Bir süredir orta doğuda İran ve İsrail'in "Körler sağırlar birbirini ağırlar", tarzı dalaşmalarına karşılıklı füze atışmalarına bu sefer İsrail tarafı yaratıcı bir strateji ekleyerek olayı farklı bir boyuta taşıdı. Burada dikkat çeken konu Türkiye'nin böyle bir saldırı altında ne yapacağı konusudur. Önce olayı tüm yanlarıyla anlayalım.
İsrail'in Taktik Yönteminin Özeti:
İsrail’in İran’a karşı geliştirdiği iki katmanlı hava saldırısı stratejisi, özellikle F-35 savaş uçakları ve insansız hava araçları (İHA'lar) üzerine odaklanıyor. Bu strateji, hem konvansiyonel hem de asimetrik hava saldırılarını entegre eden bir yapıdadır. İsrail’in bu stratejisinin çeşitli taktik, stratejik ve teknik avantajları vardır.
Bu yöntemde, SİHA'lar düşük irtifada uçarak düşman hava savunma sistemlerini tespit edip harekete geçirmeyi amaçlarken, F-35 jetleri yüksek irtifada radar tarafından tespit edilmeden görev yapıyor. SİHA’lar, hava savunma sistemlerini provoke ederken, F-35’ler bu savunma sistemlerini tespit edip imha etmek için harekete geçiyor. Bu strateji, SİHA'ların düşman radarları tarafından algılanması, ancak F-35'lerin algılanmaması üzerine kurulu ve böylece görünmez uçaklarla yerdeki savunma sistemlerini etkisiz hale getirmeyi hedefliyor.
Geliştirdiği bu yeni taktiği uygularken İsrail'in sahip olduğu avantajlar:
1-F-35’lerin Düşük Görünürlük Özelliği (Stealth): F-35'lerin düşük radar izine sahip olması, İsrail'e düşman hava savunma sistemlerine karşı büyük bir üstünlük sağlar. Düşük radar görünürlüğü, hava savunma radarlarının tespit yeteneğini ciddi şekilde kısıtlar ve İsrail’in önemli hedeflere ulaşmasını kolaylaştırır.
2-Derin Saldırı Yeteneği ve Hızlı İstihbarat Paylaşımı: İsrail, F-35'lerin ileri teknolojiye sahip sensörleri sayesinde düşman unsurlarını tespit eder ve bu bilgiyi İHA’lara aktararak daha koordineli ve etkili bir saldırı düzenleyebilir. Bu sayede, stratejik hedeflerin hızlı ve etkili bir şekilde vurulması sağlanır.
3-İHA’ların Sayısal Üstünlüğü ve Esnekliği: İHA’lar, izleme, saldırı ve düşman radarlarını kandırma (decoy) görevlerinde kullanılabilir. İHA’ların ucuz maliyetleri, İsrail’e geniş çaplı operasyonlar düzenleme fırsatı verirken kayıpların tolere edilebilmesini de sağlar. Aynı zamanda İHA'ların farklı yüksekliklerde uçma kabiliyeti, hava savunma sistemlerinin hedef ayırt etme yeteneğini zorlaştırır. Sürü konsepti saldırı tekniği ise işleri iyice zorlaştırır.
4-Elektronik Harp ve Siber Saldırı: İsrail'in, hem F-35'ler hem de İHA'lar aracılığıyla düşman radarlarını, haberleşme ağlarını ve savunma sistemlerini karıştırma yeteneği oldukça gelişmiştir. Bu, İran’ın erken uyarı ve savunma yeteneğini sınırlayarak saldırıların başarısını artırır.
İsrail'in taktik yöntemini dikkate alarak, Türkiye'nin hava savunma sistemleri üzerinden değerlendirme yapmak ve etkili karşı önlemler geliştirmek oldukça önemlidir. Bu yüzden Türkiye açısından;
Bölge coğrafyasının yaşadığı krize sebep ve bu krizin baş aktörü olan İsrail’in İki katmanlı Hava Saldırısı stratejisine karşı alınabilecek önlemleri değerlendirmek istiyorum. Öncelikle elimizde ne var ne yok tekrar hatırlayalım.
