GİZEM YILDIZ'ın röportajı için tıklayınız...

Whatsapp Image 2025 01 16 At 15.55.49

Merhaba Kubilay Bey, Manisa’da yeni seyircilerinizle çok güzel bir heyecan paylaşıyorsunuz. Manisa Şehir Tiyatrosu’nun sanat yönetmeni oldunuz. Hem oyun yapmak hem de oyunların genel sanat yönetmeni olmak zor olmuyor mu?

Hem zor hem de keyifli… Benim için en güzel tarafı kaybolan bir heyecanı yeniden ortaya çıkarmak. Zor olan tarafı ise yeniden bir sanat ortamı yaratmaya, yeniden tiyatro seyircisi oluşturmaya çalışıyorsunuz. Güzel olan şeyler zorluklardan sonra ortaya çıkar. Hareketli bir sanat hayatıyla baş başayım.

Manisa’ya gitmek planlı mıydı?

Böyle bir planım yoktu. İstanbul Şehir Tiyatrosu’ndan emekli olduktan sonra özel tiyatrolarda çalışmaya başlamıştım. Bir süre sonra dizi ve sinema çalışmalarımdan dolayı tiyatroya ara vermiştim. Manisa’nın belediye başkanı değiştikten sonra bana böyle bir teklifte bulununca hem ço heyecanlandım hem de mutlu oldum. Ben de kabul ettim.

Farklı bir şehirde böyle başlıca bir görev yapmak size nasıl hissettiriyor?

Annem, babam, kardeşlerim burada yaşadığı için farklı bir şehirdeymiş gibi hissetmiyorum. Tek hissettirdiği şey tiyatro yapmanın heyecanı.

Hem İstanbul hem Manisa iki farklı şehir de hayat sürmek zor olmuyor mu?

Oluyor, bir takım zorlukları beraberinde getiriyor. Eşim ve çocuğum İstanbul’da olduğu için zorlanıyorum. Onun dışında çok da fazla zorluk hissetmiyorum. Gidip gelmek çok kolay.

Bugüne kadar oyuncu olarak yönetmen olarak tiyatronun birçok farklı kolunda görev aldınız. Oyuncusu olun olmayın, sahnenin üstünde olmak size nasıl hissettiriyor?

Oyun da oynasam da oynamasam da aynı heyecanı hissediyorum. Umarım bu heyecan hiç kaybolmaz. Son nefesime kadar sahnede olurum.

Sizce sahnede olamayacak olanlar kimler?

Sahneyi havai fişek olarak görenlerdir. Sahne havai fişeklerin yeri değil, sahnede olmak öyle hissetmek değil. Sahnenin er meydanı olduğunu bilenler sahnede kalacak. Diğerleri havai fişek gibi bir anda yok olup gidecek.

Sizin için tiyatro oyunculuğu dizi oyunculuğu ayrımı var mı?

Bence tiyatro oyunculuğu, dizi oyunculuğu ayrımı yok, olmamalı da. Oyunculuk oyunculuktur. Birinde daha farklı tekniklerle oynuyorsun. Sadece içindeki duyguları daha farklı şekilde ortaya çıkartıyorsun.  

Artık daha çok popüler isimlerin de çok tiyatro yaptığını görüyoruz. Yani artık belirli bir dizi oyunculuğundan tiyatroya doğru bir kayma var. Burada da tiyatro sömürülüyor mu?

Celebrtiy isimlerin tiyatro yapıyor olmasını olumlu buluyorum. Onlar da tiyatro sahnesinin er meydanı olduğunu öğrenmek zorundalar. Zaten yapabilenler kalacak, yapamayanlar kendilerini eleyecekler. Keşke herkes tiyatro yapsa, tiyatrolar çoğalır.

Dizi oyunculuğu yapanların tiyatro yapmasını istemeyen bir kesim var…

Evet, böyle bir kesim var, ama ne yazık ki en fazla seyirciyi de onlar çekiyor. Seyirci oyun için gelmese de sırf oyuncuyu görmek için o oyuna gidiyor. Bunlar bir süre sonra değişecektir.

Kars’ta doğmuşsunuz, Ankara’da büyümüşsünüz. Bugünkü Tiyatrocuların, yetenekli oyuncuların çoğunun geçtiği bir dönemden siz de geçmişsiniz. Ankara’da doğup, büyümek sizin mesleğinize giden yolda şans oldu diyebilir miyiz?

