Günümüzün hastalıklarından olan kulaktan duyma bilgilerle hayata devam etmekte olan insanların yaşadığı bir dönemdeyiz.

Doğru bilgi nerden bulunur diye araştırmayan ya da bilginin doğruluğundan şüphe etmeyen kişilerin yaşadığı dönemde hayatta olduğunuzdan bile şüphe etmemiz olasıdır.

Söylentilerle ya da komplo teorileriyle yaşamanın mümkün olmadığını ama bundan da şikâyetimizin olmadığı da bir gerçek.

Diğer yandan da söylentiler ne kadar inanılması güç olursa olsun birkaç felaketi arka arkaya yaşamamız nedeniyle söyleneceklere inanma olasılığımız da artmakta.

Dünya bir felakete doğru sürükleniyormuş gibi hissetmiyor musunuz sizde? Öyle bir tablo çiziliyor içinde bulunduğumuz toplum tarafından. Nedeni de kulaktan kulağa yayılan söylentiler olsa gerek.

Birkaç uzman da çıkıp medyada boy gösterip duyduklarınız doğru, diyorsa filmimizin koptuğu yer tam olarak burası. Panik yapmaya başlayabiliriz artık.

Başka bir taraftan da bilginin ne kadar doğruluğu kanıtlansa ‘Polyanna’ gibi ne denirse densin “Söylentidir o…” deyip geçen başka bir güruh da bulunmakta. Kafasındaki dünyanın kirlendiğini kabul etmeyen ve gözü görmeyince de gönlü katlananlardan bahsediyorum.

Yanlış bilgiye inanmak da doğru bilgiye inanmamak da aynı ayarda olsa gerek. İkisi de insanları duygudan duyguya sürükleyerek gelecek kaygısı çok ve gelecek için önlem almayacak halde olan insanların oluşturacağı toplum olmamızın kaçınılmayacağını gösteriyor bize.

Aslında burada önemli olan bilgi kaynaklarıdır biraz da. Toplum medyadan bilgi aldığına göre, bu medya kanallarının doğru bilgi veriyor olması gerekli. Yani medyanın güvenirliği önemli.

Diğer yandan da yanıltıcı da olmamalı bu kaynaklar. Göz göre göre felakete sürüklenirken de günlük güneşlik davranmamızı sağlamak da başka bir tarafı olsa gerek. Toplumda karışıklığa neden olmayı kimse istemese de bazı gerçeklerin de üzerinin örtülmemesi gerekli ki toplum olabilecek her türlü şeye hazır olsun.

Bu kadar karışık ve herkesin bir şeyler bildiği ama neyi bildiğini bilmediği bir zamanda her duyduğunuza inanmamak, mantık süzgecinden geçirmek ya da bilgi doğruysa doğruluğunu kabul edebilmekte bir erdem olsa gerek.

Yakın zamanda kopacak her küçük çaplı kıyamet için “Söylentidir…” diye geçemeyeceğimiz gibi “Ya değilse?” diye de paranoyaya bağlamak anlamsız.

Belki de sadece: Söylentidir, söylenti…