Türkiye’nin mevcut savunma altyapısına baktığımızda, S-400 gibi ileri teknoloji radar sistemlerine sahip olduğu görülüyor. Ancak, İsrail’in bu iki katmanlı saldırı stratejisi ve F-35 jetlerinin radar görünmezlik özellikleri, belirli zorlukları beraberinde getirmektedir.
Türkiye’nin mevcut hava savunma sistemi, stratejik ve taktik seviyede çeşitli yerli ve yabancı menşeili silah sistemlerini içermektedir. Özellikle Türkiye'nin kendi geliştirdiği SİPER, HİSAR ve BORA gibi sistemler ile stratejik uzun menzilli savunma ve alçak/orta irtifa hava savunma alanlarında etkin bir yapı kurulmaya çalışılmaktadır.
Türkiye'nin Hava Savunma Sistemleri ve Karşı Önlemler:
1-SİPER Uzun Menzilli Hava Savunma Sistemi: SİPER, Türkiye'nin stratejik hava savunma ihtiyacını karşılamak için geliştirilen yerli uzun menzilli hava savunma füze sistemidir. SİPER, hem yüksek irtifada hem de uzun menzilde etkili bir savunma sağlar. Radar sistemleri açısından AESA radar teknolojisini kullanarak düşük radar izine sahip hedefleri tespit edebilir ve çoklu hedef angajmanı yapabilir.
2-HİSAR A+, HİSAR O+ ve HİSAR RF (Orta ve Alçak İrtifa Hava Savunma Sistemleri): HİSAR ailesi, alçak (HİSAR A+) ve orta irtifa (HİSAR O+) hava savunma ihtiyaçlarını karşılamak üzere geliştirilmiştir. HİSAR sistemleri, hem sabit hem de hareketli hedeflere karşı etkin savunma yapabilecek kapasitededir. F-35 gibi düşük radar izine sahip uçaklara ve İHA'lara karşı da etkinlik gösterebilir.
3-KORKUT ve Sungur Hava Savunma Sistemleri: KORKUT, kısa menzilli ve mobil hava savunma sistemidir ve İHA gibi küçük hedeflere karşı tasarlanmıştır. Sungur ise omuzdan atılabilir, taşınabilir hava savunma sistemidir ve yakın mesafede mobil tehditlere karşı kullanılabilir. BORA Balistik Füze Sistemi: BORA, Türkiye'nin geliştirdiği balistik füze sistemidir. Düşman hava savunma noktalarına veya stratejik hedeflere karşı kullanılabilecek bir taarruz aracıdır ve caydırıcılık sağlar. Ancak bu füze savunma değil, daha çok saldırı amaçlı bir silah sistemidir.
4-S-400 Uzun Menzilli Hava Savunma Sistemi: Türkiye’nin Rusya'dan satın aldığı S-400, stratejik ve uzun menzilli bir hava savunma sistemidir. Özellikle yüksek irtifadaki hedefleri vurma kabiliyeti, düşman uçaklarına ve balistik füzelere karşı etkin bir savunma sağlar
5-Gelişmiş Radar Sistemleri ve AESA Radar Kullanımı: F-35’lerin düşük radar izine karşı Türkiye, AESA (Active Electronically Scanned Array) radar sistemlerini, özellikle SİPER ve S-400 gibi sistemlerde aktif olarak kullanmalıdır. Bu radarlar, çoklu hedef tespit kapasitesine sahip olup düşük radar izine sahip uçakları daha etkin tespit edebilirler. Ayrıca Türkiye'nin ASELSAN tarafından geliştirilen EIRS ve diğer radar sistemleri bu tür tehditleri tespit etmede önemlidir. Elimizdeki mevcut imkan ve kabiliyetleri yukarıda ele aldık. Ama önemli olan neye sahip olduğumuz değil sahip olduklarımızı nasıl kullanabildiğimizdir. Bu konuyu iyi bilirsek Savunma Stratejisini de ona göre oluşturabiliriz.
