-Allah’a inanıyor, Peygamberi kabul ediyor, Kur’an’ın Allah kelâmı olduğunu tasdik ediyorsun. 

     Namazın imandan sonra Allah’ın en büyük emri olduğunu biliyorsun.

     Ama namaz kılmıyorsun neden?

    -Kılanları görüyorum fakat dürüst değiller!

     Kılanları görüyorum fakat güvenilir değiller! 

     Kılanları görüyorum fakat İslâma göre yaşamıyorlar!

     Ona göre giyinip kuşanmıyorlar! 

     Ona göre yiyip içmiyorlar! Ben ise...

    -Eee sen ise; 

    -Namaz kılmıyorum ama dürüstüm. 

     Namaz kılmıyorum ama güvenilir biriyim. 

     Namaz kılmıyorum ama İslâma uymaya çalışıyorum. 

     Bunlar dolayısıyla ben onlardan üstünüm. Namazım da eksik olsun! Ne çıkar bundan?

    -Çok şey. 

    -Nasıl? 

    -Öğrencinin dersini çalışmamasından ders veya öğretmeni sorumlu tutmak, 

     Hakimin yanlış kanaat ve kararından dolayı hukuku suçlu saymak, 

     Doktorun hatasından ötürü tıb ilmini mes’ûl tutup, tıb ilmine karşı çıkmak, 

     Müslümanın cehaletinden dolayı düştüğü gaflet ve tembellik girdabından dolayı İslâmı, Kur’anı ve Peygamberi itham edip sorumlu tutmak ve bu sebepler vesilesiyle onlara karşı çıkmak ve bu yüzden namazı kılmamak doğru ve akıl kârı mıdır?

    -Kaldı ki, her koyun kendi bacağından asılır. Namazını kılan kılmanın, kılmayan kılmamanın karşılığını görecek.

     Velhasıl, öğrencinin tembelliğinden ilmi, 

     Doktorun hatasından tıbbı, 

     Hakimin yanlış kararından hukuku,

     Müslümanın hatalarından da namazı mı sorumlu tutmalıyız? 

     Müslümanların yanlış ve doğru olmayan anlayış ve hareketlerine bakarak mı hüküm vermeli?

     Bazı kişiler yanlış anlamış, eksik bilmiş; cehalet, şuursuzluk ve bilinçsizliğinden dolayı kötü örnek olabilir. Onları kaale almalı mı? 

     Oysa, başkasına itimat etmeyen, nefsiyle teşebbüs etmeli. Yani bizzat kendisi teşebbüs edip, girişimde bulunmalı. Dinin kaynak kitaplarını okumalı. Alacağını onlardan almalı. Çünkü türkçemizde meal, tefsir, ilmihal ve islâm tarihi gibi, açık seçik yazılmış sayısız dinsel kitaplar mevcut olup, üstelik gayet anlaşılır şekilde kaleme alınmışlardır.       

     Namaz kılmadığını ve bunun kendi seçimi olduğunu söyleyen birine verilen şu cevap çok düşündürücüdür:

     Sen kendin istediğin için, namaz kılmıyor değilsin. Allah seni huzuruna lâyık görmediği için, huzuruna kabul etmiyor diye düşünmelisin. Senin namaz kılmaman, Allahın istediği bir kul olmadığın için, İlâhî huzura kabul edilmeyişinin bir göstergesidir. Ne yapıp et, huzura kabul edilmeye bak. Bunun yolu da hemen namaza başlamak ve bundan asla vazgeçmemekden geçer. Kapıyı çalan biri, birkaç vuruştan sonra, içeride kimse yok diye hemen kapıdan uzaklaşırsa, içeri girmekten mahrum kalır. Halbuki biraz sabır gösterip beklese idi kapı açılacaktı. Çünkü “Men sabere zafere.” sabreden  muradına erer, isteğine kavuşur. 

      Allaha en büyük niyaz,

      Gerçekleşir ancak kılmakla namaz.

      İstemez namaz kendisine böyle naz,

      Yakışmaz insana bu türlü tarz.