Şebnem Demir ekranlara geri döndü


Türkiye’de saç ekimi ve estetik sektörünün köklü isimlerinden cemiyet hayatının ünlü siması iş insanı Medikal Direktör Şebnem DEMİR yeni yıla yeni bir proje ile giriş yaptı.

TV8’de ‘Sekizde Sağlık’ programında moderatörlük yapmaya başlayan Demir , 2022 yılında çok güzel projeler geliştirdiklerini ifade etti.

10 yılı medya, 10 yıllı estetik sektörü olmak üzere toplam 20 yılda, gerek Türkiye’de gerekse yurtdışında uluslararası pek çok başarıya imza atan Şebnem Demir alanında aldığı bir çok ödülle de adından söz ettirmeyi başardı.

2022 yılına sürpriz projelerle giriş yapan başarılı iş insanı Ocak ayı ile birlikte TV8’de sunmaya başladığı sağlık programıyla yine adından söz ettirmeyi başardı. Radyo, tv ve sinema alanındaki akademik kariyerinin üzerine, yurtdışında sağlık ve estetik alanında eğitim gören ünlü isim, tv programıyla her iki mesleğini de bir arada yapma şansı buldu.

İstanbul’da 5 şubesi bulunan bulunan Estesante klinik kurucusu Şebnem Demir, plastik cerrahi, saç ekimi ve medikal estetik alanında sağlık turizmindeki başarılarıyla da tanınıyor.
Televizyonda adeta kırk yıllık sunuculara taş çıkaran Demir, sosyal sorumluluk projeleri ve özellikle kadılara iş istihdamı sağlamak için verdiği bayiliklerle de dikkat çekiyor.
‘Ne yaparsan yap aşkla ve disiplinle yap’ mottosuyla hareket ettiğini belirten Demir; “Ben mesleğime aşığım. Özveri ve titizlikle icra ediyorum. Gerek Tv gerekse estetik hata kabul etmez. Bu nedenle uzmanlık gerektiren işlerde gerek ekibim gerekse ben profesyonel bir hizmet veriyoruz” dedi.

Yalnızlık Korkunuzun Üstesinden Gelebilirsiniz 

Uzman Psikolog Yasemin Aydoğdu, yalnız kalma korkusu ile ilgili bilgiler verdi.
Yalnız kalma korkusu, bireyin yalnız kalmaktan yoğun şekilde korktuğu psikolojik bir sorundur. Yalnızlıktan korkan birey normalde kendini ruh ve beden olarak güvende hissetse de, o anda tek başına ise kötü hisseder. Kişide korku ve panik gibi duygular görülür. Yalnız kaldığı zaman stresli olur. Yalnız uyumaktan, yalnız yemekten ve yalnız gezmekten rahatsız olur. Birey odasında yalnızsa, ışık ve ses yoksa uyumayla ilgili zorluk çekebilir.
Yalnızlık korkusunun belirtileri birey yalnız olduğunda görülür. Başına olumsuz bir durum geleceğini düşünür. Sürekli yalnız kalacakmış gibi fikirlere kapılır. Yakınlarını kaybetmekten korkar. Kısa süre yalnız kalacak olsa da yanında birisi olsun ister.
Yeterli arkadaş çevresine ve aileye sahip olsa da yalnız kalmaktan korkar.
Yalnız kalma korkusu olan bazı bireyler, çevresindeki insanlara yardım etmeye çalışarak yalnızlıklarından kurtulmaya çalışırlar.
Öğrenilen birçok toplumsal kalıplardan olan evlilik, çocuk, ikinci ve üçüncü çocuk, çoğu zaman yalnızlığı erteleme, yalnızlıktan kurtulma amaçlıdır. Bunların altında korku vardır. Yaşamın sorumluluğunu yalnız olarak almaktan oluşabilecek korkuları azaltacak diye düşünürler. Fakat bu çabaların güvencesi yoktur.
Kişi yalnız kalmaktan korktuğu için kendini başkalarıyla karşılaştırır ve yalnız olmadığını kendine ispatlamaya çalışır.
Kendi kendine yetemeyeceğini düşünür. Yalnız kalmamak için, hayatında biri olsun diye istemediği biriyle beraberliğini devam ettirebilir.
Karşısındaki insana karşı yoğun duygular hissetmese de ilişkisini sürdürür. Bu ilişki vakit geçtikçe sorunlu hale gelebilir. Çevresinde insanlar olsun diye, uygun olmayan kişilerle arkadaşlık kurabilir.
Yalnız kalma korkusu olan bireyler yaşamlarında devamlı diğer insanların yardımına gereksinim duyarlar. Bu yardımı alamayınca da bu süreçte yanında olmayan yakınlarına karşı öfkeli olurlar.
Çocukluk yaşantıları yalnız kalma korkusuna sebep olabiliyor. Anne baba ayrılığı, ağır hastalık geçiren yakınlar, çocuklukta yaşanan duygusal travmalar, şiddet görme, aldatılma, bir süre yalnız kalmak, uzun zaman aileden uzakta kalmak, yaşamın bir döneminde terk edilmek, yalnızlığı hiç yaşamamış olmak ya da yakını vefat etmiş çocuklarda yalnız kalma korkusu oluşabiliyor.
Yetişkinlikte ekonomik sıkıntılar yaşanması, iş hayatının stresli olması ve aile desteğinin olmaması da bu korkuyu tetikleyen sebeplerdendir.

