Özellikle ülkemizde Kuran-ı Kerime uymak ve Arapça, Türkçe okumak gibi tartışmalar yazılı, sözlü vede sosyal medyada herkes kendince yorum yapıyor bunun yanında kılık kıyafet, hac, zekât, kurban, abdest, namaz gibi konular hakkında yorumlar yapılıyor hatta bazı kesimler Kuran-ı Kerim de yok diyor tabi ki bunlarda önemli konular lakin toplumu bu konularla insanın kafasını karıştırmaktan başka bir şey olmuyor bilinçaltlarına olmadık şeyler kazıyorlar İslam dininden uzaklaştırma formülü olarak görüyorum şunu unutmamamız gerekiyor İslam tartışma yapılacak bir şey değildir televizyonlarda bazı hocalar çıkıp yorumlar söyleşiler yapıyor gördüğüm kadarı ile reyting için yapılıyor İslam dinin ilk vazifemizden biri insanı geliştirmek olmalı yaşamın anlamını hayata uygulamak olmalı İslam dini anlatan hocalar ilk önce iman, İslam, ahlak, yaşam ahlakını ve de mezheplerin hükümlerini öğretmeli İslam’ın İmam’ın esas temellerini anlatmalı kimse peygamberimiz nasıl yaşamış nasihatleri nelerdir dikkat etmiyor bir Müslüman Kuran-ı Kerimin yanında peygamberimizin sünneti, farz, müstehap, sahih, siyer, vacip, tefsir, fıkıh kitapları okumak ,meal hadisleri de öğrenmeli bazı kişilere bakıyorum ibretlik konuları peygamberlerden evliyalardan anlatıyor İslam’ı anlatmıyor veya öğretmiyor ramazan aylarında mübarek gecelerde Cuma namazlarında cenazelerde nikah kıyılmalarında  çocuğa isim koyulma anında akıllara geliyor  

İslam’ı iyi şekilde öğrenme  

1. Dört büyük mezhep imamlarından imam rabbani hazretlerinden   büyük alimlerden   

2. Okumak araştırma  incelemek  nefsinin ağırlığına uymamak 

3. Kutüb-i sitte altı hadis kitabı okumak anlamak  

4. Tasavvuf sohbetlerine  katılmak  

Ebu davud diyor ki 

“Dikkat edin, yakın da bazı insanlar, bize Kur’an yeter diyeceklerdir. Halbuki bana Kur’an'ın bir misli veya iki misli verilmiştir. 

Ahmet tahtavi buruyorki  

Kuranı kerimdeki ALLAH’ın iipine sarılın emri fıkıh alimlerin bildiklerine uyun  

İmam bin husayn bize sadece yalnız kuranı kerimden söyle diyene ey ahmak kuranı kerim de namazların kaç rekat olduğunu bulabilirmisin buyurdu hz ömerde farzların  seferde kaç rekat kılınacağı kuranı kerimde bulamadık dediklerinde buyurdu ki  

ALLAH teala bize muhmmed (s.a.v) gönderdi biz  kıranı kerimde bulamadıklarımızı resullah’tan gördüğümüz gibi yaparız dedi  

Abdülgani Nablüsi hazretleri buyuruyor ki:   

Fıkıh bilgilerini derin âlimler, âyet-i kerimlerden ve hadis-i şeriflerden çıkarmışlardır. Bunlar ancak fıkıh kitaplarından öğrenilir. Fıkıh kitapları varken, din bilgilerini tefsirlerden öğrenmeye kalkışmak, nafile ibadet olur. Farz-ı ayn olan fıkıh kitaplarını okumayı bırakıp, nafile olan tefsir okumak caiz değildir. Zaten müctehid olmayanların tefsirden fıkıh bilgisi öğrenmesi imkansızdır. 

ini yaşayışta insan sadece kendi aklını ve mantığını değil Peygamberimizin sünnetini esas almalıdır. Yani bu dini Peygamberimiz nasıl yaşamış, ümmetine tavsiyeleri nelerdir? Sadece teorik olup pratiği olmayan bir din midir? Bu sorulara cevap verip tam bir teslimiyet içinde İslamı yaşamaya gayret etmelisiniz. Bir de insan hayatının belli aşamalarında yaşının etkisiyle dini yaşayışında farklılıklar olabilmektedir. 

