İnceden bir sızıdır yürek sızısı. Yeri gelir bir söz, bir bakış sebep olabilir. İnsanın içine işlemiş, unutulması zor acıdır. Her 18 Mart

İnceden bir sızıdır yürek sızısı. Yeri gelir bir söz, bir bakış sebep olabilir. İnsanın içine işlemiş, unutulması zor acıdır. Her 18 Mart’ta değil, her gün, her an canını feda eden gençler, savaşın kahraman çocukları “Kınalı Kuzular” gelir aklıma.
Anneler, kuzularını kınalayarak gönderiyorlardı Çanakkale’ye.
Her kınalı kuzu, bir kahraman, bir destandı.
Beni derinden etkileyen Yozgatlı Hasan’da bunlardan biridir.
Hasan’ın annesi cefakâr bir Türk kadınıdır. Hasan’ın saçlarını kınalayıp göndermişti cepheye.
“Haydi, yavrum, köyüne, nişanlına veda et; Sabanını, tarlanı, her şeyini feda et; O silâha sarıl ki, böyle günde bir erkek bir dualı demirden başka bir şey kullanmaz. Bunu tutan bir bilek, Köleliğin uğursuz zincirine uzanmaz. Git evladım, yıllarca ben oğulsuz kalayım, Şu yaralı bağrıma kara taşlar salayım. Haydi, oğlum, haydi git! Ya gazi ol, ye şehit!”
Kumandanı Hasan’ın saçlarını kınalı görünce yanına çağırır ve sorar:
“Oğlum bir erkek saçlarını kınalar mı?”
Hasan bir cevap veremez, çünkü sebebini kendisi de bilmez. Okuma yazma bilmediği için arkadaşına, annesine göndermek üzere bir mektup yazdırır.
“Anacığım, kardeşlerimi askere gönderirken başına kına koyma. Zabit efendi bana sordu cevap veremedim. Kardeşlerimde cevap veremeyip mahcup olmasınlar.”
Mektubu alan annesi, anne yüreğinin sıcaklığını yansıtan cevabî bir mektup yollar oğluna.
“Ey oğlum, gözümün nuru Hasan’ım!
Köyümüzde rahat rahat oturalım mı? Vatan sevgisi içimizde alev alev yanıyor. Sen ecdadından, babandan aşağı kalamazsın. Ben senin anan isem, beni ve seni Allah yarattı, vatan büyüttü. Allah, bu vatan için seni yaşattı. Bu vatanın ekmeği iliklerinde duruyor. Zabit efendiye söyle… Biz kurbanlık koçları kınalar, öyle kurban ederiz. Sen dört kardeşin arasında kurbansın. Sen İsmail’sin. Sen orada şehit olacaksın inşallah. Kurbanlık koçlar nasıl kınalanırsa, bende senin saçını öyle kınaladım.”
Allah seni Peygamberin yolundan ayırmasın. Seni melekler şimdiden rahmetle anıyor.
Gözlerinden öperim.
Anan Selvi…”
Hasan şehadet şerbetini içer. Arkadaşları cebinde mektubu bulurlar. Komutanına kınanın sebebini söyleyememiştir ama yine arkadaşına not düşürmüştür mektubun sonuna.
“Anam yakmış kınayı aday diye
Ben de vatan için kurban doğmuşum.
Anamdan Allah’a son bir hediye,
Kumandanım! Ben İsmail doğmuşum.”

Tarihin akışını değiştiren, tarihe yazılmış büyük bir destan,
Çanakkale, atalarımızın zaferi, tam bağımsızlık isteğimizin ve milli egemenliğin habercisidir. Kurtuluş Savaşı’nın önsözüdür.
Tarih boyunca hiçbir millete nasip olmayan ve yüce Türk milletinin kahraman evlatlarınca verilen büyük mücadelenin adıdır.
Çanakkale, dağ başlarından, köylerden, ülkenin her köşesinden gelen çocuk yaşta gençlerin, ana kuzularının, kınalı kuzuların kahramanlık gösterdiği, ölüm kalım savaşının yapıldığı yerdir.
Bir İngiliz subayın not defterinden, insanın içini titreten cümleler: “ Ölü askerleri vardı; 14, 15, 16 yaşlarında asker çocuklar. Tanrı sizi inandırsın ki gülüyorlardı! İlk defa o gün, kaybedeceğimizi hissettik.”
Çanakkale Zaferi zor şartlar altında binlerce şehit verilerek kazanılmış yürekli insanların zaferidir. Tarihimizin en şanlı günlerindendir. Unutulmadığı gibi büyük önder Atatürk ve şehit atalarımız da aynı şekilde saygı ile anılıp hatırlanmalıdır dünya döndüğü sürece. Tüm varlığımla minnettarım o aziz insanlara. Ruhları şad olsun.
Çanakkale’de cepheleri görmek, bu zaferi biraz olsun hissetmek için birkaç kez gitmek nasip oldu.
Sağlıcakla kalın…