14. yüzyıl Fransa’sında cüzzamlı hastalar lanetli sayılıp yakılırken aynı dönemde Anadolu’da cüzzamlıların bakımını üstlenen bir vakıf kurulmuştu. Vakıf; cüzzam gibi bulaşıcı hastalığı olup da evinden çıkamayanların evlerine görevliler göndererek bakımlarını yaptırıyor, varsa ihtiyaçları onları karşılıyordu. 

   1321 yılında kurulan bu vakıf, ölen fakir ve miskinlerin cenaze ve defin masraflarını da üstlenmişti.

**

Padişahı Kurtaran Kadın

   Yıl 1808’dir ve İstanbul çok karışıktır. Cellatlar II. Mahmud’un peşindedirler. Tam yakalayacaklar, Cevri Kalfa diye bir kadın ortaya çıkar ve avucundaki külleri cellatların yüzüne serperek genç padişahı kurtarır. 

   Padişah, Cevri Kalfa’nın bu iyiliğinin altında kalmamak için birçok ihsanda bulunur. Bu ihsanlardan biri de Sultanahmet’te onun adına açılan Cevri Kalfa Mektebi’dir. Cumhuriyet döneminde bir süre okul olarak kullanılan bu bina, şimdilerde okul değilse de kültürel hizmetlerle varlığını sürdürmektedir…

**

Göz Hakkı

   1500’lü yıllarda İznik’te Mehmet Ağa diye bir adam yaşıyormuş. Adam çok cömertmiş. Ailesine de tembihlemiş: 

“Harman yerine her kimin yolu düşerse zeytinlerden ve dahi bahçedeki elma ve armutlardan yesinler. Dilerlerse alıp götürsünler. Sakın müdahale etmeyiniz.” Yalnız alıp götürme noktasında bir şart koşmuştu Mehmet ağa. Götürmek isteyenler en fazla bir poşet götürebileceklerdi.

   Şükür ki bu ve benzeri geleneklerimiz hala devam ediyor. Çocukluğumda güle oynaya harman yerine giderdik. Hasat ettiklerimizden, göz hakkıdır diye gelip geçenlere de verirdik…

Not: Bizleri bir bayrama daha eriştiren Yüce Allah’ımıza şükürler olsun. Kimsenin gözünün kalmadığı, paylaşmanın şahikalarına ulaştığımız kutlu bir bayram olsun inşallah….

***