Lipödem ve Lenfödemle Yaşamda Beslenmenin Sessiz Gücü

Bazen aynaya bakarsınız ve kendinize sorarsınız: “Ben bir şeyleri yanlış mı yapıyorum?”

Elinizden geleni yapıyorsunuz; sağlıklı besleniyor, hareket ediyorsunuz ama bedeniniz sizi yarı yolda bırakmış gibi hissediyorsunuz. İşte tam burada lipödem ve lenfödem sessizce hayatınıza dâhil olmuş olabilir.

Ben bu yazıyı yazarken, yalnızca bir bilgi aktarmıyorum. Aynı zamanda bu durumla mücadele eden herkesin hissettiği yorgunluğu, çaresizliği ve arayışı da hissediyorum. Çünkü lipödem ve lenfödem öyle hastalıklar ki, dışarıdan bakıldığında görünmezler ama içerden sizi sarar sarmalarlar. Kısaca yine beslenmeye geçmeden bahsedecek olursak

Lipödem, özellikle kadınları etkileyen ve bacaklarda, kalçalarda ağrılı yağ birikimiyle kendini belli eden bir durum. Genetik geçişi var, hormonlarla bağlantısı var ve en kötüsü de yıllarca “fazla kilolusun” deyip geçilmiş.
Lenfödem ise lenf sisteminin tıkanması ya da düzgün çalışamaması sonucu oluşan şişliklerle, rahatsızlıkla kendini gösteriyor.

Ve evet, bu iki hastalıkta da işin en kilit noktalarından biri: Beslenme.


Bedeninle Barışmanın İlk Adımı: Ne Yediğini Bilmek

Bunlar mucize değil, gerçek:
Zeytinyağı, mevsim sebzeleri, omega-3 bakımından zengin balıklar, antioksidan deposu yaban mersini ve orman meyveleri… Bunlar sadece sağlıklı değil, aynı zamanda bedenini rahatlatan, iltihabı azaltan, ödemle savaşan besinler.

Amerikalı uzman Dr. Karen Herbst çok güzel bir cümle kurmuş:
“Lipödem, kronik inflamasyonun ve hormonal dengesizliklerin birleşimidir. Yani tedavi edilemese de yönetilebilir.”

Bana kalırsa bu “yönetilebilir” kısmı çok önemli. Çünkü bu yolculukta çaresizlik hissini ne kadar azaltırsak, o kadar güçlü hissediyoruz.

Tuz, Şeker, Rafine Gıdalar… Bedenine Sordun mu?

Lenfödemli bireylerin ödemi, fazla tuzla anında artabilir. Lipödemde ise şeker, zaten hassas olan yağ hücrelerini daha da tetikler. O yüzden o paketli kraker, o “masum” görünen hazır kekler aslında pek de masum değil.

Kaliforniya'dan lenfödem uzmanı Dr. Emily Iker, şöyle diyor:
“Beslenme, lenfatik sistem üzerinde etkili olan en sessiz terapidir.”
Sessiz… ama etkili. Bu cümle benim içime işliyor. Çünkü birçoğumuzun yaşadığı mücadele zaten sessiz değil mi?

Proteinle Güçlen, Su ile Temizlen

Vücut kendini onarmak için proteine ihtiyaç duyar. Hele ki lenfödem gibi dokuları etkileyen bir hastalıkta… Her gün yumurta, yoğurt, mercimek, balık… Hem basit hem güçlü kaynaklar.
Ve su…
Suyu unutmamak gerek. Lenf sistemimiz suya bağımlı çalışır. Susuz kalınca yavaşlar, tıkanır. Bu yüzden her yudum su, aslında bir destek eli gibi.

Dr. Mark Smith, Londra’daki bir klinikte lenfödem üzerine çalışan bir doktor. O da diyor ki:

“Vücut susuz kaldığında lenfatik sistem yavaşlar. Su, bu sistemin benzini gibidir.”

Herkesin Beden Haritası Farklı

Bazı lipödem hastaları gluten ya da süt ürünleriyle iyi anlaşamazken, bazılarında bu sorun hiç görülmez. Önemli olan kendi bedenini tanımak. Ona kulak vermek. Kiminle barışıyor, kime sinirleniyor?

Ve bunu yaparken bir beslenme uzmanıyla birlikte yürümek, işinizi kolaylaştırır.

Son Sözüm Şu: Bu Yolda Yalnız Değilsin

Belki bu hastalıklar tamamen geçmeyecek. Ama emin ol, hafifleyebilir. Şikayetlerin azalabilir. Ve bu yolculukta doğru beslenme, yanında yürüyen güçlü bir yol arkadaşı olabilir.

Her tabak bir mesajdır.
Her lokma, “kendime iyi bakıyorum” deme şeklimizdir.
O yüzden bugün yeniden başla. Zorunlu değil, istekle. Baskıyla değil, şefkatle.

Unutma, bedenin senin evin. Ona iyi bakmayı hak ediyorsun.