YAĞMUR TANYILDIZ'ın röportajı için tıklayınız...
Ekonomi ve akademi dünyasının önemli isimlerinden olan Yasin Kalafatoğlu ile bir araya geldik. Kalafatoğlu’nun yaşam öyküsü; mühendislik kariyerinden, Amerika’da MBA eğitimine, finans dünyasındaki deneyimlerinden, THY’deki genel müdürlük görevine kadar çeşitli başarıları içeriyor. Biz de şu sıralar gündemde olan tüm merak edilenleri kendisine sorduk… Türk devletleri genel koordinatör yardımcısı, Ticaret komisyon başkanı, Deniz ve deniz ticareti komisyon başkanı, DEİK NORVEÇ YÖNETİM KURULU ÜYESİ, CREATİVE tekstil yönetim kurulu başkanı, Siyaset bilimci KALAFATOĞLU; Türkiye’de ihracatını, sorunları ve yeniden canlanması ve büyüme potansiyelini gerçekleştirmesi için stratejik adımları anlattı…
Hoş geldiniz. Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Kimdir Yasin Kalafatoğlu?
Merhaba Yağmur Hanım. Yasin Kalafatoğlu, 17 Ağustos 1978 Rize Güneysu’da doğdu. 2000 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Mühendislik Bölümü’nden mezun olan Yasin Kalafatoğlu, kariyerine ENKA’da başladı. 2002 yılında Amerika Birleşik Devletleri CALIFORNIA UNIVERSITY FULERTON’da MBA yaparak eğitimini sürdürdü. Üniversite eğitimini tamamladıktan sonra, 2005 yılına kadar Grant Thornton’un Bağımsız Denetim şirketinde uzman personel olarak çalıştı. San Francisco’da çelik endüstrisinde çalışırken, SHELL için 128,000 DWT’lik bir proje üzerinde süpervizör olarak görev aldı ve Güney Kore’deki SPP SHIP Building LLC tersanesinde 4 yıl geçirdi. 2008’de dünya denizcilik sektöründe yaşanan kriz nedeniyle birçok proje iptal edilince, çalıştığı şirketle sözleşme feshedildi. 2008’de THY’de FRANKFURT Genel Müdürü olarak göreve başlayan Yasin Kalafatoğlu, 2015 yılına kadar bu görevde bulundu. Daha sonra Grand Thornton şirketine geri dönerek direktörlük pozisyonunda finans analizi ve denetleme konularında çalıştı. 2020 yılında Avenue Dış Ticaret LLC Şirketi’nde görev almaya başlayan Yasin Kalafatoğlu, Rusya’dan alınan kağıt hammaddesini dünya genelinde satışa sunarak yıllık 350 milyon dolarlık bir ciroya ulaştı. Ayrıca, dış ticarette büyümek adına 5 adet Promax 50000 DWT gemi satın alarak önemli adımlar attı. Avenue Dış Ticaret’teki yönetim kurulu üyeliği görevinin yanı sıra, 2021 yılında Dış Ekonomi Kurulu Norveç Komiseri ve Türk Devletleri Genel Sekreter Yardımcısı, Ticaret Komisyonu Başkanı olarak da görevine devam eden Yasin Kalafatoğlu, aynı zamanda sektörün öncü kargo firmasında YKBV olarak aktif rol almaktadır. Avenue Dış Ticaret’in Doğuş Grubu’ndan ayrılmasının ardından Türkiye’de on lime satış, Moskova’da 2 mağaza ve Amsterdam’da 1 mağaza ile CEO olarak liderlik yapmaktadır. Siyaset bilimi alanında NORT WEST Üniversitesi’nde lisans, yüksek lisans ve bütünleşik siyaset bilimi doktorası ile doçentlik ünvanı alan Yasin Kalafatoğlu, haftanın belirli günlerinde Üsküdar Üniversitesi Siyaset Bilimi Ana Bilim Dalı Başkanlığında ders vermekte olup, çok iyi derecede İngilizce bilmektedir.
Orta Doğu'da artan savaş tehlikesi Türkiye üzerinde ne gibi etkiler yaratabilir? Özellikle ekonomik ve dış politika açısından neler öngörüyorsunuz?
Orta Doğu'daki gelişmeler Türkiye için çok önemli sonuçlar doğurabilir. Ekonomik açıdan bakarsak, ilk olarak enerji fiyatlarındaki olası artışlara değinmemiz gerekiyor. Orta Doğu, dünyanın en büyük petrol ve doğalgaz rezervlerine sahip bir bölge. Savaş riski bu bölgede arttıkça enerji fiyatlarının yükselmesi muhtemel. Türkiye, enerji ithalatına bağımlı bir ülke olduğu için bu durum ülkemizin cari açığını artırabilir ve enflasyonist baskılara yol açabilir.
Ticaret ve yatırım alanlarında nasıl bir etkilenme bekleniyor?