AUTHENTIC BEAUTY CONCEPT’in yeni ürünleri ile eşsiz bir deneyime hazırlanın!  

Özenle seçilmiş saf içeriklerden oluşan vegan* ve premium saç ürünleri markası AUTHENTIC BEAUTY CONCEPT, başlattığı otantik güzellik hareketini, daha da ileriye taşıyarak bu kez farkındalıkla zenginleştirilmiş bir deneyim konsepti sunuyor. “Farkındalık saç köklerinde başlar!” mottosu ile yola çıkan marka, baş derisine odaklanan üç yeni ürün ile #farkındalıkdeneyimi’ni bir üst seviyeye taşıyor.

TEKNOLOJİ OBEZİTE HASTALIĞINI ARTIRDI!

Obezite günümüzün en önemli sağlık problemlerinden biri olarak önümüze çıkıyor. Türkiye Obezite Araştırma Derneği (TOAD) Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Dilek Yazıcı, dijital çağda beslenme alışkanlıklarımızın çok hızlı bir şekilde değiştiğine vurgu yaptı. Prof. Dr. Dilek Yazıcı, “Akıllı cihazların fazla kullanılmasıyla birlikte hareketimiz ciddi miktarda azaldı. Bunu gün geçtikçe çok daha bariz bir şekilde görebiliyoruz.” dedi.

Türkiye Obezite Araştırma Derneği (TOAD) Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Dilek Yazıcı, obezite hastalığı ve tedavisine yönelik konuştu. Obeziteyi, vücutta yağ miktarının artmasıyla ilişkili olarak ortaya çıkan kronik metabolik bir hastalık olarak tanımlayan Prof. Dr. Dilek Yazıcı, “Vücut kütle indeksi dediğimiz bir indeks var, kişinin kilogram cinsinden kilosunun, metre cinsinden boyunun karesine bölünmesiyle bir değer elde ediyoruz. Bu değer 25'in üzerindeyse kişiyi fazla kilolu, 30'un üzerinde ise kişiyi obeziteli olarak tanımlıyoruz.” dedi.

KANSER TÜRLERİNİN OBEZİTELİ BİREYLERDE ARTIŞA GEÇTİĞİNİ GÖZLEMLİYORUZ
Obezite hastalığında komplikasyonlara dikkat çeken Prof. Dr. Dilek Yazıcı şöyle devam etti: “Şeker hastalığı yani Tip 2 diyabet dediğimiz sonradan ortaya çıkan şeker hastalığı, tansiyon yüksekliği, kolesterol yüksekliği, kalp damar hastalıkları, karaciğer yağlanması, safra kesesi problemleri, reflü hastalığı, psikolojik problemler ve depresyon obeziteli bireylerde sık görülüyor. Eklem problemleri de kişinin hayatını zora sokabiliyor. Bazı kanser türlerinin de obeziteli bireylerde artışa geçtiğini gözlemliyoruz.”

Obezite hastalığında genetik, epigenetik, psikolojik, sosyal, toplumsal ve çevresel birçok faktörün etkili olduğunu ifade eden Prof. Dr. Dilek Yazıcı, “Kişinin doğumundan itibaren doğum kilosunun düşük veya yüksek olması, anne sütüyle beslenmemiş olması, çocukluğunda doğru sağlıklı beslenme alışkanlıklarının yerleşmemiş olması gibi birçok sebep obeziteye yol açabiliyor.” diye konuştu. Dijital çağda beslenme alışkanlıklarımızın çok hızlı bir şekilde değiştiğine vurgu yapan Prof. Dr. Dilek Yazıcı, “Akıllı cihazların fazla kullanılmasıyla birlikte hareketimiz çok ciddi miktarda azaldı. Bunu gün geçtikçe çok daha bariz bir şekilde görebiliyoruz.” açıklamasında bulundu.