Sevgili okurlarım merhaba, Hollanda denince ilk akla gelen yel değirmenleri, meralarda otlayan bol süt veren inekleri, rengarenk laleleri. Artık bunlara su

Sevgili okurlarım merhaba, Hollanda denince ilk akla gelen yel değirmenleri, meralarda otlayan bol süt veren inekleri, rengarenk laleleri. Artık bunlara su kanallarının, nehirlerin üzerinde yüzen çiftlikleri de ekleniyor. Hollanda yenilikçi ve tarımsal teknoloji sayesinde dünyanın en büyük tarımsal gıda ürünlerinin ihracatçısı olarak ülkelerin başını çekiyor. Giderek artan nüfusu, büyük kentlerde tarım alanlarının hızla daralması nedeniyle, su üzerinde yüzen çiftlikler kurmaya başladılar. Dünyanın ilk yüzen süt ürünleri çiftliğinin yapımına Rotterdam’daki Merwehaven’da kısa süre içerisinde başlanıyor!..
Beladon adlı şirket tarafından geliştirilen ve AgriFood adlı kuruluşla birlikte hayata geçirilen proje kapsamında iki ayrı yüzen çiftlik inşa edilecek. Floating Farm adı verilen çiftliklerden birinde 40 inek yer alacak. Diğer çiftlikteyse 6 bin adet tavuk yetiştirilecek. Yaklaşık 2 milyon Euro’ya mal olması beklenen yüzen çiftlikler önce Rotterdam’da ardından Den Bosch kentinde kurulacak. Projenin yaratıcısı Peter van Wingerden, Den Bosch kentinde farklı bir şeyler deneyebileceklerini belirterek, Rotterdam’la birlikte bu kentin pilot bölgeler olacağını söyleyen Van Wingerden’e göre: “Yüzen çiftlik fikri bir bilim kurgu değil geleceğe yönelik mantıklı bir adım.” Diyor.
Beladon ve AgriFood projeyi geliştirebilmek için yüz bin Euro kaynak ayırdı. Çok sayıda kuruluşun destek verdiği proje, su açısından zengin olan ülkede hızla artan nüfusu ve giderek daralan tarım alanları konusunda önemli bir alternatif olarak değerlendiriliyor. İkinci Dünya Savaşından çıkmış olan Hollanda’ya çocukluğumda gittim. O dönemler savaşın kalıntılarını görmek ürkütücüydü. Yıkık dökük binalar, yıkık dökük kara yolları, yıkık dökük tren istasyonları ve fakir diyebileceğimiz insanlarıyla doluydu. Otuz yıl içerisinde maddi ve manevi inanılmaz değiştiler geliştiler!..
Şimdiyse ekebilecek toprakları kalmadı ve denizin ortasına yüzen çiftlik inşa ediyorlar. Anadolu toprakları güçtür ve çoğu ülkeye nasip olmayacak kadar verimlidir. Şimdi gelişme sırası Türkiye Cumhuriyeti devletinin biz yeter ki, alternatifler arayalım, altın değerindeki topraklarımızı pırlanta değerindeki evlatlarımıza işlemesini işletmesini öğretelim. İthalat yerine ihracat yapalım dış pazarlara açılalım. Tarımın her alanında ve besicilikte diplomalı bilinçli çiftçiler yetiştirip Anadolu topraklarının ülkemizin gücü olduğunu öğrenelim öğretelim üretelim…
On yılı aşkın bir süredir yılın uzun bir dönemini Antalya’da geçiriyorum. Bu süreç içerisinde etrafımdaki insanlar “neler yapıyor” diye gözlemliyorum. Bana acı veren durumsa en ucuz kiranın 1200 TL ile başlaması ve sayısı azımsanamayacak kadar çok olan insanlarımızın köylerini bırakarak beton yığınları arasında yarı aç yarı tok yaşamlarını sürdürmeleri. Babam altmışlı yıllarda Hollanda’ya gitti. Anam ağabeyimin yardımıyla ekmeğini topraktan besiden çıkartıyordu. Dışarıdan parayla satın aldığımız fazla bir şey yoktu. Sebzeler meyveler bahçemizden, buğday arpa nohut haşhaş tarlamızdan, et süt peynir yağ beslediğimiz hayvanlarımızdan üretiliyordu. Toprağın anama armağanı, anamınsa çocuklarına armağanı nasırlı elleriyle bıkıp usanmadan işlediği mahsullerdi!.. 
Babam bizi yanına Hollanda’ya alana kadar ekmeğini taştan çıkaran elleri nasırlı güzel anam tarladan bahçeden çıkan mahsulleri, yılın on iki ayı bize yetiriyordu. Tarlalardan bahçeden çıkan mahsullerden akrabalarla ihtiyacı olan komşularla da paylaşıyordu!..
Topraklarını işlemeyi unutanlara, çocuklarını toprak ve hayvan sevgisiyle yetiştirmemiş olanlara Hollanda örnek olsun. Beş kuruşun üç kuruşunu hiç düşünmeden çıkarsızca etrafındaki ihtiyacı olanlarla paylaştıysan hayatın Padişahı da sizsiniz Sultanı da. Unutmayın ki, ceviz sadece kabuktan ibaret değildir içini açıp baktığınızda faydalarını saymakla tüketemezsiniz. Vatan topraklarını işleyelim işletelim tükenmeyelim tüketmeyelim!..
Sevgi ve saygılarımla.