Maça değinmeden önce büyük Fenerbahçe taraftarından bahsetmek istiyorum. Beşiktaş derbisini kaybetmişsin, ardından hafta içi Avrupa Kupası maçını kaybetmişsin. Ama 15 Aralık Pazar akşamı yağmura rağmen stadı dolduruyorsun. Müthiş bir tutku, muazzam bir atmosfer vardı Saraçoğlu’nda pazar akşamı. Asla vazgeçmeyen ve takımını hiçbir zaman yalnız bırakmayan büyük Fenerbahçe taraftarına helal olsun.
Maçın başlama vuruşuyla beraber istekli bir Fenerbahçe olmasına rağmen ısrarla oyunu yavaşlatmaya çalışan ve zaman geçirmeye çalışan bir Deniz Dilmen vardı. Başakşehir kalecisi Deniz bu vakit geçirmeleri her maçta yapıyor mu? Yoksa bu sadece Fenerbahçe’ye mi özel? Maç boyunca Fenerbahçe’nin önde olduğu dakikalarda topu oyuna sokmada arı gibi olan Deniz, nedense beraberlik anlarında kaplumbağa gibiydi.
Yine maçın başlaması ile beraber Deniz Dilmen haricinde ikinci bir sorun ise Başakşehirli futbolcuların kendi aralarında kavga eden bir takım haline bürünmüş olmasıydı. Oyunu geren, oyun oynamayı engelleyen ve hiç profesyonelce olmayan bir durumdu. Agresif tavırlarıyla kendi aralarındaki münakaşaları eminim futbol izlemek isteyenlere de hiç güzel yansımadı.
Bu iki olumsuz duruma karşı ilk yarıda istekli oyununu sürdüren, sahada futbol oynamak isteyen bir Fenerbahçe vardı. Ancak 32. dakikada Livakovic sakatlandı, İrfan Can Eğribayat’ın da sakat olması sebebiyle, oyuna kulübede yedek bekleyen kalecimiz Ertuğrul girdi. İlk yarının son 25 dakikasında ise istekli oyunumuz oldukça pozisyon bulmamıza sebep oldu. Dzeko, Oğuz, İrfan ve Çağlar ile pozisyonlardan bir türlü yararlanamadık. Ancak baskısını sürdüren Fenerbahçe 41. dakikada Syzmanski’nin pasında, muhteşem bir vuruşla Dzeko'nun attığı golle 1-0 öne geçti. Muazzam bir plase çıkardı Dzeko sağ ayağıyla ve kaleci Deniz’i çaresiz bıraktı.
Demiştim ya sahada top oynamak isteyen bir Fenerbahçe’ye karşı kendi içinde kavga eden bir Başakşehir var diye. İşte bu gerginliklerin sonucunda dakikalar 45+1’i gösterirken, Ba Dzeko’ya kafa atarak takımını 10 kişi bıraktı.
Hemen ardından Mars’ta bile oynansa penaltı çalınacak olan Syzmanski’nin pozisyonuna ise 45+5’te penaltı verilemedi. VAR kime var kime yok?
İlk devre sonunda Başakşehirli oyuncular kulübeye giderken de gerginliklerine devam ettiler. Hatta devre arası dua ettim, “Çağdaş hocam Deniz’i çıkarma sakın.” diye ama hoca kendince doğru olanı yaptı. Eğer Deniz Türüç ikinci yarıda devam etseydi mutlaka atılırdı ve Başakşehir 9 kişi kalırdı.
Deniz Türüç, sen Fenerbahçe’de top oynadın, bu kulüpten para kazandın, senin Fenerbahçe ile ne derdin olabilir? Ben olsam, Fenerbahçe’de top oynadım ama sonra şartlar gereği bir başka kulübe geçtim, profesyonelce yine devam edip futbolum ile performans göstermeye bakarım ki beni Fenerbahçe belki yeniden alır diye. Zihniyetimiz bu olmalı, Deniz Türüç’ün zihniyeti gibi olmamalı.
Bu arada iki takım devre arası olduğunda soyunma odalarına giderken istatistikler Başakşehir’in şut bile çekemediğini gösteriyordu. Bu sezon ilk kez bir maçın ilk yarısında şut çekemediler. Bu Fenerbahçe’nin ilk yarıda bu maç özelinde çok iyi yaptığı takım savunmasının sonucudur.
İkinci yarıya Başakşehir on kişi ile çıkarken, taraftarımızın beklentisi farkın artacağı ve daha da göze hoş gelen bir futbol izlemek olmuştu. Ancak 10 kişi kalan Başakşehir’e rağmen, ilk yarıdaki Fenerbahçe’den sahada eser yoktu. İlk yarıda Dzeko, Oğuz, İrfan ve Çağlar ile sayısız pozisyonlar kaçıran sarı lacivertliler, ikinci yarıda bu oyunu sergileyemedi. 50. dakikada Dzeko’nun pasında, Oğuz o golü atabilseydi belki çok farklı bir maç izleyebilirdik. Ancak sonrasında net pozisyonlar üretmekte zorlandık.
