Her daim eleştirdiğimiz Suriye'li bir vatandaşın nazik davetine geçen gün icabet ettim.

Bizi kıymetli birkaç dostla birlikte bahçesine davet etmişti.

Bir bostan ekmiş Malatya topraklarında.

Tam 40 dönüm.

Suriye'den getirdiği ata tohumları ile çöl bir alanı vahaya dönüştürmüş adeta.

Davetin sahibi yine Abraz Aşireti liderleri Muhammed El Mişel ve Ahmet El Mişel'di.

Yol boyunca bize eşlik edip o güzelim ortamı hazırlayan Mikâil El Mişel kardeşimizi de anmadan edemem.

O müthiş manzaranın mimarı Suriye'li Abu Abdullah.

Suriye topraklarında yine aynı işle, bağ/bahçe/bostan işiyle meşgul, işini severek yapan bir çiftçiymiş.

Su masrafları dahil 200.000 tl'ye kiralamış bu alanı.

Çoluk çocuk hep birlikte almışlar eline kazmaları.

Eski halini fotoğraflamıştı Abu Abdullah. Gösterdi, gözlerime inanamadım.

Mükemmel bir emeğin, müthiş bir sonuçla buluşmasını izliyordum.

Buram buram emek kokuyordu arazi. 

Bir karpuz kesti yanımda. Kokusu halâ burnumda.

Sevmediğimiz, kınadığımız o Suriye'li kardeşimizin emeği hepimizin sofrasında.

Benim, senin yemek için ekmeye üşendiği bostanı adam satmak için ekmişti. Biz kendi arazimizde üzerimizi kirletmezken adam çamur içindeydi.

Üstelik 200.000 tl'ye kiralamış!

Bizler kendi boş arazimizi ekmezken bunca şikâyet ediyoruz halimizden.

Yok sebze/meyve neden bu kadar pahalı diye sitem ediyoruz her daim. 

"Mazot, gübre, gider çok" demeyin bana. Yemek için diyorum! Yemek için dahi 500 metrekare ekmiyoruz! Ayağınızla da kazabilirsiniz toprağı değil mi?

Rahata alıştık ahali, rahata...

Sebebi bir tek gün kendimizde aramıyor, kendimize toz kondurmak istemiyoruz.

Yeşilin içinde, köyde yaşayan insanlar dahi yoğurdu zincir marketlerden temin edip eve gidiyorlar. Şimdi de "yem pahalı, hayvan beslemek kolay mı" dediğinizi işitir gibiyim!

Ot pahalı mı?

Eline tırpanı alsan, iki çuval ot yapsan? 

Veya hayvanı alıp otlatsan?

Yahu bizden olmaz.

Yeminle olmaz...

Rahata, rehavete o kadar çok alıştık ki...

Beğenmediğin Suriye'li olmasa sanayide çalışacak, inşaatta yorulacak adam bulamıyorsun!

Sosyete olduk sosyete!

Anlattım işte. Yediğin nimette o Suriye'linin izi var!

Düşmek mi lazım ki kendimize gelelim?

Taşa, toprağa, ahıra, bahçeye, bostana, hasılı özümüz olana, fıtratımız olan toprağa ne zaman döneceğiz?

Bir kez daha buradan Abu Abdullah'a, bizleri davet eden Muhammed El Mişel ve Ahmet El Mişel'e, bu tarz güzel organizasyonlarda beni unutmayan Mikâil El Mişel kardeşime teşekkür ediyorum.

Allah bizleri, nefsimizi ve neslimizi ıslah etsin.

Vesselam...