Eski Roma toplumunda zengin evlerin tuvaletleri, fakirlerin ise lazımlıkları vardı. Bazı üşengeç fakirler, tuvaletlerini yaptıktan sonra kabı doğruca pencereden dışarı boşaltırlardı. Tabi bu durum hiç de hoş olmayan durumlara sebebiyet verebiliyordu. 

   Sokaktan geçerken dışkıya maruz kalan vatandaşlar ya evin kapısına dayanıyor ya da soluğu mahkemede alıyorlardı. Bu durumda sokaklar da kirleniyordu tabi. Neyse ki bunun da çözümü bulunmuştu. Vergilerle ücreti ödenen işçiler, arabalara doldurdukları pisliği şehrin dışına çıkarıyorlardı. 

   Bu arada umumi tuvaletler de vardı. Umumi tuvaletlere, ucuna sünger takılı, küçük sopalar konulmuştu. İhtiyacını giderenler, tuvalet kâğıdı niyetine bu süngerleri kullanıp kenara bırakıyor, sonra gelenler de aynı süngeri kullanarak güya temizlenmiş oluyorlardı. Aynı süngerin kaç kişi tarafından kullanıldığına dair ise elimizde bir veri yok maalesef…

**

Kutsal Krallar

   Tarih boyunca birçok kral otoritesini güçlü tutmak için yetkiyi Allah’tan aldığını iddia etti. Ta ki ‘Magna Carta’ imzalanıncaya kadar. İngiliz soyluları ile Kral John arasında imzalan Magna Carta ile kralın yetkisini Allahtan aldığı düşüncesi sona ermiş oldu. 

   Oysa o tarihe kadar hemen hemen her kral, Allah tarafından seçildiğini iddia etmişti. Mesela Firavunlar, tanrısal bir kan taşıdıklarına inanır ve sırf bu kan bozulmasın diye dışarıdan biriyle evlenmezlerdi. Orhun Abidelerine bakıldığında kağan kutlu bir kişilikti ve ona bu yetki, Gök Tanrı tarafından verilmişti. Bu inanış İslamiyet’e geçiş ile de devam etti. Örneğin Osmanlı’daki geleneğe göre, Osmanlı hanedanı seçilmiş bir hanedandı ve devleti yönetme yetkisi sadece o hanedana aitti. Hanedanın kutsallığını belirtmek için padişahlara ‘Allah’ın yeryüzündeki gölgesi’ diye hitap edilirdi.

**

Boş Ol! Boş Ol! Boş Ol!

   Diş hekimliği ilk olarak Mısır uygarlığında gelişme gösterdi. Mezopotamya’da ise Hammurabi’nin sert kanunları yüzünden yeterince gelişemedi. Çünkü bir hekim, hastasının dişine zarar verirse onun da dişi çekilirdi. Haliyle hekimler: ‘bana ne!’ diyerek diş çekmekten uzak durdular. 

   Ortaçağa gelindiğinde diş hekimliği en çok Müslüman ülkelerde gelişti. Çünkü hem Peygamberimizin misvak kullanılması yönündeki tavsiyesi vardı hem de ağız kokusunu ileri süren bir kadının boşanma hakkı vardı. Mevzu ciddi olunca ğzı kokan erkekler, soluğu dişçide alıyordu. Bundan şunu da anlıyoruz ki; ortaçağda dişçilik popüler bir meslekmiş. 

***