Tamı tamına 30 gün…

Beşiktaş’ın yeni yönetimi, mazbatayı alalı sadece OTUZ GÜN oldu. 

Geldikleri günden bu güne kadar resmi ya da gayriresmi hiç bir açıklamaları olmadı “yanan eve girdik..”, “enkaz devraldık” ya da kasada para yok tadında. Bittik, öldük edebiyatı yapmadılar mesela. Oysa geldiklerinde ortam nasıldı kısaca hatırlayalım istersen… 

Bir önceki yönetim, gelmesi muhtemel 2 adayın da önüne camianın adını dahi kullanırken kırılır mı acaba diye imtina ettiği bir figür çıkartmıştı. Bakın isim demiyorum, figür diyorum. Dev gibi Rıza Çalımbay ismi, yeni başkanın 4 Aralık sabahından itibaren önünde duran bir tabu olacaktı. Tamamen planlı, üzerine düşünülmüş bu hamle, yeni hoca ve planların ertelenmesine sebep olmuştu. Sorun, Rıza Çalımbay’ın kendisi değildi tabi, mevzu eğer Beşiktaş’ın başarısı olsaydı, Şenol Güneş sonrası getirilirdi zaten! Sonrası Tüpraş mevzusu… Sözleşmede yazan “580 milyon TL’nin tamamını öder” maddesinde değildi sorun. Sn.Çebi, bu paranın 422 milyon TL’lik kısmını hakikaten kulüp ödemeleri için kullanmıştı. Bunda da bir beis yoktu zaten, sorun bu paranın seçimden 3 gün, sadece ÜÇ GÜN önce kullanımasındaydı… Kağıt üzerinde hiç bir sorun olmasa da, etik miydi? Gelen yönetime bu hamle şansı bırakılmalı mıydı? Takdir sizin… Bitti mi? Tabii ki hayır! Asıl bomba 56 milyon 320 bin Eurocuk yekün, 26 milyon 170 bin Eurocuk da maaş yüküne sebep saha içi enkazıydı! İlginç bir şekilde, şu an sahadaki enkazın müsebbibi olarak sürekli topu yan ve kısa paslarla birbirine atan eski yönetim ve kurmayları, 4 Aralık sabahı toplamda “ELLİALTI MİLYON EURO” luk DEV bir başyapıt bırakmıştı Beşiktaş’ın çiçeği burnunda yönetimide. Bu oyuncuları kim aldı? Kim önerdi? Kim istedi MUAMMA! Hani düşen uçakta Pilot ölürse tüm suç onundur ya, bu senaryonun da pilotu Şenol Güneş oldu… 

Yönetim dillendirmese de, yukarıda okuduğunuz ENKAZ’ın tam da ortasında, yeni hoca ve transfer görüşmeleriyle baş başa kaldılar. Hoca geldi, gelecek, kim olacak söylemleri bir yana dursun, asıl sorun, gelecek olan hoca, bu ENKAZI kaldırabilecek nitelikleri ne kadar sürede gösterecek orası muamma! İşte tam da bu noktada, daha 30 gündür görevde olan bir yönetim hakkında konuşurken, biraz daha beklemek, itidalli olmak ve vicdanlı davranmak daha iyi olur sanki… Tabii her fikir, her görüş ve beklentinin her türlüsü kabuldür, fakat “hani nerede plan?” diye soranlara kısa bir tavsiyem var… 

Yazıyı okuduktan hemen sonra, evinize en yakın bahçe marketlerinden birine giderek, 1 adet SAKSI, yarım kilo toprak, bir de en sevdiğiniz meyve ya da sebzenin tohumunu alın. Saksıyı güzelce temizledikten sonra önce toprağı güzel bir gazete kağıdına yayın. Güzelce havalandırtan sonra saksıya avuç yardımı ile doldurun. Toprağın tam ortasına çok değil, yarı çapı Muleka’nın futbol zekâsı, Aboubakar’ın futbol ahlâkı, ya da Amartey’in kalın beli kadar… Yok o kadarı fazla olur. Genç Semih’in yüreği kadar bir çukur açın. Atın bakalım içine tohumu, dökün sonra ilk can suyunu. 30 gün sonra filiz verecek mi?

Unutmadan! Beni tanıyanlar bilir, kimse bana bu satırları yazdıramaz, yazmayı teklif dahi edemez... O sebeple okuduğunuz yazı aslında bir kalem ile değil, vicdan muhasebesi sonucu yazılmıştır...