Velâyet; kökeni itibariyle Arapça bir kelime olup, aile hukukunda henüz reşit olmamış çocuğun, anne-babasının hâkimiyeti altında bulunması anlamına gelir. Aile birliği içinde velâyet hakkı, ana-baba tarafından birlikte kullanılır. Bu hak kullanılırken, çocuğun maddi-manevi bütünlüğünün geliştirilmesi, güvenliğinin sağlanması ve çocuğa toplumda birey olarak bağımsız bir kişilik kazandırılması amaçlandığından, ana-babanın yararına değil, çocuğun yararına olmasına dikkat edilmelidir. Nitekim Türk Medenî Kanunu (TMK) da velâyet hakkını düzenlerken çocuğun menfaatini esas almıştır. Bu husus TMK 339. maddesinde belirgin şekilde görülmektedir: “Madde 339- Ana ve baba, çocuğun bakım ve eğitimi konusunda onun menfaatini göz önünde tutarak gerekli kararları alır ve uygularlar. Çocuk, ana ve babasının sözünü dinlemekle yükümlüdür. Ana ve baba, olgunluğu ölçüsünde çocuğa hayatını düzenleme olanağı tanırlar; önemli konularda olabildiğince onun düşüncesini göz önünde tutarlar.

Velayet sorunu çocuk sahibi olan eşler için ciddi ve önemli bir konudur. Öncelikle velayet, çocuğun bakımı, korunması ve temsil edilmesi için öngörülmüş hukuki hakları kapsar. Aile hukukunda anne ve baba evli ise eşler, çocuk üzerindeki velayet hakkını ortak kullanır. Eğer eşler boşanma davası açmış ise çocuğun velayeti tarafların anlaşması ile müşterek velayet hükümleri uygulama alanı bulacak ya da hâkim kararı ile çocuğun velayeti eşlerden birine verilecektir. Yaygın kanaat yaş olarak küçük çocuğun anneye verileceği şeklindedir. Hâlbuki eşler arasında ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hali gerçekleşmişse müşterek çocuğun velâyetinin kime verileceği hususunda hâkimin çok geniş takdir yetkisi olmasına rağmen birtakım hususlar göz önünde bulundurulmak zorundadır. Bu durum TMK’nın 336.maddesinde düzenlenmiştir: “Madde 336- Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velâyeti birlikte kullanırlar.Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hâli gerçekleşmişse hâkim, velâyeti eşlerden birine verebilir.Velâyet, ana ve babadan birinin ölümü hâlinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa aittir.”

Çocuğun seyahati Sırasındaki Durum

Çocuk, hem anne hem babası ile beraber seyahat etmiyor ise mutlaka seyehatte çocuğun yanında bulunmayan ebeveynin noter onaylı muvafakatname vermiş olması şartı aranacaktır. Boşanma sürecinde veya dava sonunda ya da ayrılık kararı sonucunda velayeti anne veya babaya bırakılan küçük çocuğun velayeti durumunda, karşı tarafın muvafakati aranmaksızın kişi, istediği gibi seyehat edebilir. Velayeti annede olan çocuğun yurtdışına çıkarılması ve annenin bu hakkını dilediği gibi yerine getirmesinde Türk hukuku bakımından herhangi bir kısıtlama veya engel görülmemektedir.

Velayet hakkını şayet eşler ortak kullanılıyorsa, çocuğu yurtdışına çıkaracak olan eşin diğer eşten, müşterek çocuğun yurt dışına çıkış izni için noter onaylı muvafakatname alması gerekir. Ancak eşlerden biri velayet hakkını tek başına kullanıyorsa, aksine mahkeme kararları olmadığı sürece ve Yargıtay içtihatları da bu yönde olduğundan müşterek çocuğun yurt dışına çıkış izni için velayeti kendisinde olmayan diğer eşten izin almasına gerek yoktur. Bu husus Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2015/11374 E. 2015/12897 K. ve 17.06.2015 tarihli emsal kararında: “Velayet hakkı kendisinde bulunan eşin velayet hakkını kullanmasının doğal sonucu olarak ortak çocuğu yurt dışına çıkarması boşandığı eşinin muvafakatine bağlı değildir.” şeklinde ifade edilmiştir.

Av. Alper Osman Genç