Selçuklu sultanının on iki çocuğundan biri kızı olmuş. İkinci Kılıç Arslan’ın tek kız evladı Gevher Nesibe Hatun zamanının ilmi eğitimlerini

Selçuklu sultanının on iki çocuğundan biri kızı olmuş. İkinci Kılıç Arslan’ın tek kız evladı Gevher Nesibe Hatun zamanının ilmi eğitimlerini almış, ihtimamla büyütülmüş, sarayın göz bebeği ve kardeşlerinin baş tacı imiş.

Gevher Nesibe Hatun Mücevher takmazmış, ama gözleri bir mücevher kadar parlakmış, bakışları yazdan kalma bir geceyi andırıyormuş, kirpikleri kara tüllerdenmiş, güzelliğini göz kapaklarının altında saklarmış, mutluluk ve hüznü aynı anda yaşatıyormuş. Böylesi güzel bir sultan gönlünü babasının ordusunun umut vadeden sipahilerinden birine kaptırmış. Fakat sultanın ağabeyi birinci Gıyaseddin Keyhüsrev bu sevdaya şiddetle karşı çıkar. Ağabeyi sultanın âşık olduğu sipahiyi Kayseri’den uzak tutmak için muharebeden muharebeye gönderir. Genç adam katıldığı bir savaşta yaralanır ve şehit düşer.

Sultan muharebeden dönecek diye sevdiği adamı beklerken onu görmek umuduyla yaralılar arasına katılıp hem yaralı askerlere bakıp onları tedavi edermiş, hem de sevdiği adamdan bir haber alabilmek için yaralı askerlere sualler sorarmış. Sultan aradan geçen onca zamandan sonra sevdiği adamın gelmeyeceğine kanaat getirmiş.

Çabalarının sonuçsuz kaldığını gören sultanın artık hiçbir şeyde gözü yokmuş. Evet, gevher bir sultan kızıdır odası aydınlık ve sıcaktır, ancak sultanın bozkırın ayazında kalmışçasına elleri titremeye başlar. Ne inci mercan görür gözleri ne fincanda dantel. Nefis yemekler körpe meyveler dizilir önüne ama sahrada kalmış aç bir beyhude gibi soluk cildi ve zayıflayan bedeni sarayda dilden dile yayılır. Sultan üzüntüsünden hasta olup yataklara düşer. Sevdiği adam uğruna acı çekmiş ama kavuşamamıştır. Savaş yaralılarına baktım da sevdiğim adama bakıp onu iyi edemedim diye üzüntüsünden verem olur.

Ağabeyi yaptıklarından dolayı çok pişman olmuş, ölüm döşeğinde kardeşinin ziyaretine gider. Son arzusunun ne olduğunu sorar, sultanın cevabı çok manidardır. Benim derdimin çaresi yok ben son yolculuğuma çıkıyorum insanlarımız hem çaresi bilinen dertleri hem benim gibi gönül yaralarını çekmesinler benim mal varlığımla adıma bir şifahane yapılsın bu şifahanede ünlü hekimler ve cerrahlar yetişsin burada kimseden bir kuruş para alınmadan tedavi edilsin diye buyurur.

Sultan ve sipahinin aşkından Türk tarihinin ilk tıp fakültesi kurulur. Aynı zamanda sultan Türk tarihinde ilk kadın hemşire olarak kayıtlara geçer. Kayseri, o yıllarda hem kervanları ağırlayan bir konaktır, hem de ilim yuvasıdır. Avrupalıların akıl hastalarını diri diri yaktıkları bir devirde onları aydınlık hücrelerde ağırlar ve hususi dehlizlerden su ve kuş sesleri yollarlar. Binada ne ocak yakar, ne mangal taşırlar, yanı başındaki hamamın buharıyla ısınırlar. Şifahanenin gün ışığı ile aydınlatılan 3 ameliyathanesi vardır ve orada katarakt ve mesane ameliyatı bile yaparlar. Devrin en ünlü hekimleri burada yetişir.

Genç yaşta ölümü bekleyen güzeller güzeli bu sultanın adı Amerikan Havacılık Ve Uzay Dairesi (NASA) tarafından Venüs gezegeninde ki bir tepeye adı verilir.
"Gevher Nesibe..."