Maçın önemli bir dakikası da Oğuz’un sakatlanmasına sebep olan ama çok kritik bir pozisyonu da hücumdan hızla gelerek kurtardığı 52. dakika oldu. O hırs, o istek ve o mücadele arzusu Oğuz gibi herkeste olursa evet ilk yarı Başakşehir hiç şut atamadı dedik ya, Fenerbahçe’ye karşı birçok takım için bunu söyleyebiliriz.
Ayrıca bu maçta Mourinho tam anlamıyla İrfan sorunu olduğunu milyonlara göstermiş oldu. Maçın 54. dakikasında İrfan mı çıkartılır hocam? Senin bu oyuncu ile alıp veremediğin ne? Bu yapılan hem İrfan’a hem de Fenerbahçe’ye ihanettir. Bu sorun kulüp içinde nasıl çözülecek bilmiyorum? Ama Fenerbahçe’nin İrfan’a, İrfan’ın da Fenerbahçe’ye ihtiyacı var. Son on dakikalarda oynatılarak ya da ilk on bir başladığı maçta 54. dakikada oyundan alınarak değil.
59. dakikada yediğimiz golde kaleci Ertuğrul’un olduğu kadar, Becao ve hatta savunma düzeninin de hatası var ama ne olursa olsun, Fenerbahçe’nin üçüncü kalecisi bile takımına güven veren, kaliteli bir kaleci olmalıdır, hele ki artık 21 yaşındaysa. Çünkü biz geçmiş yıllarda buna alışmış bir takımız. Bu maçta sırıtan ve sinyal veren bir konunun kaleci konusu olduğunu düşünüyorum. Bu golün ardından maçta denge yeniden sağlanarak skor 1-1’e geldi.
Evet ikinci yarıda, ilk yarıdaki gibi pozisyonlar üretmekte zorlanıyorduk. Hatta Oğuz’un kaçırdığı pozisyon haricinde başka bir net pozisyonumuz yokken ve sıkıntıya giriyoruz derken, Tadic’in adrese teslim ortasında 74. dakikada yaptığı harika kafa vuruş ile Fenerbahçe’yi yeniden 2-1 öne geçiren Nesyri, strese giren taraftarı ve takımı rahatlattı.
76. dakikada ise Becao bu maçtaki yenilen golden sonra ikinci büyük hatasını yaptı ve net pozisyonda Piatek atamadı ya da şans yanımızdaydı. 78. Dakikada ise beş değişiklik hakkımızdan sonra Becao sakatlanınca, biz de kalan dakikalarda oyunu on kişi oynamak zorunda kaldık. Dakikalar doksanı gösterirken de bu sefer Kostic’in ortasında kendisinin ikinci takımının üçüncü golünü atan Nesyri maçı bitirmiş oldu.
Bu maç özelinde ilk yarıda bu kadar pozisyon üretirken, ikinci yarıda on kişi kalmış Başakşehir’e karşı Oğuz’un kaçan şutundan sonra 74. dakikada gelen gole kadar tutuk kalmamız bence üzerine çalışılması gereken bir konudur. İkinci gol için süre uzasaydı sıkıntı olabilirdi. Hatta 76. dakikada Becao’nun hatasında Piatek maçı 2-2’ye getirse daha farklı şeyler de konuşuyor olabilirdik. Maçta verdiğimiz üç sakatlıkla ilgili de geçmiş olsun Oğuz, Livakovic ve Becao. Umarım kısa sürede iyileşerek, formalarınıza kavuşursunuz.
Ve gelelim “Bir futbolcuda karakter nasıl olmalıdır?” konusuna ya da “Hangi futbolcu örnek alınmalıdır?” konusuna. Edin Dzeko demek sanırım yeterli olacaktır. Dzeko'ya atılan kafa ve kaşının açılması sonrasında efendiliğini ve dürüstlüğünü herkes izledi. Sahada o dakikada ortaya koyduğu karakteri milyonlar gördü. İstese başka oyuncular gibi türlü taklalarla, çığlıklar içinde şekilden şekle girerek “VAR”ın önüne kadar yuvarlanırdı. Akşam evine gittiğinde eşi gözünün altına makyaj da yapabilirdi. 3-1’lik Başakşehir maçından da değerlisi, Dzeko’nun karakteri, dürüstlüğü ve profesyonelliği ile örnek alınması gereken futbolcunun kim olduğunu milyonlara göstermesiydi. Tebrik ederim Dzeko.