Savaş ortamı, bölge ülkeleriyle olan ticaretin azalmasına neden olabilir. Ayrıca, Türkiye’ye yönelik yabancı yatırımlar da düşebilir. Yatırımcılar, genellikle savaş ortamından kaçınmayı tercih ederler. Bu da ekonomimiz için olumsuz bir tablo çizebilir.
Peki ya turizm sektörü?
Turizm de büyük risk altında. Türkiye, Orta Doğu’dan gelen turistler için önemli bir destinasyon. Ancak savaş durumları bu akışı durdurabilir. Ayrıca, genel olarak bölgede güvenliğin olmadığı algısı, Avrupa ve diğer bölgelerden gelen turist sayısını da olumsuz etkileyebilir.
Orta Doğu’da yeni bir savaş Türkiye’ye yönelik mülteci akınına yol açabilir mi?
Kesinlikle. Orta Doğu’daki savaşlar, Türkiye’ye yeni bir mülteci akını başlatabilir. Bu da ülkemizin ekonomik kaynakları üzerinde ek bir yük oluşturabilir.
Ekonomi dışında dış politika açısından ne gibi değişiklikler beklenebilir?
Dış politika açısından bakıldığında, savaşın Türkiye sınırlarına yakın olması, ülkemizin güvenlik politikalarını yeniden gözden geçirmesine neden olabilir. Sınır güvenliğinin artırılması, askeri harcamaların artmasına yol açabilir. Ayrıca, Türkiye'nin Orta Doğu'da stratejik bir konumu var. Bu yüzden bölgedeki değişen güç dengeleri ve yeni ittifaklar, dış politikamızı da etkileyebilir. Bu durum, Türkiye'nin komşu ülkelerle olan ilişkilerini yeniden şekillendirmesini gerektirebilir.
Türkiye bu durumu nasıl yönetebilir? Diplomatik çabalar nasıl şekillenir?
Türkiye, Orta Doğu'daki istikrarsızlığın sona erdirilmesi için diplomatik çabalarını artırabilir. Bu, uluslararası arenada daha aktif bir rol oynamamıza ve bölgesel bir arabulucu olarak konumumuzu güçlendirmemize yol açabilir. Ayrıca, savaşın getirdiği insani krizler, Türkiye'nin uluslararası yardımlara daha fazla katılmasını gerektirebilir. Bu da Türkiye’nin uluslararası toplumdaki imajını olumlu yönde etkileyebilir.
Eğer gerçekten bir savaş çıkarsa Türkiye'nin durumu nasıl şekillenir?
Bu, birçok faktöre bağlı olarak değişir. Savaşın neden çıktığı, hangi ülkeler arasında olduğu ve Türkiye'nin bu savaşa nasıl dahil olduğu gibi unsurlar çok önemli. Türkiye, NATO üyesi olduğundan, NATO’nun kolektif savunma mekanizmaları devreye girebilir. Ancak, savaşın Türkiye üzerindeki etkileri oldukça geniş kapsamlı olabilir. Ekonomik istikrar, güvenlik durumu, sivil halkın durumu ve bölgesel ilişkiler gibi birçok alanda ciddi sonuçlar doğabilir.
İsrail’in ABD desteğiyle olası bir savaş girişimi hakkında ne düşünüyorsunuz?
İsrail’in Amerika Birleşik Devletleri'nin tam desteğini alması ve Amerikan savunma gemilerinin Akdeniz bölgesinde konuşlanması, bölgedeki gerilimi artırabilir. Ancak, İsrail'in bu durumu kullanarak Lübnan ve İran ile savaşa girip girmeyeceği tamamen spekülatif bir durumdur ve birçok faktöre bağlıdır. Bu tür bir gelişme, uluslararası diplomasi, bölgesel ittifaklar ve küresel stratejik çıkarlar çerçevesinde değerlendirilecektir. Ancak böyle bir senaryo gerçekleşirse, bu Türkiye’yi de doğrudan etkileyebilir.
Türkiye'nin ihracatında özellikle tekstil sektöründe yaşanan kayıplar, maliyetlerin artması nedeniyle ciddi bir sorun haline gelmiş durumda. Artan maliyetler, Türkiye'nin özellikle Avrupa pazarında rekabet gücünü azaltıyor. Bunun nedenleri nelerdir?
1. Enerji Maliyetleri: Türkiye'de enerji maliyetlerinin yükselmesi, üretim maliyetlerini artırıyor. Tekstil sektörü de yüksek enerji tüketimi gerektiren bir sektör olduğundan bu durum, ürünlerin maliyetini doğrudan etkiliyor.
2. Hammadde Fiyatları: Hammadde maliyetlerindeki artış, üretim sürecinde kullanılan malzemelerin fiyatını yükseltiyor. Bu da nihai ürün fiyatlarının rekabet edebilirliğini düşürüyor.
