Gazi Öğretmen Anamur Halkoyunlarından Gök Karga oyunu ile ilgili araştırmalar yapmış ve Anamur ile Ermenek arasında yıllar yılı devam eden ve sonu ölümlere kadar giden sınır kavgaları sonunda Gök Karga oyununun ortaya çıkışını tespit etmiş ve Gök Karga oyununun hikayesini yazmış…
Gazi Öğretmenin yazdığı ve dilden dile dolaşan Gök Karga zeybeği oyununun hikayesi şöyleymiş:
‘’ … Anadolu’da göçebe hayatı yaşayan ve bir yerde durmayıp devamlı yer değiştiren Türk kabilelerine Yörük denilmektedir.
Yörük’ler; Balkar dağlarında, Geyik dağlarında, Bey dağlarında, Akdağlar’da Anamur- Bozyazı çevresindeki Alamusa, Karagedik, Dayılı Sarmış, Elmakuzu dağlarında ilkbahar, yaz, sonbahar mevsimlerini yaşarlardı.
Akdeniz bölgesinde Fethiye’de yaşayan Yörük’ler yazın Albey, Akdağ, Girdev yaylalarına…
Antalya-Alanya arasında yaşayan Yörük’ler Geyiktepesi çevresindeki Karaboynuz’a, Çarşır, Eğrigöl, Karıngöl, Çakallar, Çamur yaylalarına, Baran, Feslikan’a …
Anamur’da yaşayan Yörük’ler Abanoz, Akpınar, Kaş, Kırkkuyu, Gözlügöl, Elbalak, Beşkuyu, Kaşpazarı yaylalarına …
Bozyazı’da yaşayan Yörük’ler; Bardat Pazarı, Ardıçpınarı, Ardıç Alanı, Elmakuzu, Çoğoluk, Tersakan, Devrent yayla’larına giderlerdi.
Yörük göçerler; bütün yıl boyunca çadırlarda yaşayıp koyun, keçi beslerler ilkbaharda sahillerden yaylalara, sonbaharda yaylalardan sahillere göç ederlerdi.
Yayla göçleri görülmeye değerdi.
Yörük’ler atının kuskununu, devesinin havudunu, eşeğinin palanını çeker, çuvalını, haranı’sını, senidini, sayacağını, kap-kacağını, yiyecek – içeceklerini develere yükler, çebiçlerini, yazmışlarını, tekelerini, toklularını, öküzlerini, tosunlarını önüne katar yaylanın yolunu tutarlardı.
Yollarda kuzu ve oğlakların annelerini emmesini sağlar, fazla emmemeleri için süt sağar, sağdıkları sütü yoğurt-peynir yapmak yerine dağa dökerlerdi.
Yaylalarda sağdıkları sütten kışlık peynir, yağ, çökelek yapar, yannıklarda bişşek ile ayran yapıp çomça ile tas’a koyup içerlerdi.
Eğirtmeç eğirir, çulfallık’ta çul – kilim, heybe – çuval dokur, yufka ekmek açarlardı.
Şu anda Anamur ve Bozyazı yöresinde halk oyunları olarak çalıp söylenen Gök Karga türküsü 18′nci yüzyılın ikinci yarısında buralarda yaşayan yörük’lerin yaşantılarından çıkmıştı.
O dönemlerde Anamur – Bozyazı tek yerleşim yeriydi.
Komşu ilçe Ermenek gibi beyliklerle idare ediliyordu.
Her iki ilçe ’de de konar – göçer Yörük'ler yaşıyordu.
Her sene olduğu gibi yine bir ilkbahar mevsiminde Anamur – Bozyazı yöresinde yaşayan Yörük Türkmen’ler deniz seviyesinden 1200 m yükseklikte bulunan Ermenek’e bağlı Kazancı yakınlarında bugünkü adıyla Elbalak yaylası çevresinde konaklamışlardı.
Yörük’ler ısının yükselmesi ile birlikte buralara gelmek için yola çıkmıştı.
Çadırlar, un çuvalları, kap-kacaklar, yiyecek-içecekler, giysilerin bulunduğu Alaçuvallar Beserek’lere, Gayalık’lara, Maya ve Daylak’lara yüklenmişti.
2000′in üzerinde keçi ve oğlak, obanın gençleri tarafından çoktan yayla yolunu tutmuştu.
5 adet iri yağız köpek adeta hayvanlara çobanlık yapıyordu.
