Yakıt zammı üzerine yaşanan gelişmeler, bölgeyle bağlantılı stratejileri yeniden masaya yatırmıştır. Bağımsızlığın otuzuncu yılındaki bu olayların sosyo-ekonomik hoşnutsuzluklar boyutu elbette bulunmaktadır. Birçok bakımdan zengin kaynaklara sahip olan ülkede refahın toplum kesimleriyle yeterince paylaşılmadığı açıktır. Ancak bu sorunun daha ağır yaşandığı ülkelerde benzer olayların pek görülmediği bilinmektedir. LPG zammına karşı halkın sokaklara dökülmesi makul karşılanabilir. Buna karşın eğitimli, silahlı, hareket planları hazırlanmış grupların devlet dairelerinde yangın çıkarması, polisleri öldürmesi, kafalarını kesmesi, arabaları yakması hoşnutsuz kitlelere mal etmek mümkün değildir. Olayların başında IŞİD gibi MOSSAD temelli örgüt taktikleriyle ülke ve bölge halkını terörize etmenin kime ne faydası olacağının tespiti son derece önemlidir.

Kazakistan, Rus istilası kaynaklı birçok protesto ve ayaklanma örnekleriyle doludur. Türk halkları arasında ihtilaf çıkararak işgal siyaseti, Rusların değişmeyen stratejisidir. Kazak Hanı Ebulhayr (Abılay) Sultan, göçebe Kalmukların baskınlarına karşı Ruslarla ittifak yaptı. İttifak gereği yardım için ülkenin ortasındaki Or nehrinin yayığında kale inşa ederek Rus askeri doldurdu. Ruslar ise, 1735'te Orenburg kalesi çevresi ile batısının kendilerine ait olduğunu ilan ettiler. Başta Sultan Kenasarı önderliğinde olmak üzere sonraki savaşlar, Rusları bu stratejik bölgeden çıkarmaya yetmedi. I.Dünya Savaşı'nda Askere Alma Kararnamesi, Basmacı Hareketi, Kolhozlaşma gibi sebeplerle Kazaklar silaha sarılmış, çok kan dökülmüştür. 1986'da Almatı'da üniversite öğrencilerinin gösteriyle başlayan Jeltoksan olayları da Sovyetler Birliği'nin dağılmasının kilometre taşlarındandır.

Bugünlerde cevabı aranan soru, zam bahanesiyle başlayan olayların arkasındaki dış gücün kim olduğudur. Devlet içinde bizdeki Fetö benzeri paralel devlet yapılanması iddialarının gerçeklik payı vardır. Olayların gelişmesinde güvenlik ve istihbarat kurumlarının ihmali, belki de desteği konusunda karineler bulunmakta olup soruşturmalar sürmektedir. Bununla beraber yaşanan gelişmeler üzerine bir kısmı kasten pompalanan kirli bilgilere dayalı yorumlar ve dayatılan öneriler kapsamında şu tespitler sözkonusudur:

