Hayat inişlerle ve çıkışlarla dolu. Bir anda zirveyi bulup bir anda da kaybetmek söz konusu.
İrtifa kelimesi tam da bu konu için oluşmuş. Yükseklik ve denge anlamlarına gelmekle birlikte kaybının da yüksekliğin ve dengenin bozulması olarak anlamak mümkün.
Hayatta hiçbir şey stabil ilerlemez. Her çıkışın bir düşüşü olması mümkün. Tam tersi şekilde her inişin de bir çıkışı olabilir.
İnsanlar kendilerini bugünle değerlendirmemeli. Her zaman irtifa kaybına uğrayacakmış gibi tedbirli ilerlemeleri gerekli. O yüzden dünümüz, bugünümüz ve yarınımızla bir bütünüz.
Sıfırdan yüksek bir mertebeye ulaşmak ya da yüksek bir mertebeden sıfırlanmak hayatın içinde olağan bir şey.
O yüzdendir ki “Ne oldum dememeli, ne olacağım demeli” sözünü çok duyarız. Yani insan bugün var olmadı. Geçmişiyle var olup geleceğini inşa ediyor insanoğlu. Biraz da şansının yaver gitmesi gerekli tabi.
Büyük başarılar elde ettikten sonra irtifa kaybı yaşandıysa dünyanın sonu da olmamalı. Bu noktaya belli bir emekle gelindiyse biraz zor olsa da yine aynı emekle geri kazanmak mümkün olabilir.
Asıl önemli olan gözden düşmemek olsa gerek. İşte onun çaresi yok. İrtifa değil de itibar kaybıdır kötü olan. Bir defa kaybedilen güveni geri alamazsınız.
Kaybedilen can değilse her şeyin yerini doldurabilecek bir şey bulunur nasıl olsa itibar hariç.
Aslında irtifa kaybını itibar kaybı yerine kullanmak lazım. Şöhret, zenginlik, mertebe bitmiş olsa da birinin itibarı bitmiş sayılmaz ama güvensizlik yarattıysa o kişi işte o zaman düşer gözden de her yerden de.
Mesele irtifa meselesi değildir aslında insan kalabilme meselesidir. Hatta iyi insan olma meselesidir bir yerde.
Hayat sınavlarla dolu ve her zaman bir mücadele içinde insanlar. Önemli olan adil şekilde yarışmak ve kazanmak olmalı. İşin kurnazlığını herkes bilir ama bunu tercih etmemek erdemdir.
Belli bir yerde de bırakmak lazım olmayan yükselişleri, yürümeyen ilişkileri. Her anlamda itibarı korumak lazım.
Hayatta ne olursanız olun: İrtifa değil, itibar kaybetmeyin!