Sabahın alacakaranlığında yola çıkan Yörük obası Pınarlar yakınında konaklamış bir gün bu civarda kalmıştı.
Yine şafakla yola çıkan oba Kaş – Abanoz arasında konaklamış bir gecede orada kalmışlardı.
Halkalı – Kervanalanı arasında, Akpınar- Çandıralanı arasında, Kırkkuyu – Dokuzoluk arasında birer gün konaklayan Yörük obasının son durağı Elbalak yaylası olmuştu.
O yıl Yörük’lerin başı Salih dede idi.
Salih dedenin oğulları Selim, Abdurrahman, Durmuş, Hüseyin ile kızları Asiye, Raziye ve damatları Mehmet, İsmail bir oraya bir buraya koşuşturuyor; Bir kısmı ağıl yapmaya çalışırken diğerleri çadırları kuruyordu.
Elbalak yaylasına gelen Yörük obası sadece Salih dedelerde değildi.
Geçen yılın obabaşı Sarı İbrahim ile bir önceki yılın obabaşı Hüsmen dayının eş ve çocukları, torunları da obanın arasındaydı.
Onlarda en az Salih dedenin ev halkı kadar kalabalıklardı.
Onlar da Yürük obasının bir parçasıydı.
Yörük kültürünün tüm özellikleri çadırlarda görülmekteydi.
Dıştan görünüşü sade olmasına rağmen içlerinde düzenli bir yerleşim vardı.
Baş direğe Kur’an-ı Kerim ve silahlar asılırdı.
Kapının yanındaki direğe mutfak eşyaları, orta direğe fener asılırdı.
Çadırı ikiye bölen perdenin kenarlarına ise eşya ve erzak sandıklarıyla içerisinde kıyafetlerin bulunduğu Alaçuval’lar dizilirdi.
Yiyecek torbaları çadırın rutubet almayan ve pek göze çarpmayan yerlerine konurdu.
Kapıya göre sol taraf erkeklere, sağ taraf kadınlara ayrılırdı.
Yaklaşık 10′a yakın çadır kurulmuş, yeterince ağıl yapılmıştı.
Dadaloğlu’nun:
Ey dağlar sözümüzün doğrusu böyle
Noksanım varsa gel bana söyle
Türkmen’e bir at, yayla, bir davar ile
Ala dilber, soğuk su, mor çemenler gerek
mısralarına uygun biçimde rüzgarların ıslık çaldığı, burcu – burcu kekik kokan dağlarda, vadilerde, goyaklarda, mor çemenler arasında 10′larca yıldır Yörük’ler ilkbahar, yaz, sonbahar’ı buralarda geçiriyorlardı.
Artık Elbalak yaylası onların yaylak yurduydu.
Elbalak yaylası ve çevresinin özellikle Gözlügöl’ün yaylakları, buz gibi soğuk suları Ermenek göçer Yörük’lerinin de iştahını kabartmıştı.
Onlar da ilkbaharda buralara gelmeye otlakları gütmeye başlamışlardı.
Önceleri gençler arasında başlayan kavgalar daha sonra kadınları, kızları hatta bizzat Yörük beylerini de içine almış, olay davarların kurşunlanmasına, bazı çadırların yakılmasına, su kuyularının taşla doldurulmasına, insanların yaralanmasına ve hatta öldürülmesine kadar uzanmıştı.
Yıllar yılı devam eden bu sınır kavgaları hem Anamur hem Ermenek beylerini hem de her iki yerleşim birimindeki devlet yöneticilerini rahatsız ediyordu.
Yörük Qba başları Salih dede, Sarı İbrahim ve Hüsmen ağa vefat etmiş, Salih dedenin yerini oğlu Selim Çavuş, Sarı İbrahim’in yerini oğlu Durali, Hüsmen ağanın yerini oğlu Mehmet almıştı.
Ama sınır kavgaları hiç değişmemişti.
Bu kavgaları önlemek için Anamur’la Ermenek arasında sınır çizilmesi gerekiyordu.’’
Gazi Öğretmen 2 bölümden oluşan hikayesini yazabilmek için Yörük obalarıyla görüşmüş, Halkalı, Kervanalanı, Akpınar, Çandıralanı, Kırkkuyu, Dokuzoluk yörelerinde günlerce araştırmalar yapmış Elbalak yaylasında incelemelerde bulunmuş ve hikayesini o çalışmalardan sonra yazmış…
( devam edecek )