Balzac 19. Yüzyıldan seslenmiş “Ey insanlık, bütün mutsuzluklar kardeştir. Hepsi aynı dili konuşur” diye... Tabi, buradaki “Ey insanlık” Balzac değil de yazarın seslenişi... Mutsuzluk ağızdaki bir hava kabarcığı gibi ya da okyanusa attığımız minik bir taşın dalgalanmasından farklı değildir. Onu çoğaltan da kendimiziz. Çok uzun zaman diyetten diyete koştum. Sağlıklı yaşam için diyet, yazarlık için diyet,  açlığa karşı diyeti... Neredeyse kendimize yeni bir biz yaratmak ya da kendimize hayatı zehir etmek için elimizden geleni yapıyoruz. Peki, siz hiç mutluluk diyeti yaptınız mı? 

Yarının kaygısı, dünün endişeleri olmadan, var olduğun anı severek ve o anı sevmek için kendine sebepler arayarak, durumları sadeleştirme gereği duymadan yaşayarak bir hafta geçirdik mi? “ Serotonin hormonu günlük hayatta çok sık duyduğumuz terimlerden biri. Serotonin, insanda mutluluk, canlılık ve zindelik hissi veren bir nörotransmitterdir. Bu nedenle mutluluk hormonu olarak bilinir. Serotonin eksikliğinde kişide depresif, yorgun, sıkılgan bir ruh hali görülür.”  Bu hormonla doya doya ne zaman kaynaştık mesela? 

Karanlık bir yolda, 14 günlük bir seyahatin elimde kalan tortularını tartarken tek düşündüğüm şey buydu. Hayat da böyle uzun, bazen karanlık, bazen virajlı, bazen de çıkmaz sandığın sokakların kestirmeleriyle dolu. Işığın yokluğuna inanıp karanlığın varlığına aldanıyoruz. Mutluluk da mutsuzluk da bir seçim. Ve insan neyi seçerse onun sonuçlarına katlanıyor.

Sorgulanması gereken iki haftanın hesabını çıkarttığımda “üstü kalsın” diyebileceğim çok anlar olmuş. Her zaman diliminin negatif ve pozitif çıkarımları var. Ben de kendi payıma düşen pozitifleri aldım. Muhteşem insanlar tanıdım diyebileceğim – Hele biri var ki dostluğuyla, varlığıyla ömrüme neşe katan – iki haftanın hesabını kapattım. Tarihi yazdım ve mutluluk diyetine başladım. Çok değil, bir hafta hayatı sorgulamaktan vazgeçip, tebessümleri, anların verdiği mutlulukları toplayacağım. 

Bu cümlenin sonuna konan noktadan sonra bu hafta paylaştığımız tek şey, mutluluk diyetimiz olsun mu?