Tiyatroya sanatın merkezinde başlamak benim için çok önemli. Aldığınız eğitim ve kurslar geleceğinizi belirliyor. İyi aldığınız eğitimler iyi bir oyuncu olmanızı sağlıyor. Doğduğumuz, büyüdüğümüz, yaşadığımız yerler bizim gelecekte yapacağımız işin yönünü belirliyor.

Biraz daha çikolata oyunuyla sahnedesiniz. Oyunun konusu tatlı bir konuya benziyor...

İsminden dolayı sempatik görünse de konu olarak çok sempatik bir oyun değil. Sürprizlerle dolu, çok farklı bir oyun. Türk tiyatro yazarının oyunu olmasından dolayı da mutluyum. Yazımı ve anlatımından dolayı önemli bir oyun olduğunu düşünüyorum.

Onu oynarken nasıl hissediyorsunuz?

Oynarken duyguları yansıtmaya çalışıyorum, o kişiyle empati kurmaya çalışıyorum ve vermek istediği kişinin mesajını seyirciye en net şekilde vermeye çalışıyorum.

Son olarak sandık kokusunda izledik sizi, bir süredir televizyonda göremiyoruz sizi. Bundan sonra daha sık göreceğimizin bir işareti mi?

Son zamanlarda televizyondan biraz uzak kaldım, ama ara ara konuk olarak katıldığım projeler var. İyi bir proje gelir de, menajerimle ortak bir karar verirsek tekrar televizyona ve sinemaya döneceğim. Hem tiyatroyu hem de kamera önünü birlikte yürüteceğime dair hiçbir kuşkum yok.

Yıllarınızı bu sektöre verdiniz. Birçok oyuncu günümüzde zamana yenik düşüyor. Bu sektörde ayakta kalmanın bir formülü var mı?

Bizim sektörde ayakta kalmanın tek yolu; iyi bir oyuncu olmak ve mücadeleden hiç kopmamak. Eğer kendinize güveniyorsanız bir şekilde ayakta kalıyorsunuz. Başarılar kendiliğinden geliyor. Mücadele edeceğiz, savaşacağız, yaptığımız işin doğruluğuna kendimiz inanacağız.

Günümüzde çok yeni bir konu var; o da sektörün içindeki tekelleşmeler. Dizi film sektöründe böyle bir tekelleşmenin var olduğunu düşünüyor musunuz?

Bu sektörün içinde tekelleşmeler olduğunun farkındayım, ama arz-talep meselesi olduğunu da düşünüyorum. Eğer seyirci illa onları istiyorsa yapacak bir şey yok. Bence her mesleğin kendi içinde bir tekelleşmesi mevcut. O yüzden bu durumu çok da umursamıyorum. Seyirci bir şekilde seni bulur.

Daha önce sizin de başınıza bu durumla ilgili muzdarip bir olay geldi mi? İş kaybettiğiniz oldu mu?

Başıma büyük olaylar gelmedi ama ufak tefek olaylar benim de başıma geldi. Beklediğim bir işten ters yanıt aldım. Sonra öğrendim ki menajer benim yerime başkasını yollamış. Aslında onun olmasını istiyormuş. Kendi menajerim benim o projeye girmemden hoşnut değil, çünkü diğer kişiden daha çok para kazanabileceğini düşünüyor.

Eğitmenlik de yaptınız bir dönem. Peki gelen öğrenciler arasında? Da bugünkü gençlikte sizin o üniversite yıllarındaki hayalperest ve gözükara gençliği gördünüz mü?

Öğrencilerimi, onlara bir şeyler öğretmeyi çok seviyorum. Birçok öğrencimle aynı sahneye çıktık ve seyirciyi selamladık. O bana çok büyük gurur veriyor. Kendi gençliği, kendi heyecanımı gördüğü gençlerle çalışıyorum. Onlara daha çok önem veriyorum. Onların başarılarını gördükçe çok mutlu oluyorum. Kendi öğretmenlerimi de daha iyi anlıyorum.

Yolun en başına dönseniz yine aynı yerden başlayıp, bugün bulunduğunuz yerde olur muydunuz?

Hayatın başa sarma düğmesi olsaydı ve ben başa sarsaydım yaptığım birçok hatayı yapmazdım. İşime dört elle sarılırdım. Bu işi daha önceden yapmaya karar verirdim, çünkü yaşam koşulları bazen yapmak istediğiniz şeyi geciktiriyor. Buna izin vermezdim. Ailemin beni yürütmek istediği yolda değil, kendi mutlu olduğum yolda yürümek isterdim. Sonunda yine kendi bildiğim yola döndüm, ama biraz gecikmeli oldu. En azından bu gecikmeyi ortadan kaldırırdım.