Galatasaray, Süper Lig’in 25. haftasında evinde Başakşehir’i ağırladı.

Sarı-kırmızılılara galibiyeti getiren goller ise yükselen yıldız Barış Alper ve yaşlı kurt Dries Mertens’ten geldi. Şimdi inelim maçın derinlerine; Öncelikle Okan hoca ilk devrede olduğu gibi çok aksi bir durum yaşanmadığı sürece kadro istikrarını bozmama taraftarı oldu ve aynı 11 ile üst üste 3. maçına çıktı. Çoğu kişi yeni transfer Derrick Köhn’ün sol bekte başlamasını bekledi ancak hocanın öyle zorda kalmadıkça yeni oyuncuyu ‘hemen sahaya atayım’ gibi bir huyu yok. Berkan zaten sol bekte gerekeni de yapıyor bana göre. Davinson’un performansı toparlamaya başladı, Nelsson’un sakatlığı ise büyük bir şanssızlık oldu ancak MR’a bakmadan durumu hakkında net bir şey söyleyemeyiz. Oyuncu iyi olduğunu söylüyor, umarım öyledir. Kaan Ayhan’ın sağ bekten bindirmeleri ve ortaları bence kâfi, ancak artık dinlenmesi gerekiyor. Kasığındaki problem yoksa yeniden tetiklenecek. Orta sahaya gelirsek Torreira yine kendisine göre olağan, izleyenlere göre müthişti. Hatta Çağdaş Atan bile tebrik etti oyundan çıkarken. Muslera’yı konuşmadık biliyorum, ‘onu atladın’ diyeceksin ancak bu maç öyle tehlikeli bir pozisyon olmadı, o da sonunda sakin bir maç geçirdi haftalar sonra. Demirbay performansını toparladı, önceden en çok eleştirilen isimlerden biriydi fakat artık en çok sorumluluk alan isimlerden bir tanesi. Ve gelelim en çok konuşmamız gereken bölgeye: hücum hattı! Barış Alper Yılmaz fiziğini kullanmayı öğrenip, bunu hızıyla harmanlayıp bir de tekniğini bir iki tık geliştirmesiyle çok farklı bir boyuta verildi. Mental olarak da kendini diri tutuyor, bunun önemini en iyi Kerem Aktürkoğlu’ndan görüyoruz. Kerem ilk yarıda da sakatlandı öyle çıktı zannettim ancak sakatlığıyla alakalı öyle ciddi bir durum yokmuş. Maç çıkışı da hemen basın mensuplarına gözükmeden çıktı. Geçen haftalarda ‘Kerem 1-2 maç yedek kulübesinde dinlensin, mental olarak sıkıntıda’ dediğimde Galatasaray ve Kerem düşmanı ilan edildim, ancak durum ortada. Kerem, Barış’a göre daha uzun süredir 11 düzeyinde ve daha zor karşılaşmalarda mücadele etti, daha büyük fırsatlar yakaladı ancak Barış 1 senede mental anlamda onu geçti. Bu gidişle ayrılık durumunda bonservis konusunda da geçer. İkisi de pırıl pırıl genç, kıyaslama yapmak olmaz hiçbir zaman ama bunu da bir dile getirmek lazım. Kerem Aktürkoğlu müthiş bir yetenek fakat Avrupa ekipleri oyuncu transfer ederken futbolcunun mentaline dikkat ediyor. Zaha formdayken Kerem’in 11 başlamaması gerekiyordu, biraz dinlenmesi konusunda da yine ısrarcıyım. Zaha’ya da gelelim; bazı maçlar aldığı sorumluluk ve basit oyunuyla beğenileri toplarken, bazı maçlarda da skordan mıdır nedir; gereksiz çalım denemeleriyle iyice bocalıyor. Mertens’e ise burada ne şiirler ne sözler yazılır. Bazen ‘keşke!’ diyorum şöyle 4-5 sene önce gelse acaba neler olurdu… Son senesi olduğunu söylüyor, biliyor ve son senesinde adeta resital bir performansla akılda kalmak istiyor. Adeta son tango! Son olarak Icardi konusunu da konuşalım. Evet bazı maçlarda performansını eleştiriyorum, hele ki o iğne süreci sezonu onun adına neredeyse ziyan etti. Ancak Icardi’nin bu maç özelinde hiçbir suçu olduğunu düşünmüyorum. Kanatlar bencillikten Icardi’yi besleyemiyor, Icardi de doğal olarak oyundan düşüyor. Hatta maç sonu ilk kez galibiyet üçlüsüne katılmadı, taraftar çağırsa da gitmedi. Bu Icardi’nin bir sitemiydi. Zaha da olsa Barış da olsa Tete de olsa kanatlar kendine çalışıyor, bu işin bir çözüme kavuşması lazım. Eğer bu durum düzelir de Icardi hala atamazsa, o zaman Icardi’yi konuşuruz. Takım son 2 maçtır kısa sürede hemen 2 golü bulup devamını getiremiyor, ikinci yarı ise maçlar yine stres haline geliyor. Başakşehir’in golü ofsayt olmasa maç çok farklı yerlere gelebilirdi. Avrupa’da bu tip durumları rakipler affetmez. Şimdi sırada Prag maçı var, o maç öncesi en müjdeli haber Abdülkerim’in dönüşü. Sparta Prag maçından sonra güzel bir yazıyla yine buralarda oluruz inşallah…