İnsanlığımızın kaybolduğu bir dönemde olduğumuza şahitlik ediyoruz.

Şiddetin, ruhumuza nasıl dost olduğunu anlamakta zorlanıyoruz. Spor, bir iş, bir emek, aklın ve fikrin yolu olmalıydı, ancak ne zaman ve nasıl olduysa, şiddet bu değerleri gölgede bıraktı. Bir hakkı yemek, karnımızı doyurmanın ötesine geçmiş gibi görünüyor. İnsanlar, bu eylemi kendilerine hak görmeye başladılar ve bu düşünce tarzı, toplumsal değerlerimizi sarsıcı bir şekilde değiştirdi.

Türkiye'nin temsili açısından da endişelerimiz var. Bu ülkede bir Türk futbol takımının aracının kurşunlandığı gibi olaylar, ülkenin imajını zedelemişti. Üzerine her maçta tartışılan hakem hataları, sporun fair-play ruhunu gölgede bırakıyor. Geçtiğimiz haftalarda Kevin Rodrigues, Oosterwolde'nin boğazına yapışıp yere yatırdıği anlara şahit olmuştuk ki bu sorunlara bir de hakeme yönelik şiddet eklendi. Toplumun içindeki çatışmanın boyutları daha da büyüyor.

Sporun asıl amacı, sadece fiziksel rekabet değil, aynı zamanda zihinsel ve ahlaki bir gelişim süreci sunmaktır. Ancak MKE Ankaragücü Kulübü Başkanı Faruk Koca'nın hakeme saldırısı, bu temel değerleri adeta çiğniyor. Aynı zamanda futbol sahalarında yaşanan diğer olumsuz örnekler de bu düşünceleri pekiştirmekte.

Sporcu, zeki, çevik ve ahlaklı olmalıydı, ancak bu özelliklerin yerini şiddet ve haksızlık almış gibi görünüyor. Bu tür olaylar, toplumda bir çaresizlik duygusu yaratıyor ve insanları birbirine karşı güvensiz kılıyor. Hepimiz, bu zavallılığın içinde kaybolmuş gibi hissediyoruz.

Umarım toparlandığımız, hoşgörülü günlerin geldiği bir zaman gelir ve sporun güzellikleri tekrar öne çıkar. Görüşmek üzere!