II. Dünya Savaşı 1939 yılında başlasa da aslında bu savaşa gelinen yolda sebepleri, çok daha öncesine uzanan gelişmelerden kaynaklanmaktadır. Birinci Dünya Savaşı’nın kalıntıları, ekonomik krizler, ülkeler ve kıtalar arası tansiyonları artıran olaylar, yaptırımı zor çeşitli antlaşmalar, çıkar çatışmaları, hırs ve tabii ki Adolf Hitler, dünyayı II. Dünya Savaşı’na götürdü.

1919 Versay Antlaşması, I. Dünya Savaşı'nın sonunda İtilaf Devletleri ile Almanlar arasında imzalanan barış antlaşmasıdır. Almanya'ya dayatılan ağır cezalar, ülke ekonomisini felç etti, milliyetçi duyguları körükledi ve ülkede siyasi istikrarsızlığı artırdı. Almanya'nın toprak kayıpları, ağır tazminat ödemeleri ve askeri gücünün sınırlandırılması, revizyonist hareketlerin yükselmesine ve gelecekteki savaşlara zemin hazırladı.

1920 ve 1930’larda İtalya'da Mussolini'nin faşist rejiminin kurulması ve Almanya'da Hitler'in Nazi partisinin iktidara gelmesi, otoriter ve saldırgan politikalar izleyen rejimlerin ortaya çıkmasına yol açtı. Bu rejimler topraklarını genişletmeye yönelik politikalar izleyerek, diğer ülkelerin topraklarına göz koydular.

1925 Locarno Antlaşması ise yine I. Dünya Savaşı sonunda Avrupa ülkeleri arasındaki gerilimi azaltarak, aralarındaki ilişkileri normalleştirmek, Batı Avrupa sınırlarını korumak, Doğu Avrupa sınırlarında ise bir güncellemeye olanak tanımak için imzalanan antlaşmadır. Ancak Almanlar 1936 yılında, Versay ve Locarno Antlaşmalarını tanımayarak Renanya'yı işgal ettiler. Bu olaya İngiltere ve Fransa müdahale etmeyince, Hitler Avrupa'ya olan baskısını daha da artırarak savaş hazırlıklarını hızlandırdı.

1929 yılında başlayan “Büyük Buhran”, yani küresel ekonomik kriz, birçok ülkede siyasi istikrarsızlığa ve aşırı milliyetçi, faşist ve komünist ideolojilerin yükselişine neden oldu. Bu durum, ülkelerin içe kapanmasına ve uluslararası iş birliğinin zayıflamasına yol açtı. Bu dönem, dünya tarihindeki en büyük ekonomik çöküntülerden biri olarak kabul edilir.

Japonlar 1931 yılında Shenyang’daki Çin kışlasına saldırı yaparak tüm kenti ele geçirdiler, devam eden 5-6 aylık süreçte Mançurya’yı işgal ettiler ve ardından burada Mançukuo adlı bir devlet bile kurdular. Batılı güçlerin tepkisizliği, Japonya'nın daha da cesurlaşmasına neden oldu.

1933 yılında Hitler Almanya Şansölyesi seçildi, bununla beraber Almanlar Nasyonal Sosyalist Führer Devleti sistemine geçti. Hitler Nazi Partisi'nin lideriydi, Nazi Partisi Nasyonel Sosyalist Alman İşçi partisiydi. Aşırı sağcı olup, Yahudi, komünist ve demokrat karşıtıydı. Pek çok Alman, Birinci Dünya Savaşı’ndan ekonomisi bitik halde çıkan Almanya’nın yeniden inşâsının Hitler ile olacağına inanıyordu. Tabii burada da dünyada savaşlara el atmaktan hiç çekinmeyen global bankacılık hanedanı Rothschild ailesi görev başındaydı ve Hitler’e sermaye yaratmaktan geri çekinmeyecekti.

Hitler’in Mustafa Kemal Atatürk sempatizanlığı, altında yatan çıkarlar ve Mustafa Kemal Paşa’nın tokat gibi cevabına gelelim. Hitler, Mustafa Kemal Atatürk’e yakın durmak istiyordu çünkü Türkiye Rusya’ya çok yakındı ve Hitler Stalin ile olan olası bir savaşta, Çanakkale ve İstanbul Boğazı’ndan geçmek zorunda kalacaktı. Hitler’in Atatürk’e yakın olmak istemesi ve paşaya gönderdiği bir film üzerine de Atatürk şu sözleri dile getirecekti:

“Bir onbaşı beni cinayetlerine alet edemez. Bugün bütün Almanya’nın askeri gücü onun elinde. Yarın savaşa girişecektir. O ve onun taklitçisi Mussolini savaş hazırlıkları ile uğraşmaktadır. Evet, yakın gelecekte bir savaşa dalacaklardır. Çünkü asker değillerdir, savaş ne demek bilmezler. Savaş bir felakettir ve hele bu iki müttefik için kesinlikle ölümdür. Gözü kapalı, hesapsız kitapsız, otomatik bir ordu sistemi ile ilk aşamada korkunç bir kuvvet etkisi yapacak, fakat bir kere bir tarafı sakatlandı mı darmadağın olacak, o çalışkan millet yere serilecektir. Ortada ne Hitler ne örgütü kalacaktır. Mussolini’den hiç söz etmeye gerek yoktur. O, efendisinin ortadan kalktığı gün yok demektir.” Mustafa Kemal Atatürk’ün 1933 yılında yaptığı şu açıklama bile, paşamın ne kadar ileri görüşlü olduğunun ve ne kadar bilgili bir savaş taktisyeni olduğunun kanıtıdır.

