Görgü kuralları gözlemleyerek, okuyarak, uygulayarak hayata geçirilen, toplum içinde uyumlu yaşamayı sağlayan, evrensel ve kültürlere özgü yönleri olan, konuşma ve davranış kurallarıdır. Nezaket, kendine ve başkalarının yaşamına ön yargısız ve saygıyla yaklaşmak, zarafet ise incelikli düşünmek ve davranmaktır.
Fransa’da “etiquette”, İngiltere’de “rules of good manners” olarak ifade edilen görgü kuralları, Osmanlı toplumunda ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında “adab-ı muaşeret” olarak bilinmektedir.
Eski çağlardan günümüze dek kültürel farklılıklarla birlikte görgü kuralları, toplumların yaşamlarına yansımaktadır. Bu bağlamda, ilk kaynaklar konusunda kesin bir bilgi yoktur. Osmanlı’da ve Batı’da eski tarihlerde yazılan kitaplarda, sosyal yaşamda ve insan ilişkilerinde günümüzde de rahatsız olunan benzer hususlara dikkat çekilir. Batı’da modern anlamda Erasmus’un “De Civilatate Morum Puerilium” adlı kitabı karşımıza çıkıyor. Bizde ise Ahmet Mithat Efendi’nin Meşrutiyet Dönemi’nde büyük ilgi gören “Avrupa Adab-ı Muaşereti Yahut Alafranga” (1894) adlı kitabına değinmek yerinde olur.
Ahmet Mithat Efendi kitabında, Fransa ve İngiltere toplumlarının kendilerine has toplumsal yaşayış biçimlerinden örnekler veriyor. Tırnakları uzatmanın efendiliğin göstergesi olduğunu, merasimlerde peruka takmanın gerekliliğini, akşam yemeklerine muhakkak redingot ve şapka giyilerek gidildiğini, salonlarda kadınların ve erkeklerin nasıl reverans yaptığını anlatıyor. Ahmet Mithat Efendi yine batılı toplum yaşayışında gözlemlediği ve her toplumda uyulması gereken davranış kurallarından da bahsediyor.
Şimendifer yolculuğuyla ilgili kısımda, vagona girildiğinde baş ile selam verildiğine, önceden köşeye oturmuş kişilerin yerinden kaldırılamayacağına, köşede oturanların pencereyi açmaya ya da kapatmaya zorlanamayacağına, ıslak bir eşyanın rafa konulmasının kabalık olduğuna, kibar yolcuların vagonda değil istasyonlardaki restoranlarda yemek yediğine dikkat çekiyor. Yazar selamlaşmadan bahşişe, ziyafetlerden davetlere, giyimden sofra adabına kadar birçok konuda uyulması gereken görgü ve nezaket kurallarını da sıralıyor.
Görgü, nezaket ve zarafet eğitimlerimde sürekli bahsettiğim gibi, bugüne ve modern yaşama bakıldığında, gelişmişlik düzeyiyle sosyal yaşamın niteliği arasında paralellik bulunmuyor. Geçmiştekilere benzer ya da yeni sorunlar neden çözülemiyor? Ailede, okulda yeterli eğitim verilmediği için mi? Sadece kişisel alanımıza müdahale edildiğinde tepki vermekle yetindiğimiz için mi? Yoksa görgü, nezaket ve zarafetin bir yaşama kültürü olduğunu kavrayamadığımız için mi?
Tam da bu noktada konu derinleşiyor. Yaşadıkça daha yüksek bir varlık düzeyine ulaşmalıyız. Bu düzeye çıkmak için kendine, başkalarına, yaşama saygı duymak; ruhsal, fiziksel gelişime ve bakıma özen göstermek, ön yargısız ve sabırlı olmak, olumlu ve ince düşünmek, empati kurmak, sürekli eleştirmemek, yeni fikirlere açık olmak, üretmek vb. değerleri ve iletişim becerilerini kazanmalıyız.
Bugün bu yazı bir başlangıç olsun. Hayatı anlamlı, canlı ve keyifli yaşamak için lütfen okuyun...