Parlak fikirler oyunuyla sahnedesiniz. Bir ebeveyn olarak çocuğun için ne kadar ileri gidebileceğini anlatan günümüzde birçok ebeveynin aynı çukurun içine düştüğü bir metin. Bu metinde sizi oyunun içine çeken şey neydi? 

Ceren Taşçı: Güçlü bir kadın karakter olmasıydı. Okuduğum çoğu metinde böyle derinlikli yazılmış kadın karakterlere rastlamıyorum ve güldüm okurken bu da çok olmuyor. Macbethe dönüşen bir kadını oynamayı hayal etmek heyecanlandırdı beni, Gülderen karakterinin başladığı noktayla, hikayesinin açıldığı ve gittiği yer beni oynarken çok heyecanlandırıyor.

Ünal Yeter: Ben oyunun konusundan ziyade yazılış biçimine ve bende uyandırdığı hissiyata bakıyorum. Metin, Dramaturji olarak çok düzgün ele alınmıştı. Bu tür metinlere günümüzde daha az rastlıyoruz. Herkesin kafasında kendi çılgın fikri var ve kağıda döküldüğünde çok fazla bir şeye benzemiyor. Öte yandan, ben de bir kız babasıyım ve o velilerin içine düştüğü çukura ben de düşmüş durumdayım. Velilerin daha çok, kendi yapamadığı şeyleri çocuklarına yaptırdığı bir delilik içindeyiz. Bunu söyleyen biri olarak o deliliğe düşmemeye çalışıyorum, ama ben de çocuğum için en iyisi olsun isterim.

Gülderen’in en çok hangi söylemi seni etkiledi? 

Ceren Taşçı: Macbeth göndermelerini çok seviyorum. Çık elimden lekeyi hem Gülderen hem Coşkun söylüyor bir yerde çok eğleniyorum. Bir de Gülderen’in masal sahnesi oyundaki en etkilendiğim yerlerden.

Coşkun nasıl bir eş, nasıl bir baba? 

Ünal Yeter: Daha sıradan, düz bir baba, düz bir veli, ama oyunda hırsın ve pişmanlığın en çok etkilediği insan da Coşkun. Daha önceden verilmiş bir cinayet kararının tetiğini çeken ve en çok buna pişman olan, oyunun Leydi Macbethi diyebileceğimiz karakter.

Whatsapp Image 2024 04 11 At 22.05.09

İyi anne baba olmak bütün ebeveynlerinin en büyük kabusu, oyunda Gülderen’le coşkun da mantıklı şeyler yapmıyorlar sizce bu kabusu tetikleyen şey çocuklarımıza bir gelecek vermek mi yoksa kendi eksik çocukluğumuzu tamamlamak mı? 

Ünal Yeter: Veliler, kendi olamadıkları her şeyin çocuklarının olmasını ister. Dolayısıyla kendi olmamışlıklarımızı, beceremediklerimizi, yapmak isteyip, yapamadıklarımızı kendi çocuklarımızda görmek istiyoruz. Piyano kursları, tenis kursları, dil kursları gibi kurslara yolluyorlar, yarış atı gibi koşturuyorlar çocukları. Kendi heveslerimizin eseri çocuklarımız.

Ceren Taşçı: Ben de çevremdeki ailelerden gördüğüm kadarıyla, çocukların ne istediğine, ne yapmak istediklerine hiç önem verilmiyor. Velilerin kendi istekleri ve hırsları ön plana çıkıyor. Ben piyano dersi alıyorum. Oradaki piyano hocama çok mutsuz bir çocuk gelmiş. Hocam neyi olduğunu sorduğunda “sabah flütten çıktım, basketbol dersine gittim, ödevlerimi yaptım, dil kursuna gittim, şimdi de buraya geldim ve çok yorgunum” demiş. Çocuk, en çok piyano dersini istemesine rağmen, yorgunluktan ona bile hevesle gelmiyor diye anlattı.

Bir baba olarak, Coşkun’la ortaklık kurduğun bir yer var mı? 

Ünal Yeter: Her baba kadar, çocuğun için en iyisini istiyorsun fakat sınırın nerede biteceğini Coşkun kestiremiyor. Ben ekonomik ve sosyal durumum itibariyle çocuğumun istekleri konusunda nerede durmam gerektiğini çok çabuk öğreniyorum. Ben bilmesem bile kızım öğretiyor (gülerek). Çocuğunuz bir şeyi yapmak istemiyorsa, onu asla zorlayamazsınız.

