Seçime dair hayali olanlar,

Hedefi olanlar.

Kim varsa gelecek seçimin hesabını yapmaya başladı.

İktidarı, muhalefeti yok. Hepsinde mantık aynı.

Herkes seçilebilmek için teşkilatları dizayna başladı.

Ya da kendi yakınına destek vermek için pozisyon aldı. 

Mantık şu.

Seçimi kazanırsam, bu memleketi yönetirim.

Halbuki kendi hayatında yönetebildiği hiçbir şey yok.

Seçilenler.

Kendilerinin en iyi şekilde yönettiğinden eminler.

Hatta onlar olmazsa memleketin hali perişan olur. 

Tüm sorunlar burada başlıyor. 

1- Makam kapma yarışı.

2-Emir verme, yönetme duygusu.

3-Güçten kendine menfaat devşirme hevesi. 

Biz buna "kendini düşünme" diyoruz.  Halbuki bu bir hizmet yarışı olmalı.

Öyle olmayınca, gelecek seçimleri düşünüyorsun. Oy kaygısına düşüyorsun.

Başlıyorsun hata yapmaya. 

Adam kayırma, haksızlık yapma, vb.

Oysa ki yarış hizmet yarışı olsa, gelecek seçimleri düşünmezsin, gelecek nesilleri düşünürsün. Güçlü güçsüz ayırmazsın. 

Sonrasında oy gelir. İtibar gelir. Hak gelir. 

Birçok yazımda siyasetle ilgilenmediğimi, dahası sempatimi kazanan herhangi bir siyasi parti olmadığını defalarca yazmıştım. Tabii bu durum sizde, siyasetten anlamadığım, anlamayacağım izlenimi vermesin. Tam aksine, tarafsız olduğum bir konu olduğundan, bir çoğunuzun gördüğü ama görmek istemediği kişi ve olaylara daha bir objektif bakabiliyorum. 

En basit örneğiyle, siyasetin yalan yüzünü görebiliyorum. 

İki yönlüdür siyasetin yalan yüzü. Birinci yönü, her an yalan söyleyen, attığı palavralardan nemalanmaya çalışan, politikayı yalnızca yalancılık sanan insan modeli üretir. 

İkinci yönü, siyasetin, bu uğraşın en usta aktörleri de dahil, herkesi aldatan koca bir yanılsama olmasıdır. Siyaset, güç kullanma sanatı olarak bilinirse de, o, güç peşinde koşanları oyuncağı yapar. Adamı insanlıktan çıkarır. Kolluk bağımlısı olmuş biri, en akla gelmedik yollara girmekten çekinmez. İcabında, kendi gerçeğini bile inkâr eder. 

İrili ufaklı yerlerde, birbirinden farklı mevki ve çaplarda binlerce kişi uğraşırken bu işle: birçok siyaset müdavimi, kocaman hayaller kurar kafasında. Günün birinde zenginlik ve güç sahibi olma tutkusu, geceleri uyku girmez gözüne. Bazen de önemli biri sayılma ümidi, tutkuyla bağlar yolcuyu yoluna. 

Güç ve zenginlik sahibi olma tutkusu dedim. Çünkü ülkemizde ki bazı kesimler için siyaset, servet edinmenin en kısa yoludur. Bu topraklarda şimdiye kadar binlerce insan, siyaset sayesinde servet sahibi olmuştur. Doğru bir şey mi bu? Hayır! Ama kimin umurunda! Gemisini kurtaran kaptan! Gerisini salla gitsin! 

Şimdi siz diyeceksiniz ki, memlekette karın tokluğuna çalışan onca yoksul vatandaşımız var. Onlar da girsin siyasete, biraz da onlar nemalansın siyasetin nimetinden. 

Ah benim temiz kalpli okurlarım. Öyle kolay mı sandınız bu işleri?

Ülke de parlak bir siyasetçi olmanın temel kuralları vardır.

Öncelikle, kayda değer siyaset yapabilmek için, yeter düzeyde paralı olman gerekiyor.  Para, parayı çeker çünkü. Ya da sağlam politik geçmişe sahip bir ailenin üyesi olmalısın. 

Kısacası Mehmet Efendi, Hasan Efendi gibi sıradan vatandaşımız, siyasete girmek isteseler bile, yapıp yapabilecekleri tek eylem, istedikleri herhangi bir siyasi partiye üye olmak olur. Onda da Yıllarca üyesi oldukları partiye kan-ter içinde hizmet ederler de, kuyrukları ne uzar ne kısalır.