Sevgili genç arkadaşım,

Bu satırları okurken belki aynaya bakıp durduğun, kilonla uğraştığın ya da sosyal medyada “mükemmel bedenleri” kıskandığın bir gün yaşıyor olabilirsin. Belki yemek yemek sana suç gibi geliyor, belki bir lokmadan sonra pişmanlıkla kıvranıyorsun, belki de sadece bir arkadaşın için endişeleniyorsun. Öyle ya da böyle, bugün sana anoreksiya nervoza adını verdiğimiz ama çoğu zaman adını bile anmaktan çekindiğimiz bir hastalıktan bahsetmek istiyorum.

Bu Sadece “Zayıf Olma İsteği” Değil

Anoreksiya, aslında fiziksel bir hastalıktan çok daha fazlası. Kişinin kendi bedenini çarpık algılamasıyla başlıyor. Ne kadar zayıf olursa olsun, aynada hâlâ şişman birini görmeye devam ediyor. Kendini aç bırakıyor, aşırı egzersiz yapıyor, bazen yediklerini gizlice çıkarıyor. Bu bir diyet değil, kimi zaman başkalarının beklentileriyle, kimi zaman da içten gelen suçluluk duygusuyla verilen sessiz bir savaş.

Ama şu çok net: Bu savaşta beden değil, önce ruh yara alıyor.

Peki Neden? Toplumsal Baskılar Nereden Geliyor?

Bugün hepimizin elinin altında bir ekran var. Orada pürüzsüz ciltler, ince beller, kusursuz pozlar görüyoruz. Ama kimse bu karelerin arkasındaki filtreleri, aç kalınan günleri, bedelini ödeyen ruhları göstermiyor.

Toplum yıllardır bize aynı şeyi fısıldıyor: “İnce olmak, güzel olmaktır. Güzel olmak, değerli olmaktır.” Bu cümle, kulağımıza o kadar çok fısıldandı ki, artık kendi sesimiz haline geldi. O yüzden bir sabah uyandığımızda “Biraz kilo versem her şey daha güzel olurdu” diye düşünmemiz çok da şaşırtıcı değil.

Üstelik yalnızca sosyal medya değil, aileler, arkadaşlar, öğretmenler bile farkında olmadan bu baskıya katkı sağlayabiliyor. “Biraz kilo versen çok güzel olursun”, “Bu yemeği gerçekten yemen gerekiyor mu?” gibi sözler, bazen bir insanın kendine yabancılaşmasının ilk adımı oluyor.

Anoreksiya Kimleri Etkiliyor?

Bu hastalık çoğunlukla 12-25 yaş arası gençleri hedef alıyor. Özellikle ergenlik dönemindeki genç kızlarda görülme oranı yüksek ama sadece kızlarla sınırlı değil. Erkekler de anoreksiya yaşıyor ama çoğu zaman bunu saklıyor. Çünkü yemekle olan sorun, “zayıflık” değil, aslında “kendini yetersiz hissetmek.”

Mükemmel olmaya çalışmak, her şeyde kontrol sahibi olmak istemek, kendini değersiz hissetmek… Anoreksiyanın arkasında bu duygular var.

Belirtiler Neler?

• Aşırı kilo kaybı ama hâlâ kilolu olduğunu düşünme

• Yemek saatlerinden kaçma, yemek yememek için bahaneler üretmek

• Sürekli kalori hesabı yapmak

• Aynaya takıntılı şekilde bakmak

• Bilinçsizce ve aşırı egzersiz yapmak

• Yorgunluk, bayılmalar, düzensiz regl döngüsü

• Sosyal ortamlardan uzaklaşmak

Bu belirtilerden birkaçı varsa, bu durumu sadece “diyet yapıyor” diye geçiştirmemek gerekir.

Peki Ne Yapılmalı? Tedavisi Mümkün mü?

Evet, anoreksiya tedavi edilebilir bir hastalık. Ama erken fark edilmezse, haberlerde de izlediğimiz üzere ciddi kalp sorunlarına, organ yetmezliğine ve hatta ölüme yol açabilir. Tedavi süreci fiziksel olduğu kadar psikolojik destekle de yürür.

• Beslenme uzmanı sağlıklı bir yeme düzeni oluşturur.

• Psikolog veya psikiyatrist, kişinin beden algısı ve özgüveniyle çalışır.

• Aile ve yakın çevrenin desteği ise olmazsa olmazdır.

Ama en önemli adım, kişinin yardım istemeye cesaret etmesidir. Ve bu asla bir zayıflık değil, aksine en büyük güçtür.

Son Sözüm Sana

Sevgili genç dostum,

Bedenin bir “görünüş” değil, bir yuva. Kendini sevmeyi yalnızca aynadaki görüntünle sınırlarsan, hep eksik hissedersin. Oysa asıl güzellik; güldüğün, başardığın, sevdikçe ışıldadığın yerde başlar.

Belki bugün o kadar güçlü hissetmiyorsun. Belki çok yorgunsun. Ama yalnız değilsin. Yardım istemekten, anlatmaktan, değişmekten korkma. Çünkü iyileşmek mümkün. Çünkü sen buna değersin.