3. İşgücü Maliyetleri: Asgari ücret ve işgücü maliyetlerindeki artış, tekstil sektöründe kâr marjlarının daralmasına yol açıyor. Bu da ihracatta fiyat avantajını kaybetmeye neden oluyor.
4. Kur Dalgalanmaları: Döviz kurlarındaki dalgalanmalar, ithalat bağımlılığı olan sektörlerde maliyetleri artırırken, ihracat gelirlerinin istikrarsız hale gelmesine neden olabiliyor.
5. Teknolojik Yatırımların Eksikliği: Diğer ülkelerle rekabet edebilmek için teknolojiye yatırım yapılması gerekiyor. Ancak Türkiye'de bu yatırımlar yeterli düzeyde değil, bu da üretim verimliliğini olumsuz etkiliyor.
Bu faktörler bir araya geldiğinde, Türkiye'nin özellikle Avrupa pazarında rekabet edebilirliğini kaybetmesine ve ihracatta düşüş yaşamasına neden oluyor. Türkiye'nin bu sorunu çözebilmesi için maliyetleri düşürecek reformlar yapması ve rekabet gücünü artıracak stratejiler geliştirmesi gerekiyor.
Türkiye'nin ihracatının yeniden canlanması ve büyüme potansiyelini gerçekleştirmesi için stratejik adımlar olabilir mi?
1. Katma Değerli Ürünlere Yönelme: Türkiye, düşük katma değerli ürünlerden ziyade, teknoloji, yazılım, otomotiv, sağlık ve savunma sanayii gibi yüksek katma değerli ürünlere odaklanmalı. Ar-Ge yatırımlarını artırarak, yerli üretimde yenilikçi ve rekabetçi ürünler geliştirmek önemlidir.
2. Pazar Çeşitlendirmesi: İhracat pazarları çeşitlendirilerek, belli bölgelere olan bağımlılık azaltılabilir. Asya, Afrika ve Latin Amerika gibi yükselen pazarlar hedeflenebilir.
3. Sürdürülebilir Üretim ve Yeşil Dönüşüm: Dünya genelinde çevresel hassasiyet artıyor. Türkiye'nin sürdürülebilir üretim ve yeşil dönüşüme yönelik adımlar atarak, bu konuda duyarlı pazarlarda rekabet gücünü artırması gerekir.
4. Ticaret Anlaşmaları ve Diplomasi: Serbest ticaret anlaşmaları ve uluslararası diplomatik ilişkiler güçlendirilerek, ticaret engelleri azaltılabilir ve yeni pazarlar açılabilir.
5. Dijitalleşme ve E-Ticaretin Geliştirilmesi: Dijitalleşme ve e-ticaret alanında yatırımların artırılması, özellikle KOBİ'lerin uluslararası pazarlara erişimini kolaylaştırabilir. Bu, Türkiye'nin ihracat potansiyelini artırabilir.
6. Kalite ve Marka Değeri: Türk markalarının global pazarda tanınırlığı artırılmalı. Kalite ve güvenilirlik, müşteri sadakati yaratmak için önemli faktörlerdir.
7. Lojistik ve Altyapı Gelişimi: Türkiye, stratejik konumunu lojistik anlamda daha etkili kullanabilir. Lojistik altyapısının geliştirilmesi ve maliyetlerin düşürülmesi, ihracatı artırabilir.
Bu stratejiler, Türkiye’nin ihracatını artırmasına ve sürdürülebilir büyüme sağlamasına yardımcı olabilir.
Türk işadamlarının Avrupa ülkelerinde düzenlenen yurt dışı fuarlarına katılmakta zorluk yaşaması, özellikle vize süreçlerinde karşılaştıkları engeller nedeniyle önemli bir sorun haline gelebilir. Bu durum, Türk ürünlerinin uluslararası fuarlarda yeterince temsil edilmemesine ve dolayısıyla uluslararası pazar payının azalmasına neden olabilir. Vize sürecindeki zorluklar, iş seyahatlerinin planlanmasını ve gerçekleştirilmesini zorlaştırabilir, bu da potansiyel iş fırsatlarının kaçırılmasına yol açabilir. Bu tür sorunların aşılması için hükümetler arası anlaşmalar yapılabilir, vize süreçlerinin kolaylaştırılması ve hızlandırılması yönünde adımlar atılabilir. Ayrıca, Türk iş dünyası temsilcileri, uluslararası iş örgütleri ve ticaret odaları aracılığıyla bu konuda lobi yapabilirler.
Son olarak, Türkiye'yi bekleyen riskler hakkında neler söylemek istersiniz?
Orta Doğu'da bir savaşın çıkması, Türkiye için çok boyutlu ve karmaşık sonuçlar doğurabilir. Ekonomik baskılar, güvenlik kaygıları ve dış politikada yapılması gereken stratejik hamleler bu süreçte büyük önem taşıyacaktır. Türkiye’nin bu süreci dikkatle yönetmesi ve olası risklere karşı hazırlıklı olması gerekiyor.