Türk dilinin, tarihinin, edebiyatının ilk yazılı metinleri olan Orhun (Köktürk) Yazıtları, sekizinci yüzyılda Moğolistan’da hüküm süren II. Göktürk (Kutluk) Devleti döneminden kalan ve özel bir alfabeyle taşlara yazılmış bir dizi yazıtlara verdiğimiz addır. Bu yazıtlar keşfedildikleri on dokuzuncu yüzyılda bilim dünyasında büyük yankılar uyandırmış, Türk dili, tarihi ve edebiyatı bu keşiflerle yeniden yazılmıştır. Aradan geçen zaman içinde yeni yazıtlar keşfedilmiş, konuyla ilgili büyük bir alan yazını oluşmuştur. Bilge Kağan (683-734) Asya'da Çin'in kuzeyinde yer alan Göktürk Devleti’nin Kağan’ıdır. Tarihte ilk defa Türkçe metinler burada bulunmuştur. Yaklaşık tarih 732-735 kabul edilir.
Göktürk Hakanlığı uçsuz bucaksız Moğolistan ve çevresinde yaşayan gezgin toplumların kurduğu bir devlettir. Yerleşik düzende yaşayan bir toplum değildir. Bu yönden Göktürk Devleti’nin sınırlarını belirlemek mümkün değildir. Çünkü devlet sınırlarını kentler belirler. Orhon yazıtları Türk tarihi, Türk edebiyatı yönünden tarifi mümkün olmayan önemdedir. Bu yazıtlar Moğolistan'ın Orhon Vadisi’nde bulunmuş olduğundan Orhon yazıtları diye bilinir. Yazıtlar 1889 tarihinde Danimarkalı bilim adamı Wilhelm Thomson (1842-1927) tarafından farkına varılmış ve okunmuştur (M. Bildirici/Muğla Devrim-20Temmuz 2020).. İşte yaklaşık 1500 yıl önce söylenen Bilge Kağan yazıtındaki bugün de geçerliliğini koruyan nasihatler:
1.Tengri (yaratan-Tanrı) tektir. 2. Her kim ki Tengri'den kut almak dilerse, başkasına yakarmasın. 3. Bir İl, bir Kağan, bir Tengri. 4. Bir kına iki kılıç girmez. Bir hatun iki er alamaz ve bir budunda iki töre olmaz. Töre tektir. Töre kesin ve keskindir. Kim ki töreye uya kutlanır. Kim ki töreye kıya katlanır. 5. Kimse töreden üstün değildir. Dirlik ve birlik için töre budur. 6. Bir çoban sürüsünden, bir er ailesinden, bir Kağan budunundan sorulur. 7. Her er eşine, atına, pusatına sahip çıkacak. 8. Ana babaya ve ataya tazim durulacak. 9. Hısımına sarılacak, komşusunu gözetecek. 10. Er kişi yalan söylemeyecek. 11. Mal çalan, mülk çalan misliyle ödeyecek. Hesabı ya malıyla ya canıyla sorulacak. 12. Kim ki bir ırza musallat olursa, canından olacak. 13. Her kim olursa olsun haksız, aldatıcı iş tutarsa hesabı hemen sorulacak. 14. Cenkten beri duran ya da kaçan tamuya (cehennem) uçacak. 15. Aman dileyene kılıç üşürülmeyecek, sığınana arka dönülmeyecek. 16. Başkaldıranın başı alınacak, hak isteyenin hakkı verilecek. 17. Kimse kimseye üstünlük taslamayacak. Ne ak etin karadan ne karanın kızıldan ne kızılın sarıdan farkı olmayacak. 18. Kin ve gururdan uzak olunacak. 19. Mazluma merhamet, zalime azap duyulacak. 20. Zayıfa, yaralıya, çocuğa ve kadına el kaldırılmayacak. 21. Kızı isteyen kağan da olsa, bey de olsa kız istediğine verilecek. 22. Gereksiz yere ağaç kesmeyeceksin, suyu kirletmeyeceksin. 23. Bilmeyip de bildim demeyeceksin, bilene danışacaksın. 24. Bugünün işini yarına bırakmayacaksın. 25. Kusur görmeyecek, kusur aramayacaksın. 26. Güçlüyken affet, zayıfken sabret. 27. Yazgına asi olma. 28. Yaptığın iyiliği unut, yapılan iyiliği unutma. 29. Herkes adaletle iş görecek. 30. Her ne edersen et, yargılanacağını her daim akılda tut. 31. Milletine yaban kalma. İpeğin iyisine, sözün güzeline kanma, onlara boyanma. 32. Kağan odur ki adaleti üstün tutsun, töreyi yaşatsın. Töre yok olursa İl yok olur. İl olmazsa budun kul olur. 33. Ey Türk Oğuz beyleri, ey milletim işitin. "Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe senin ilini ve töreni kim bozabilir."
Bu çağda Göktürkler dini inanışları olarak tek tanrı inancındadır. Şamanlık konusunda bir işaret ve açıklama görülmemektedir. Töre her şeyin üstündedir. Kağan Töreye dört elle sarılmayı vasiyet etmektedir.
Yazıtta Kutluk Devleti’nin kuruluş yıllarına ait önemli bilgiler de verilir. Babası İlteriş Kağan ve annesi İlbilge Hatun, Tanrı’nın verdiği kut sayesinde kağanlığı yeniden kurduklarını, elli yıl boyunca perişan olmuş, her tarafa dağılmış Türkleri yeniden bir araya getirdiklerini, daha sonra Çin’e çok sayıda sefer düzenlendiğini, çevredeki Türk boylarının kontrol altına alındıklarını anlatır.
Görülüyor ki, tarihî geçmişi bir abide halinde ve bir ibret levhası olarak milletinin gözü önüne sermiş olan Bilge Kağan, işte yolunuzu buna bakarak çizin demekle, ta tarihin derinliklerinden ve bir Bengü taş üzerinden yalnız o günün Türk milletine seslenmemiş; bugünün ve geleceğin nesillerine de seslenmiştir. Bu seslenişle memleketinin ve milletinin varlığını gelecek nesillere devretmiş bulunmaktadır. Bu yazıtlar, daha derin incelendiğinde; şüphesiz, Türk tarihinin karanlık olan bölümleri aydınlatılacaktır.