1934 yılında Uzun Bıçaklar Gecesi katliamının yaşanması ki bu Hitler'in bir dizi yargısız infazıydı. 100 kişiden fazla insan Hitler’in emriyle siyasi sebepler yüzünden öldürüldü ve birçok insan tutuklandı. Hitler’in otoritesini artırmak ve iyice kanıtlamak için karşıt görüşlülere uyguladığı bir katliamdır. Almanlar cinayetleri Nazi döneminde verilen ismiyle Röhm Darbesi adıyla ifade eder ve çeşitli kaynaklara göre bu yargısız infaza darbe tanımlaması yapmalarının sebebi, cinayetlerin haksız olup olmadığı tartışmasının engellenmesi içindi.

1935 yılında İtalya Habeşistan'ı işgal etti. Mussolini Etiyopya ile İtalyan Somalisi arasında çıkan bir çatışmayı bahane gösterdi. O sıralar Etiyopya yani Habeşistan Afrika'daki nadir bağımsız devletlerden biriydi ancak bu olay vesilesiyle Ekim 1935’te İtalyanlar tarafından işgal edildiler.

1936'da Almanya ve Japonya Anti-Komintern Paktı’nı imzaladı. Japonya, Moğolistan ve Sibirya sınırında Sovyetler Birliği ile tansiyonu yüksek bir gerilim yaşıyordu. İşte bu gerilim Hitler’e Japonya ile yakınlaşma olanağını sağladı. İmzalanan bu pakta göre her iki ülkeden birine Sovyetler Birliği saldırırsa, diğer ülke de bu savaşa dahil olarak müttefikine destek verecekti. Kasım 1937'de Mussolini’li İtalya da bu pakta katılır. Artık savaşın bir tarafı resmen ortaya çıkmış oluyordu: Almanya, Japonya ve İtalya.

1937 yılında gerçekleşen Japonya-Çin savaşı. Japonlar Şangay’ı işgal ederek ve köylerin tamamını katlederek ilerleyişini Nanking’e doğru sürdürür. Nanking’i de işgal eden Japonlar, burada 6 hafta boyunca toplu tecavüz, yağma, işkence ve zulümler uyguladı.

Mart 1938'de Hitler Avusturya'yı İlhak etti. 200.000 Avusturya vatandaşı Heldenplatz’da toplanarak Hitlerin kendisinden ilhak açıklamasını dinledi. Versay Antlaşması'na göre Avusturya ve Almanya'nın birleşmesi yasaklanmıştı ancak İngiltere, Fransa ve Rusya'dan oluşan I. Dünya Savaşı'nın İtilaf Devletleri bu ilhak olayına karşılık veremediler. Naziler Viyana'nın kritik yerlerini ele geçirerek eski hükümet yetkililerini tutukladılar. 13 Mart’ta bir genelgeyle ilhak yürürlüğe girdi ve onaylanması için 10 Nisan'da bir halk oylamasına gidildi, halk oyunun sonucuna göre ilhaka destek %99,73 oldu.

1938 Münih Antlaşması, yatıştırma politikası eylemleri ile yeni bir dünya savaşını önlemek ve Nazi Almanya’sının topraklarını genişletme eylemlerine son verdirmek amacıyla, İngiltere, Fransa, İtalya ve Almanya arasında imzalanan bir antlaşmadır. Avrupa'nın büyük devletleri arasında Çekoslovakya'nın Südet bölgesinde yaşanılan kriz sonucunda yapılan bu antlaşmada, bölgenin neredeyse tamamı Almanya’ya teslim edildi. Bu gelişme, Hitler'in genişlemeci politikalarına karşı Avrupalı güçlerin uyguladığı politikasının başarısızlığını göstermiştir.

İşte tüm bunlar ülkeler arasındaki tansiyonları artıran ve II. Dünya Savaşı başlamadan önce yaşanılan kritik olaylardı. 1 Eylül 1939’da ise Hitler'in Polonya'yı işgali, bunun üzerine İngiltere ve Fransa'nın Almanya'ya savaş ilan etmesiyle de İkinci Dünya Savaşı resmen başlamış oldu. Bu son işgal, daha önceki olayların bir sonucu olup, birbirini etkileyen bir zincirin halkalarıdır ve Avrupa'da büyük bir savaşın kaçınılmaz olduğunu göstermiştir.

II. Dünya Savaşı yazı serimin birinci bölümünde dünyayı savaşa sürükleyen olayları anlattım. Yazımın haftaya yayımlanacak ikinci bölümünde ise II. Dünya Savaşı’nda 1939-1945 yılları arasında yaşanılan kritik olaylara yer vereceğim.