Yönetimlere gelenlerin çoğu kez aşırı harcamalarına ve israflarına karşı sıkça kullanılan bir söz vardır; tüyü bitmemiş yetimin hakkı yeniliyor…

Gerçekten bu söz son günlerde duymaya başlandı,  
 
Tüyü bitmemiş yetimin hakkıyla ne denilmek isteniyor diye düşünenlerimiz vardır.  Tüyü bitmemiş yetim;  babasız kalmış, küçük yaşta ve kendisini korumaktan aciz çocuklar için kullanılmış bir sözcük olup hakkının yenmesine karşı çıkılan ve dilimizde sıkça kullanılmaktadır
 Bu sözcüğün kullanıldığını işittiğim de aklıma çeşit çeşit sorular takılır:

Öncelikle tüyü bitmiş yetim kimdir, onun hakkını kimler, nasıl yiyor, böyle bir hak gerçekten var mı?
Tüyü bitmemiş çocuğu tanıyor muyuz, onu merak ettik mi,  yoksa bu sözcüğü rastgele mi kullanıyoruz?

Gerçekte sorular birbirini izliyor. Tüyü bitmemiş, hakkı yenmiş, korunmasız, yalnız kalmış çocuk için mücadele ettik mi?

Tüyü bitmemiş yetim sözcüğü gerçekte simgesel bir tanımladır. Bununla halkın hakkını gözetmeden har vurup harman savuran kurumlar veya kuruluşlar için söylenmektedir. Belirli göreve gelenler, devletin kendine verdikleri ödenekleri veya vergi adı altında toplanan gelirleri kendi keyiflerine göre harcamaları kastedilmektedir.

Devlet bütçesinde ne zaman sıkıntı yaşansa; anında tasarruf genelgeleri yayınlanır. Ne gariptir ki; yayınlanan genelgeler dosyalara konulur ve yine çoğu yönetici yine bildiğini okur… Arada bir araba saltanatına son verecek tasarruf tedbirleri açıklandığını görevli olduğum yıllardan bilirim; uyulduğunu da hiç yaşamadım.

Yerel seçim sonrası, belediyeler el değiştirdiğinde tüyü bitmemiş yetimin hakkının nasıl  yendiğini  medyadan öğrendik.Görevi seçilen yeni belediye başkanları kendine devredilen  borç yüklerinin altından nasıl kalkacakları çok bilinmeyenli denklemler gibi.  Bazı belediyeler halkı bilgilendirmek için binalarının önüne harcanan paraları gösteren büyük boyda afişler astılar. Gerçekten bu masrafın altından nasıl kalkılacak?

Yönetimi değişen bazı belediyelerin borcu çokmuş, kasası boş ve acıdır ki;  satılacak hiç bir şeyi kalmamış, kaynağı da yokmuş… Amiyane tabirle belediyelerin borcu paçalarından akıyormuş. Bazıları da devir teslim yapmadan önce harcamalar yapmışlar.

Medyadan öğrendiğim kadarıyla 85 bin nüfuslu Keşan’ın 483 milyon, 44 bin nüfuslu Kiraz’ın 332 milyon İstanbul Sancaktepe’nin 1 milyar 946 milyon 726  bin,Edirne Keşan’ın 483 milyon337 bin 475 lira, K.Maraş’ın  Elbistan’ın 334 milyon  921 bin 947 lira  Madin’in  3 milyar  520 bin 489 bin 556 lira borcu varmış Kısacası bu liste uzayıp gidiyor.,Manisa  Yunusemre Belediyesi gereksiz ye.re  kiralanan 48 aracı sergilemiş,

İnsan merak ediyor bu borçlar o ilçenin yararına mı sarf edilmiş, yoksa çar çur mu edilmiş?

Kısacası yeni belediye başkanlarının işi gerçekten zor; yine de hepsine kolay gelsin demekten başka elden bir şey gelmiyor.

Yazıma İ.Ö 640-560 yıllarında yaşadığı sanılan ve Atina demokrasisinin temellerini atan  Solon’un bir sözüyle noktalamak istiyorum;
“Mirasa sormuşlar,: Nereye gidiyorsun. Miras olmaya demiş.”