Savunma stratejilerimiz:
1. Katmanlı Hava Savunma Sistemi Güçlendirilmesi:
İsrail’in iki katmanlı saldırı stratejisine karşı Türkiye’nin de çok katmanlı bir hava savunma stratejisi oluşturması gerekmektedir. Uzun menzilde SİPER ve S-400, orta ve alçak irtifada HİSAR ve KORKUT gibi sistemlerin entegre edilmesi gerekmektedir. Bu sistemler, koordineli bir yapıda çalışarak hava savunma boşluklarını minimuma indirebilir.
Artılar: Türkiye’nin S-400 ve HISAR hava savunma sistemleri, farklı irtifa katmanlarında tehditleri tespit ve imha kapasitesine sahiptir. Ancak, F-35 gibi radar görünmez uçakların varlığı, daha ileri seviye algılama sistemleri geliştirmeyi gerekli kılmaktadır. Türkiye’nin mevcut radar teknolojisini pasif radarlar ve düşük frekanslı radarlarla desteklemesi, F-35 gibi uçakları tespit etme şansını artırabilir.
Eksiler: Türkiye’nin bu sistemleri güncellemesi ve daha etkin hale getirmesi, maliyetli ve zaman alıcı bir süreçtir. Ayrıca, radar güncellemeleri ile birlikte eğitim ve entegrasyon süreçleri de zaman gerektirir.Bu sistemlerin etkili entegrasyonu ve doğru koordinasyonu sağlanmadığında, yanlış alarmlar ve iletişim aksaklıkları oluşabilir. Ayrıca, pasif radarlar, geleneksel radar sistemlerine göre daha düşük doğruluk oranlarına sahiptir.
2-İHA ve F-35’e Karşı İleri Teknoloji İHA ve Dron Taktikleri: Türkiye İsrail İHA’larını tespit edebilen ve imha edebilen küçük boyutlu, hızlı müdahale edebilen İHA, dron lazer tabanlı silah sistemlerine sahip olmalıdır. Türkiye’nin yerli olarak geliştirdiği ASELSAN İHTAR gibi İHA savunma sistemleri, İsrail İHA’larına karşı etkili bir savunma sağlayabilir.Bu sistemler, elektronik karıştırma, hava hedefleri takip ve radar izlerini simüle edebilecek teknolojiye sahip olmalıdır
3- Siber ve Elektronik Harp Yeteneğinin Artırılması:
İsrail’in elektronik harp kapasitesine karşı Türkiye, kendi elektronik harp yeteneklerini artırmalıdır. Bu, düşman radarlarını yanıltma, İHA ve düşman uçaklarının veri akışını bozma gibi operasyonel yetenekleri kapsar. Türkiye’nin HAVELSAN ve ASELSAN gibi kuruluşları bu alanda çeşitli çözümler geliştirmektedir İsrail’in elektronik harp kabiliyetine karşı, gelişmiş elektronik koruma sistemleri, radarların değişken frekansta çalışabilmesi ve elektromanyetik spektrumu izleyip tehditlere karşı anlık tepki verebilme yeteneği geliştirilmeli. Radar izleme ve karıştırma için siber güvenlik önlemleri de artırılmalıdır.
Artılar: İsrail’in bu stratejisi, etkili bir elektronik harp (EW) sistemine karşı savunmasız kalabilir. Düşman iletişim ağlarının kesilmesi, UAV kontrol sistemlerinin karıştırılması veya siber saldırılar ile hava saldırılarının başarısızlığa uğratılması mümkündür.
