulmaya çalışılan ”1915 ERMENİ SOYKIRIMININ KABUL EDİLMESİ”konulu karar tasarılarından çok rahatsızdır. Ama artık ülkemiz 1980’lerdeki gibi boş ve hazırlıksız değildir. O günden bu yana Ermeni Soykırımı ile ilgili gerçekler her platformda konuşulmuş ve uzmanlarca tartışılmıştır. Sonunda Türk kamuoyu bu konuda yeterince bilinçlendirilmiştir.

Üniversitelerimizde açılan Enstitü ve araştırma merkezlerinde bu konu bilimsel metotlarla derinliğine bir şekilde incelenmektedir. Ortaya çıkan sonuçlar Türk ve dünya kamuoyuna sunulmaktadır.Bilim adamlarımız uluslararası Seminer ve Sempozyumlarda konuyu bilimsel olarak masaya yatırmışlar, Diaspora Ermenilerinin iddialarının tamamen asılsız ve yalan olduğunu belgeleriyle ortaya koymuşlar ve tüm iddiaları bilimsel verilerle çürütmüşlerdir. Dünya kütüphanelerdeki Ermeni kaynaklı tüm yayınların, bilim adamlarınca değil, siyasilerce para karşılığı hazırlandığını ispat etmişlerdir. Gerçekleri anlatan bilimsel kitaplar ve dokümanlar yabancı dillere çevrilerek Ermeni Terör örgütlerini destekleyen ülkeler başta olmak üzere dünyaya yayılmıştır.

Dünya ülkelerinin meclislerinin ve üniversitelerinin kütüphanelerini inceleyenler eskiden sadece Ermeni yazarların kitaplarına ulaşırken, bugün bunların yanında yer alan Türk ve yabancı bilim adamlarının birlikte hazırladıkları eserlere de ulaşabilmektedir. Bu oldukça iyi bir kazanım olarak görülmelidir.

Eskinin sömürgecisi olan ve bugün kendilerine gelişmiş ülkeler adını veren ülkelerin artık Türkiyeye kolay kolay yaptırım uygulayamayacaklarının bilincine ulaşmış olmaları gerekiyor..

Kanaatime göre; artık periyodik olarak karşımıza gelmesine alışmamız gereken olayları büyütmeye gerek yoktur. 24 Nisan’larda büyük devletlerin parlamentolarında yaşanan ve tamamen birer siyasi şov niteliği taşıyan olaylar abartılmamalıdır. Bütün bunlar kendi siyasi düzeni içinde sürecini tamamlayacaklar ve sabun köpüğü gibi söneceklerdir.,

Burada önemli olan ekonomi dahil her açıdan son derece kötü durumda olan, üç tarafı Türklerle çevrili Ermenistan yöneticilerinin akıllarını başlarına toplamasıdır. Eğer onlar bizi Osmanlı’nın devamı gibi görüp Osmanlı ile olan hesaplarını bizden sormaya kalkarlarsa. O zaman bizimde kendimizi Osmanlı gibi görme hakkımız doğar ki bu da;” asırlarca hâkimiyetimizde olan ata topraklarını bizimde geri isteme ve alma hakkımız var demektir”. Burada zararlı çıkanın kim olacağını söylemeye gerek yoktur…