Yaşamak nasıl doğalsa ölümde doğal bir deneyimdir.

Her insan bir şekilde en sevdiği ile ayrılacaktır.

Matem,yas ruhsal bir durumla ortaya çıkan insanın hayatını alt üst eden fizyolojik ve psikolojik bir olaydır.

Bu durumda kişi sürekli hatıralarından,kaybettiği yakını ile arasındaki konuşmalardan söz etmek ister.

Kayıp duygusal büyük bir boşluktur.

Yaşanılan en ağır insanın hayatını alt üst eden fizyolojik ve psikolojik bir yıkımdır.

Ölüm acısı ve yas döneminin evrelerini istemesek te hepimiz bir şekilde yaşarız.

1.Yas dönemi ilk önce haber almakla başlar.

O acı haber daha çok doktorlarınızdan gelir.Sevdiğinizi kaybettik ve o samimiyetsiz,sıradan kolay söz;

‘’BAŞINIZ SAĞOLSUN!’’

Akla kalbe vurulan tekme bu söz ile başlar..

2.İnsanların inanamadığı bir haberdir.

Hemen inkar mekanizması çalışır.

‘’Hayır olamaz,imkansız,ölemez!’’

Elleriyle toprağa sevdiğini bırakıp,soğuk yüzünü öpse de ilk günler kabullenemez.İnkar edilir.!

Arkasından;

öfke,acı ve kasırgaların koptuğu göz yaşlarının istemsiz aktığı bir sağanak başlamış olur.

3.Kocaman bir’’değersizlik,boşluk,sitem’’oluşur.

Hayattan zevk almaz,her şeyin anlamazlığını yaşar.

‘’Bana neden bunu yaptı?’’

‘’Neden beni yalnız bıraktı?’’

‘’Şimdi ben kimi seveceğim?!’’ölen kişiye sitem başlar.!

Madem o yok hayatımda bundan sonra bende hatıralara sarılır iç dünyama dönerim deyip yalnızlığa tüm benliği ile sarılır.

Bu üç aşamadan sonra;

‘’Doğal Bir Yas’’dönemi başlar.’’

Sanki yaşamına eskisi gibi dönse kaybettiği yakınına ihanet etmiş gibi hisseder!

Ölüm kaybında hayat ile beyin arasındaki duygu durumları anlaşmış gibi davranışlar,iletişim ve diyalog kesilmeye başlar.

Her insanın,aile ölüm kültürü,içindeki bireysel duygusallığı bu sürecin sırasını değiştirebilse de;yine de ölüm kaybı yaşayanlar ölüm deneyimini mutlaka yaşarlar.

Çok travmatik bir kayıp ise mesela;

cinayet yada gencecik çocuğunu şehit gören,evlat kaybı yaşayan anne,baba.

Çok sevdiği,vazgeçilmezi sandığı anne ve babasını kaybeden evlat.

Çok sevdiği eşinin ölümü başka acı deneyimleri ortaya çıkarabilir.

Ölen kişinin ölümü arkasında kalanların yaşamını derinden etkiler..

Süregelen sevgi,aşk dolu alışkanlıkları değiştirmek kişiden kişiye değişse de büyük hüzün yaratığı bir gerçek deneyimdir.

Yas,Matem dönemi doğal yaşanılması,kaçınılmaz olan bir tecrübedir.!

Yas bazısına göre 6 ay,bazısına göre 1 yıl sürer.

Geçen yıllar ölüm acısını unutturur mu;

Asla!

Sadece onsuzluğa alışmaya başlar.

‘’Yas ve matem bir hastalık değildir..!!!’’

 Ancak bilinçaltındaki spazmları disipline edemeyecek duruma geldiği zamanda’’ depresyon’’başlar.

Yas ı olan insan hayattan hiçbir şeyden zevk almaz.

Depresyonda aynı bulgularla hayattan keyif almamayı yaşatır.

Bu yüzden acı derinliği ile başa çıkamayanların bir psikolog ve psikiyatr dan destek alması matem sürecindeki ölüm acısına destek olur.

Unutulmamalı ki;

Yas ve matem döneminin ilacı yoktur!

En yakını ile paylaşmadığı ölüm kaybını,yaşanılan zor günleri,hatıraları uzman kişiye anlatması bu doğal süreçteki kişinin azda olsa deşarj olmasına destek verir.

Kayıpların tek çaresi zamandır.

KAYIP YAŞAYANLARA YAPILAN YANLIŞLIKLAR!

Öncelikle geçmişten günümüze gelen,

‘’BAŞIN SAĞOLSUN’’oldukça samimiyetsiz iki kelime!

 Daha çok kişinin kendisini yalnız hissetmesine,öz duygularını kaybeden birinin ‘’baş’’ının sağlamlığı hiçbir şey ifade etmiyor..

Bunun yerine;

Kayıp yaşayanı kucaklamak,acını paylaşıyorum,seni çok iyi anlıyorum,kalpten dualarımı yakınına gönderiyorum.!’’

Demek kişiye daha çok huzur veriyor.

Kendisini yalnız hissetmiyor ve bu kaybı herkesin yaşayacağı gerçeğine inandırıyor.!

‘’Taziye’’günündeki yanlışlarda başka bir hata.!

 Ölü sahibinin kendisini ve ölenin yok sayılması hissini veriyor.

O üç gün de ölü sahibi ağlayacağı dost varlığı sesini,içtenliğini arıyor.!

Üç günlük taziye geleneğinde insanların kayıp yaşayan kişinin yanında olması;ne kadar ulvi bir görev olsa da;bir dakika ‘’başın sağ olsun’’sonrasında hemen sohbete başlamaları hatta başlarından geçenleri anlatıp birbirleriyle espriler yapmaları,masaların yemeklerle dolup boşaldığı sofralarda yemek sohbetlerini koyulaştırmaları taziyeden çok ölü yakına v ölüye yapılan en büyük saygısızlıktır.!

Bu gelenek taziye anlamından çıkmıştır.

Acı bir haber duyulunca kalabalıkta olmak,uzun zaman görüşmedikleri insanlarla sohbet yapma isteği haline gelmiştir.!

Ne yazık ki;çoğunluk taziye günlerinde bunu yapmakta,gereksiz varlığını göstermektedir..

Dinen böyle bir destek yoktur.!

İslam dininde acı yaşayanı kucakla onu teselli et demiştir.Git saatlerce soru sor,yanındakilerle sohbet et diye buyurmamıştır.!

Psikolojik olarak bu destekten çok köstektir!

Ölü sahibinin aradığı o sırada sadece acısının paylaşıldığını gören dualar ve başını omzuna koyup ağlayacağı bir dost,yakın arkadaş ve akrabaların varlığıdır.

Ölüm kaçınılmaz bir gerçek ise;İnsanların yaşamı doğal buldukları kadar ölümünde kültürünü öğrenmeleri gerekmektedir.

İnsanoğlu yanlışları ile yüzleştiğinde yaşamda,ölümde daha anlamlı olacaktır.

Ölüm acısı yaşamışların acısını yürekten hissediyor,dualarımı gönderiyorum.!