Eksiler: Gelişmiş siber ve elektronik harp sistemleri, hem teknik uzmanlık hem de yoğun altyapı yatırımları gerektirir. Bu alanda uzman personel eğitimi de stratejik bir gereklilik olarak öne çıkar.
4- İleri Saldırı Tespit ve Erken Uyarı Sistemleri:
Artılar: Türkiye, uzun menzilli erken uyarı radarları ve uydu destekli gözlem sistemleri ile hava sahası izleme kabiliyetini artırmalıdır. Ayrıca, pasif radar sistemleri (örn. VHF/UHF bandında çalışan radarlar) ile düşük radar kesit alanına sahip uçakların tespit edilme olasılığı artırılabilir.
5-Yeraltı ve Mobil Hava Savunma Unsurları ve Hızlı Tepki Kapasitesi: İHA saldırılarına karşı hızlı tepki verebilen KORKUT, Sungur gibi mobil sistemler ve radarlar devreye sokulmalıdır. Mobil hava savunma unsurlarının önceden belirlenen noktalarda konuşlanması, saldırı anında etkin tepki verme olanağı sağlar. Sabit hava savunma noktalarının hedeflenme riskine karşı, mobil ve yeraltı hava savunma sistemleri geliştirilmeli ve bu sistemler, İsrail’in istihbarat ağlarına karşı gizlilik içinde konuşlandırılmalıdır.
6-Diplomatik ve Siyasi Önlemler:
Artılar: Türkiye, bölgesel ve küresel arenada hava sahası ihlalleri ve saldırılara karşı güçlü bir diplomatik baskı stratejisi geliştirebilir. İran ve Rusya gibi ülkelerle iş birliği yaparak ortak savunma ve istihbarat paylaşımı yapılabilir.
Eksiler: Bölgesel iş birliği çabaları, siyasi dengelere ve ülkeler arasındaki mevcut ilişkilere bağlı olarak risk taşıyabilir. Diplomatik girişimler bazen uzun vadede sonuç verir ve ani bir saldırı tehdidinde caydırıcı etki gösteremeyebilir.
Sonuç:
İsrail’in geliştirdiği bu yeni saldırı yöntemi, konvansiyonel hava savunma yaklaşımlarına meydan okuyan bir yapıya sahiptir. Türkiye’nin mevcut hava savunma sistemleri, belirli avantajlara sahip olsa da, F-35 ve SİHA gibi yeni nesil tehditlere karşı çok katmanlı, entegre bir savunma sistemi gerekmektedir. Bu bağlamda, radar ve elektronik harp sistemlerinin geliştirilmesi, erken uyarı ve saldırı tespit kapasitelerinin artırılması ve diplomatik iş birliği stratejileri hayati önem taşımaktadır.
İsrail’in iki katmanlı stratejisinde odak noktası, düşmanı erken aşamada şaşırtmak ve tehdit algısını bozmak olduğundan, karşı tedbirler de bu unsurları hedef alacak şekilde esnek, çok katmanlı ve hızlı tepki verebilecek bir yapıda olmalıdır. Ayrıca istihbarat ağlarının güçlendirilmesi, olası saldırılara karşı erken uyarı mekanizmalarının aktif hale getirilmesi de savunma stratejisinin bir parçası olmalıdır.
Türkiye, mevcut hava savunma sistemleri ile İsrail’in iki katmanlı saldırı stratejisine karşı koyabilecek potansiyele sahiptir. Ancak bu potansiyelin tam olarak etkin hale getirilmesi için radar ve elektronik harp kabiliyetlerinin geliştirilmesi, katmanlı savunma konseptinin güçlendirilmesi ve İHA savunma sistemlerinin daha etkin hale getirilmesi gerekmektedir. Bu stratejinin başarısı, entegre savunma sistemleri arasında kurulan koordinasyon ve erken uyarı kabiliyetlerinin geliştirilmesine de bağlıdır.