İslam denilince akla ilk gelen Kur’an ve Peygamberimiz (asm)'in hayatıdır. Allah'ın emir ve yasaklarını içeren bir kitap ve o kitabı hayata dönüştürüp, uygulayacak bir peygamber göndermiştir. Öyleyse iyi bir Müslüman olmanın yolu Kur’an ve Hz. Peygamber (a.s.m.)'e uymaktan geçer. Özellikle yaşayan bir Kur’an olan Peygamberimizin örnek alınması Allah'ın en çok sevdiği bir durumdur. Nitekim Kur’anı Kerim de Allah Teala şöyle buyuruyor: 

De ki, eğer Allahı seviyorsanız bana uyun ki Allah ta sizi sevsin." (Âl-i İmran, 3/188). 

Gelelim bizlerin kendimize sormamız gereken konuya  

NASIL MÜMİN OLMALIYIZ NASIL YAŞAMALIYIZ  

Hikmet ehli zatlar buyuruyor ki:

Mümin öyle yaşamalı ki, kalbiyle ahirette, vücuduyla dünyada olmalı. Bedeninin dünyadan ayrılması uygun değil. Çünkü çalışmak da bir ibadettir; ama kalbi Allah demeli. Kalbi, bu kazandığım haram mı, helal mi demeli. Kalbi ahiret demeli; çünkü ahiret bâki, dünya fâni. Bugün var, yarın yok. Neyimiz varsa hepsi biter. Bir niyetle bütün dünya çalışmalarımız ahiret olur; çünkü bu dünya fâni, yok olacak. Allahü teâlâ bizi dünyaya, rızasını yani ahiretimizi kazanmamız için gönderdi. Dünya, bir tarladır. Verdiği tohumu ekip, bire yedi yüz alalım; ama o tohumu yemeyelim. O insanın sağlığıdır, ilmidir, inancıdır, her türlü güzel ahlâkıdır. Bunu eğer Allah'ın kullarına sarf eder, Allah'ın dinine harcarsak, yani yatırımı ahirete yaparsak, ebedi saadete kavuşuruz; ama gaflete gelip de, dünya ehliyle yarışa kalkarsak, hepsini kaybederiz. Hatta İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:

Dünya ehliyle şayet aynı köyde yaşıyorsanız, o köyü terk edin! Aynı mahalledeyseniz, kalbiniz meyleder, orayı terk edin! Aynı şehirdeyseniz, oradan göç edin!

Vücudu değil, kalbi dünyaya bağlamamalı. Kalb çok önemli; çünkü Allahü teâlâ kullarının amellerine veya işine değil, kalbine ve niyetine bakar. O kalbin niyeti, eğer Allahü teâlânın dinine hizmet, kullarına iyilik etmekse, onun her nefesi zikirdir, her nefesi ibadettir, akıl eremeyecek kadar sevab kazanır. 

Bir gün İsa aleyhisselam, havarileriyle birlikte giderken bir köye geldiler. Bir de baktılar ki, köyün ortasında bütün köylüler ölmüş. Hiç canlı yok. İsa aleyhisselam, (Bu bir gazab-ı ilâhidir. Eğer hastalık olsa, bunlar tek tek ölürlerdi. Madem toptan öldüler, buraya bir musibet gelmiş) dedi. Sordular ki, (Yâ Nebiyallah, sen ölüleri Allah'ın izniyle dirilten bir nebisin, çağır birini de sor bakalım, ne yapmışlar? İsa aleyhisselam, birine seslenince, adam kalktı, geldi. İsa aleyhisselam, (Bu ne hâldir, ne oldu size?) diye sordu. Dedi ki, (Yâ Nebiyallah, bu köy çok takva ehli, çok dindar, çok iyi ahlâk sahibi bir köydü. Sonra bizim kalbimiz dünyaya yöneldi. Namazı terk ettik, akla ne gelirse, hepsini bıraktık, yalnız parayı düşündük ve ektik biçtik, benimki çok, benimki güzel diye yarıştık. Ne Allah kelâmı var, ne Peygamber! Ahireti unuttuk, Allah'ı unuttuk, Peygamberi de unuttuk. Bir gün, hepimiz eğlenmek için, oynaşmak için buraya toplandık. Bir musibet geldi, hepimiz öldük.)

İsa aleyhisselam, yerine git dedikten sonra, yanındakilere buyurdu ki:

(Ahiret nimetini bırakıp da dünyaya tapanların, dünyadaki sonu budur. Ahirette de, en acı azapları çekeceklerdir. Onun için, imansız ölmekten, çok korkmak lazımdır.) 

 DÜNYADA YAŞARKEN BİR MÜMİN KALBİNE BATILI NEFSİNİN DOĞRU DEDİĞİ YALNIŞI SOKRAK HAKKA UYMAYAREK ÖLÜR.

 Bu dünyada yaşarken ölmemek için islam’a iyice kutunmalıyız yaşamalıyız  alimlere mechep imanlrına itaat etmeliyiz.