Whatsapp Image 2024 04 11 At 22.07.41

Sence iyi bir ebeveyn olmak mı daha zor yoksa iyi bir evlat olmak mı?

Ceren Taşçı: Bence iyi bir ebeveyn olmak. Dünyaya bir çocuk getirmenin sorumluluğu çok büyük, her şeyi seninle beraber deneyimliyor. Ona bir noktada hem güvenli alanını sağlayıp, hem de bu yolculuğuna şahit olman ve eşlik etmen gerekiyor. Bence çok zor bir şey ebeveynlik.

 Kısa bir süre önce prömiyeri gerçekleştirdiniz. Seyircilerden aldığınız yorumlar hangi yönde? 

Ceren Taşçı: Oyunu çok keyifli bulduklarını, çok eğlendiklerini söylüyorlar. Özellikle gelen öğretmenler “Bizim de sizin anlattığınız gibi böyle velilerimiz var” dedi. Yine birkaç seyircimiz Biz de okulda böyle ebeveynlerle karşılaşıyoruz dedi.  Hem gerçekçi bir şey yaptığımızı, hem de oyunun komedisinin çalıştığını öğrenmiş olduk. Ben çok memnunum tepkilerden.

Ünal Yeter: Ben de çok iyi dönüşler aldım. En çok duyduğum şey, bu oyunun her seviyede seyirci için ilgi uyandırabileceğiydi. Oyunun yaptığı temeldeki göndermenin, her seyirci için anlaşılır olduğunu anlamış olduk.

Hem aşık Shakespeare ile hem parlak fikirler ile sahnedesin. Aslında olmayı en çok sevdiğin yerdesin. İki güçlü metin, iki farklı metin aynı zamanda. Nasıl geçiyor günler?

Ceren Taşçı: Zamanımın çok uzun bir kısmını provada geçirdim bu sene. Bu arada provalar, oyun çıkartırken çok keyif aldığım bir dönem oluyor. Zorluklarına rağmen, o keşif alanı, birlikte eğlendiğin bir ekip varsa, çok eğlenceli geçiyor. Pandemi ve birçok olumsuz durum yüzünden sahnede olamamıştım uzun süredir. Şimdi doya doya sahnedeyim ve keyfim pek yerinde.

Parlak Fikirler 28124

Kısa bir süre önce prömiyerini Altın Koza Film Festivalinde gerçekleştiren Kıyıda filmiyle  seni izledik. Beyazperdede ilk kez dram bir filmin içinde izliyoruz seni, bu hikayede seni etkileyen şey neydi? 

Ceren Taşçı: Bir kız kardeş hikayesi olması ve çok çabasız bir anlatıma sahip olması. Senaryo çok sade bir anlatım diline ve çok naif bir hikayeye sahipti. Bir de daha önce oynamadığım bir karakterdi Yasemin. Diğer kız kardeşlere göre daha içine kapanık, daha muhafazakar ve tüm bu koşullara rağmen hikayenin sonunda bir umutla bitiriyor olması beni çok etkilemişti.

Kısa film, bağımsız film, tiyatro, sinema... Farklı işlerin içinde olmak senin oyunculuğunu nasıl yönlendirdi? 

Ceren Taşçı: Hangi mecrada ne yaptığımdan çok oynamak hali ile ilgileniyorum alında çünkü işim bu. Ne kadar farklı projenin içinde oynarsam, o kadar keyif alıyorum tabi. Bir de işin maddi kısmı var. Her oyuncu gibi ben de bazen para kazanmak için yapıyorum bazı işleri ama kalbimi çarptıran hikayelerle ve rollerle karşılaşınca bir başka mutlu oluyorum. Parlak Fikirler de benim için onlardan birisiydi, Kıyıda da öyle.

Bildiğin gibi değil filmi büyük yankı uyandırdı Parlak Fikirlerle sahnedesin. Biraz filmden bahseder misin? 

Ünal Yeter: Tokat’ta küçük bir ailenin, babalarının ölümü vasıtasıyla bir araya gelmiş kardeşler arasında yaşanan gerilimi anlatıyor. Bizden yerel hikayeler, çok geniş yelpazede çıkmıyor. Anadolu’da hangi coğrafyaya gidersek gidelim hikayeler aynıdır. Bu sebeple hikayelerin evrensel bir tarafı da var. Nasıl Sheakespeare’in hikayeleri tutuyorsa, Anadolu’daki hikayeler de öyle. Bu anlamda filmin küçük bir sürprizi de var, ama onu söyleyemem çünkü sürprizi içeren kısım benim.

