Depremdeki Yıkımın Yasal Sorumluluğu

Kıymetli okurlarım; Kahramanmaraş merkezli depremlerle birlikte yüzyıllık cumhuriyet tarihimizin en büyük doğal afetiyle karşı karşıya kaldık. Asrın felaketi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgemizdeki 11 ilimizi bütün yerleşim yerleriyle birlikte vurdu. Milyonlarca vatandaşımız depremden direkt olarak etkilendi. Son belirlemelere göre Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yaklaşık 100 bin bina yıkık, acil yıkılacak veya ağır hasarlı olarak tespit edildi. Devletimizin depremden etkilenen binaların yerine yenilerini en kısa sürede yapacağına inancımız tamdır. Depremde yıkılan ve ağır hasarlı yapıların yerine TOKİ tecrübesiyle depreme dayanıklı sağlam yeni evler yapılacak. Depremzedeler kısa sürede yeni konutuna kavuşacak. Peki, depremdeki yıkımın yasal sorumluluğu kime ait olacak?

Maalesef ülkemizin nerdeyse tümüyle deprem riski altında bulunduğu ve fay hatları üzerinde kurulu olduğu hususu acı bir gerçektir. Tarihimize baktığımızda, ülkemizde sık sık büyük depremlerin yaşandığını, binlerce insanmızın bu felaketlerde hayatını kaybettiğini, bir o kadar da binanın yıkıldığını görüyoruz. Bir doğal afet olan depremden korunmak konusunda ve depremlerin yıkıcı neticelerinin önlenmesi için alınması gereken tedbirler vardır. Yaşadığımız ev ve işyerlerinin bize mezar olmaması için yapılması gerekenler konusunda herkes gereken azami gayret ve özeni göstermelidir. Yaşanan felaketlerden sonra yıkımların; alınması gereken tedbirlerin alınmadığı, kalitesiz ya da eksik malzeme kullanıldığı, denetim mekanizmasının sağlıklı işlemediği, gerekli denetimler yapılmaksızın binaların inşa edildiği, imar planlarının deprem riskine uygun olarak düzenlenmediği, fay hatlarına yakın yerlerde zemin etüdü yapılmadan veya zemin etüdüne uygun olmayan şekilde imara imkân sağlandığı görülmektedir.

Yaşanan felakette mülk sahibinden proje sorumlusuna, müteahhitten şantiye şefine, mühendisten mimara, yapı denetim görevlilerinden imar ve iskanla ilgili diğer kamu kuruluşlarındaki yetkililere kadar imar mevzuatı çerçevesinde herkesin sorumluluğu vardır. Tek sorumlu müteahhit değildir. Binayla ilgili inşaat izni verilmesi ve sonraki her safhasında gözetimde, müdahalede bulunmakla yetkili ve görevli olan herkesin sorumluluğu vardır. Eğer, bir soruşturma yapılacaksa, bu sürece dahil olan bütün sorumlular hakkında esaslı bir tahkikat yapılması gerekmektedir. Depremle ilgili oluşan can kaybı ve hasar dosyalarında yapılacak yargılamalarda şu hususlar incelenecektir: “Yapının mimari statik projeleri inşaat mahallindeki geçerli mevzuata uygun mu? Hazırlanan projeler ilgili kurumlarca onaylanmış mı? Yapı onaylanmış projeye uygun olarak inşa edilmiş mi? Kaçak kat veya proje dışı ilaveler, kolon ve kirişlerde projeye aykırı müdahaleler var mı? Binanın taşıyıcı sistemlerinde herhangi bir sorun var mı? Binanın zemin etüd ve analizi yapılmış mı? Zemin analizine uygun olarak projelendirilip inşa edilmiş mi? Kullanılan beton, inşaat tekniği ve mevzuatı karşılıyor mu?”

Yaşadığımız büyük felakette meydana gelen can ve mal kaybıyla ilgili, ceza hukukunun evrensel ilkesi olan objektif isnadiyet (nedensellik bağı) prensibi gereği kusuru ve ihmali bulunanların yasal sorumluluğu gündeme gelecektir. Binaların deprem sebebiyle yıkılması ve insanların enkaz altında kalmasıyla yaşanan can kayıpları halinde, şayet bina yasal mevzuata uygun şekilde inşa edilmiş olsaydı depremde yıkılmayacağının belirlenebildiği durumda, nedensellik bağının olduğu ve ilgililerin sorumluluklarının bulunduğu kabul edilecektir. Bu husustaki bir Yüksek Mahkeme emsal kararında; "Kalitesiz malzeme kullanımının binanın depremde yıkılmasında etkili olduğu olayda, taahhütnameyi veren fenni mesul mühendis, inşaat ustası, bina sahibi ve müteahhit bilinçli taksirle ölüme sebebiyet verme suçundan sorumludur" ifadelerine yer verilmiş ve ilgililerin cezai mesuliyetine işaret edilmiştir. (Yargıtay 12.Ceza Dairesi, 2020/12133 E, 2022/10714 K.)

Yargıtay kararında dikkat edilmesi gereken diğer bir husus, sürece dahil olan ilgilinin fiiline karşılık gelen cezanın ağırlığıyla ilgili husustur. Ceza hukuku öğretilerine göre, bir hareketi neticesinde kazaya sebep olan failin basit taksirinden sorumlu olabilmesi için, neticeyi öngörememesi gerekir ve bu öngörememe durumu; failin tedbirsizliği, dikkatsizliği, özensizliği, meslek ve sanatta acemiliği ile uyulması gereken standartlara ve kurallara uyulmamasından kaynaklanmaktadır. İnşâasında görev aldığı bir yapının deprem riski taşıdığını bilen ve bilmesi gereken bir müteahhidin, ölüm neticelerini tahmin etmemesi ve öngörememesi kabul edilemez. Yine Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından benimsenen kabule göre; failin, neticenin meydana gelebileceğini düşündüğü ve öngördüğü, bu neticenin gerçekleşme imkan ve ihtimalinin varlığına rağmen hareketinden vazgeçmemesi halinde olası kastının var olduğu, diğer durumlarda neticenin meydana gelme ihtimaline karşılık failin hareketini yapmayacağı ihtimalde ise failin bilinçli taksirle hareketi söz konusu olacaktır.

Binaların alt katlarında daha fazla alan açmak için kolon kesilmesi neticesinde bina yıkılırsa meydana gelen neticeden Türk Ceza Kanunu bağlamında bilinçli taksirle sorumluluk doğacaktır. Söz konusu bu sorumluluk hem kolonu kesen usta bakımından hem de kestiren işyeri sahibi bakımından geçerli olacaktır. Aynı şekilde yıkılan binaların enkazlarından alınacak numunelerin incelenmesi neticesinde eksik malzeme, hatalı imalat, gözetim denetim ihmali gibi bir durumda sürece dahil olanların kusurları oranında bilinçli taksirle sorumlu oldukları kabul edilecektir.

Bu vesileyle depremden etkilenen bütün vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyor, hayatını kaybedenlere Cenabı Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar temenni ediyorum. Allah ülkemizi bu tür afetlerden muhafaza etsin.