Üç kelimelik bir soru!
Bir kadın da sorar bu soruyu, bir adam da…
İnanan da, inanmayan da...
Ağlayan da, sızlayan da…
Bazen bir incelikte saklıdır cevabı,
Bazen derinlikte aranır sevabı.
An olur, göz kırpar bir kitap satırında,
Ya da kurumuş bir çiçek yaprağında,
Kalanın da aklında bu soru, gidenin de.
Renk verir bazen bir gülün dikeninde
İz bırakmışken, bir an’ın, bir anının gölgesinde,
Dumanı tüterken yanan mum ışığında,
Aşk demlenirken hüznün yatağında,
Yine bu soru vardır sadece; kalpte, ruhta, akılda.
Giden zamansız gelir ummadık bir anda,
Kalan şaşkınlık ve yaşanmışlık arasında.
Giden, gitmek için geldiğini fısıldadığında,
Kalan, kurşun kelimelerin karmaşıklığında.
İşte bir kadın ve bir adam, bu sorunun cevabını arıyorlar yıllar sonrasında karşılaştıklarında.
Kadın yapılanlar ve yapılmayanlarla adamı alt etmeye çalışırken, adam şiir silahındaki dize mermileriyle ateş etmek ve kalbinden vurmak istiyor kadını.
Bu süreçte anlıyoruz ki, geçmiş, hiç geçmiyor aslında.
Yara gözyaşları ve anılarla sarılıyor, bir süre sonra iyileşti sanılıyor ama zaman merhem olmuyor.
Ne kadar yaralamaya, acıtmaya, kanatmaya çalışsa da aşkta insan karşısındakini, kendini vuruyor, yok ediyor, öldürüyor, olmasa da farkında.
Birlikte geleceğe yol almak varken, yaşayamayarak, kaçırarak an’ı.
Çünkü kadın kalbine göre haklı, erkek aklına göre haklı.
Gerçek şu ki; hak hukuk yok, tek esas aşkta saklı, aşkın hakkı.
Kadının alt etme, erkeğin haklılık savaşı yaptığı bu meydanda, arada şiirler, şarkılar yağıyor; kalbimize, anılarımıza, ruhumuza ve başımıza.
Yaşadığımız aşklı an’ların, anıların bazılarını ateşe vererek, bir kısmını burnumuzun direğini sızlatarak, kalbimizi buruk gülümseterek ve ruhumuzu titreterek.
Kadın ve erkek, sahnede, izleyenlere bunu yaşatırken, bir kez daha farkına varıyorum ki; aşkta galip ve haklı olmadığı gibi, ondan sağ da çıkılmıyor. ‘Aşk solcudur. İnsanın sol yanını hedef alır. Aşk bu kadar solcuyken ondan sağ çıkmak mümkün değil’ diyen Deniz Gezmiş’i burada anmamak mümkün mü?
Kadın ve erkek, oyunda sadece kendi hikayelerini yaşamakla kalmıyor, aynı zamanda edebiyatımızın yapıtaşı olmuş pek çok şairimizin gerçek aşk hikayelerini anlatan, şiirlerini okuyan, şarkılarını seslendiren kahramanlara dönüşüyor.
Anlatılan hikayenin tılsımına kapılmışken; kelime güllerinin, imge yumaklarının ortasında kalmışken, Evrim Alasya’nın söylediği şarkılar ve Kerem Alışık’ın seslendirdiği şiirler, izleyenlere onu düşündürüyor. Adem ve Havva’dan günümüze gelen, sırrı çözülmeyen, anlaşılmayan - anlatılmayan ama kimi zaman yoğunlukla kimi zaman çıkmazlarda yaşatan o olguyu, aşkı!
Oyun Atölyesi’nin sahnelediği; 2009’da ‘7 - Şekspir Müzikali’, 2011’de ‘Don Juan’ın Gecesi’ ve 2012’de de ‘Antonius ve Kleopatra’ oyunlarında başarılı performanslarını izlediğim, yıllar sonra yine sahnede görmenin yanı sıra dikkat çeken ve şahane bir sese sahip Evrim Alasya’yı dinlemek ayrı bir keyif ve güzellik.
2015’te ‘Frankenstein’ , 2018’de ‘Esaretin Bedeli’ ve 2025’te ‘Küheylan’ oyunlarındaki her performansında çıtayı daha yükselttiğini gururla izlediğim Kerem Alışık’ı bu sefer ‘Aşk Biter Mi?’ oyununda; gitmek için gelen, kazanmak için öncesinde kaybettiklerinin enkazından sağlam adımlarla çıkışını yaparken şiirlerin mısralarına can verdiği kişi olarak rolünün hakkını veriyor.
***
Gelelim cevabı aranan soruya;
Kimine göre o bitmez.
Kimine göre biter.
Kimine göre o varsa da biter,
Yoksa da bitmez.
Çünkü o insanın aynasıdır,
Ruhun mayasıdır.
Olduğunda, dünya bir bAŞKadır.
Yokluğunda kalp yastadır.
Geldiğinde her şey gökkuşağına boyanıyor, güller açıyor.
Gittiğinde ise gözlerin, kalbin, aklın, anıların onda kalıyor.
Varlığında bazen dert oluyor,
Yokluğunda yara.
Onunla gülüşler düşten gerçeğe,
Onsuzken her şey kara.
Çolpan İlhan & Sadri Alışık Tiyatrosu ve Piu Entertainment’in yapımcılığında, Serhat Yiğit’in yazdığı, Işıl Kasapoğlu’nun yönettiği, dekorda Hakan Dündar’ın, ışıkta Cem Yılmazer’in, kostümde İnci Kangal Özgür’ün imzasının olduğu, müzik direktörlüğünü Volkan Akkoç’un, koreografını Maral Ceranoğlu’nun üstlendiği müzikli oyunda; Evrim Alasya ve Kerem Alışık bu sorunun cevabını arıyor.
Aşk biter mi?
‘Aşk bitmez’ diyen olacaktır.
‘Aşksa da biter’ diyen de…
Bazısı içinde de solacaktır.
‘Bitiyorsa aşk değildir’ diye fısıldayan da…
Sahi, aşk biter mi?
***
Evrim Alasya ve Kerem Alışık başta olmak üzere; Attilâ İlhan, Orhan Veli, Cemal Süreya, Bedri Rahmi, Didem Madak, Maria Missakian, Sıdıka Su gibi duyguların, yaşananların tercümanlarından…
Bana yapılır mı bu?
Şiirlerin duygu kokan mısralarıyla kalbimi kuşandığım, ruhumu yıkadığım, dizelerin gökkuşağından geçerek gönlümü suladığım, imgelerin, kelimelerin, harflerin büyüsüyle kendimi yıldızlara buladığım...
Sahnedeki hikayeye kimi zaman fon kimi zaman hayattan her ton olan mısra güllerine eşlik derken kendimi bulduğum, yeniden doğduğum böyle bir incelik, aşkın, sevginin ne kadar değerli olduğunu bir kez daha ruhumuza nakşediyor.
Çok teşekkür ederim Evrim Alasya, Kerem Alışık, Işıl Kasapoğlu, şahane bir iş çıkaran güzel ekibe ve duygularımıza nakşeden, ruhumuzu büyüten mısra hareleriyle kalbimizi etki altına alan, hislerimize ve hayata kök salmamızı sağlayan, bazen de bulutlara uçuran değerli şairlerin kalem yaptığı kalplerine!