Oynadığın birçok karakter fenomen bir komedi karakterine dönüştü. Senin için komedyen diyebilir miyiz? 

Ünal Yeter: Bence diyemeyiz. Bu piyasada nasıl başladıysan öyle rollerde teklifler geliyor. Seninle ilgili çok fazla risk almıyorlar. Okulda eğitimini aldığın şeyleri çok fazla yapma fırsatın olmuyor. Benim şansım komediden yana açıldı. İnsanlar benim tiyatroda başka rollere hayat verdiğimi görünce, sanki benim mesleğim başka bir şeymiş de oyunculuğu ek iş olarak yapıyormuşum gibi şaşırıyor. Beni sahnede ağlarken gördüklerinde “Aaa, sen ağlayabiliyormuşsun” diyen insanlar gördüm. Oyunculuk oyunculuktur. Nerede veya nasıl yaptığınız fark etmez.

Bu yıl yaptığın işler arasında en çok heyecanlandığın proje hangisi oldu?

Ünal Yeter: Parlak Fikirler. Uzun zamandır tiyatro oyunu yapmıyordum, çünkü genellikle iki kalas bir heves şeklinde ilerletiyorlardı. Ücretsiz oyun teklifleri geliyordu, borçla oyun salonlarına teklif götürülüyordu. Bunu ben yapmak istemiyorum. Oyunculuk benim mesleğim ve ben bu işten geçinmek istiyorum. Senin heves ettiğin şeyi harekete geçirmek için bir araç değilim. Yaptığım her şey profesyonellik içersin istiyorum.

Whatsapp Image 2024 04 11 At 22.05.49

Son zamanlarda ekranda güçlü kadın hikayelerinin yer aldığını görüyoruz. Bir kısım bu hikayelerin toplumu yönlendirdiğini düşünürken bir kısım daha çok şiddetin perçinlediğini savunuyor. Siz ne düşünüyorsunuz? 

Ceren Taşçı: Güçlü kadın hikayesi deyince insanlar ne anlıyor, onu da bilmiyorum. Bence, ayakları üstünde duran, çalışan, kendi istek ve arzularını gerçekleştiren kadınlar görmeliyiz. Bahar dizisi de bunun örneklerinden biri. Kadın bakış açısıyla, çok iyi bir şekilde işleniyor. Demek ki böyle işlerde yapılabiliyor. Bir sürü şey güçlü kadın hikayesi olarak servis ediliyor, ama ben onları öyle bulmuyorum. Bu arada ben de tam bu sebeplerle bir kısa film yazdım. Madem beğenmiyorsun yazılan kadın karakterleri, kendin yaz da görelim dedim ( Gülüyor.)

Ünal Yeter: Ben çok fazla televizyon dizisi izlemiyorum. İki saat süren bir şeyin her hafta karşısına geçip izlemek, beni çok sıkıyor. Hikayeler hakkında genel bir fikrim yok, ama eğer birinin masasında bu hikaye varsa, biri tutunca diğer yapımcı da masasındaki hikayeyi sürüyor.

Elinizde bir sihirli değnek olsa ve hayatınızın bir dönemine gitme şansı verilse; hangi yaşınıza, anınıza gidip, zamanı durdururdunuz? 

Ceren Taşçı: Ben geçmişte bir anı durdurmak istemezdim. Bu anda kalmayı tercih ederim.

Ünal Yeter: Geçmişte uzamasını istediğim bir zaman dilimi var; 90’lı yılların başında, Samsun’da Gazi Müzesi’nin altında küçük bir Oda Tiyatromuz vardı. Oradaki abi ve ablalarımla biraz daha tiyatro yapmak isterdim.

Parlak Fikirleri nerede oynuyorsunuz? Gelmek isteyen okuyucularımız olursa diye sormak istedim.

Ceren Taşçı: Bizi İnstagram’dan palakfikirleroyun sayfasından takip edebilirsiniz. Önümüzdeki tarihler;

16 Nisan Sahnez Dragos

28 Nisan Alan Kadıköy

4 Mayıs Moi Sahne

15 Mayıs Atlas 1948

24 Mayıs Alan Kadıköy

26 Mayıs Hop(Bakırköy)