  • Nazarbayev, Sovyetlerin dağılma sürecindeki kırılganlıklara karşı son derece dengeli politikalarla ülkesinin sınırlarını muhafaza etmiş, başkenti Rusların çoğunlukta olduğu kuzeye taşıyarak iddiaların önünü kesmiştir. Ülkenin zengin kaynaklarının işletilmesi ve pazarlanmasında Rusya, AB, ABD, Çin dengesini muhafaza ederek tek gücün tahakkümünü önlemiştir. Düne kadar Nazarbayev'i yere göğe sığdıramayanların onu hain ilan etmelerinin, de-Nazarbayev politikaları empoze etmelerinin temelinde, içerdeki sükûneti bozmak, siyasi kutuplaşmalarla ülke ve bölge istikrarını bozmak bulunmaktadır.
  • Rusya'ya karşı Rusya ile ilişkiler korunarak huzur ve refahı sağlayan, milli unsurları ön plana çıkaran, Türk Devletleri Teşkilatının (TDT) önde gelen kurucularından olan, Avrasya Ekonomik Birliği ve Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü'nde (KGAÖ) Ermenistan'ın dolayısıyla Rusya'nın tuzaklarını imha eden Kazakistan'daki istikrardan sadece Rusya değil, ABD, AB, Çin de pek memnun değildir. Tarihi Büyük Oyun yeniden sahnelenmeye çalışılmaktadır. Paşinyan, adeta kına yakarak KGAÖ'nün Kazakistan'a müdahalesini açıklamasının arkasında, haksızlıklara ve saldırganlıklara karşı Türk dünyası içindeki dayanışmayı önceleyen Kazakistan gerçeği bulunmaktadır.
  • ABD Dışişleri Bakanının, "Rusya'nın girdiği yerden çıkmadığı" uyarısı doğrudur. Çünkü ABD de girdiği yerden çıkmamıştır. Olayların önlenememesi üzerine Tokayev'in uyarmadan vur emri vermesini, küresel medyanın ağızbirliği içinde manşetten vermesi, daha büyük planın bozulduğunu göstermektedir. Ayaklanmanın merkezinde bulunan Fetö benzeri yapılanma veya KGB'nin kasten göz yumduğu Soros-vari odaklar olabilir. KGAÖ'nün davetine mecbur kalınmasıyla batı merkezli odaklar ayaklarına kurşun sıkmıştır.
  • Yardım fırsatını işgale, eski Sovyet cumhuriyetleri üzerinde yeniden tahakküm kurmaya çevirmesi, şimdiden bunun işaretlerini vermesiyle Rusya da ayağına kurşun sıkmış demektir. Kazakistan'daki Ruslar üzerinden bu ülkeyi kontrol altına almak hayalperestliğin ötesindeki yanlış olacaktır. Moskova'nın TDT'nın adımlarından ürkmesi, Özbekistan ve Kazakistan'ın kendi dillerine dönüş yolundaki politikalar karşısındaki rahatsızlığı normaldir. Ancak Kremlin'deki yöneticilerin Moskova'nın dahi gittikçe Türkleştiği ve Müslümanlaştığı gerçeğin görmeleri gerekmektedir.
  • Duvarlarını zorlayan baraj gibi kenarda bekleyen Çin, bölgedeki yıkımdan daha fazla kendisine yer açmak için ellerini oğuşturmaktadır. Buna karşın yaşanan sarsıntılar, Çin'in Türk cumhuriyetlerindeki tahakkümünü de cesaretle sorgulama aşamasına gelmesine yol açmıştır. Bu bağlamda başta Nazarbayev olmak üzere bölge yönetimlerinin en büyük yanlışlarının Doğu Türkistan'daki soykırıma sessiz kalmaları, Çin'in yayılmacı stratejilerini desteklemeleridir. Zira yayılmacı huyundan vazgeçmeyen, barış-işbirliği laflarını sadece zincire vurma vesilesi yapan ABD, İngiltere, Siyonist odaklar gibi Rusya ve Çin de haksızlıklara karşı her sessizliği, kazanılmış alan kabul etmişlerdir.

Ayaklanma girişimi ve sonrası yaşananların sorumluları elbette cezalandırılacaktır. Yasalara göre şiddet, mala ve cana zarar verenlerin, yangın çıkaranların ve bunları yönlendirenlerin hak ettikleri cezalarının verilmesi beklenmektedir. Bununla beraber sadece zamları protesto etmek için sokaklara dökülüp şiddet uygulayan yığınların içinde kalanların ayıklanması son derece önemlidir. 

Öte yandan bu süreçteki odaklarla farkında olmadan bağlantılı olanlar, bir şekilde kullanılanlarla olayları planlayan ve uygulayanların ayırt edilmesi, duygusal saiklerle gösterilere katılıp ülkeyi kan gölüne çevirmek isteyenlerle aynı karede fotoğrafları bulunanlar için genel af ilan edilmesi toplumsal barışın bir an önce kurulması açısından son derece önemlidir. Olayların asıl kurucuları, muhtemelen küresel şirketlerin Kazakistan'daki elemanları bir şekilde serbest bırakılırken, dökülen kanların acısı bunların oyununa gelenlerden çıkarılmamalıdır. 

Bir kısmına işaret edilen Nazarbayev'in de hatalarına karşın dezenformasyon bombardımanına son verilmeli, bugünkü Kazakistan'ın önemli ölçüde bu aksakalın eseri olduğu unutulmamalıdır. Bununla beraber diğer cumhuriyetlerde de olduğu gibi yakınları kayırma, ülke zenginliklerini aile efradı ve çekirdek kadrolarla paylaşma, küresel güçlerle işbirliği yoluyla dünyanın en zenginleri listesine girme hastalığından kurtulmanın çaresi aranmalıdır. Toplumun büyük kısmı sıkıntılar içinde iken mutlu azınlık lüks, konfor ve ayrıcalıklarının kalıcı olmadığı gerçeği görülmelidir.