18 Şubat Cuma gecesi prömiyeri gerçekleşen “Sonbahara Son Güller” oyununun etkisinde hala çıkamadım. Hem bir tiyatro oyunu, hem bir fasıl gecesi hem de hayatın ta kendisi… 80’lerin dünyasında gazinolar nasıl olurdu? Bu sorunun cevabını buluyoruz. Bir de o kuşağın solmaya yüz tutmuş güllerinin hikayelerini dinliyoruz. 80’lerde bir hayat yaşamış herkes bilir; yaşamak da ölmek de bir saniyeliktir. Mutluluğun ve hüznün aynı anda kapını çaldığı bir dönemdir. 

İşte Ferah Gazinosunda beş ayrı kadının hayatlarının hem nasıl bir kördüğümle bağlı olduğunu hem de o dünyanın içinde bile kendilerine nasıl umut olmaya çalıştığını görüyoruz. Sazlı sözlü, içkili yemekli hem oyunlu hem fasıllı muhteşem bir organizasyon hazırlanmış. Oyuncuların sahne performanslarına çokta açık vermeden özellikle değinmek istiyorum, çünkü mutlaka bu oyuna gidip, 80’lerin rüzgarında savrulmalısınız. 

Ferah Saz’ın yüreği imkansız bir aşkla yanan Seniha’sı Tuba Ünsal; hani kara sevda vardır ya, işte boğazında yutkunamayan bir aşkın ızdırabını bize sahnede sonuna kadar yaşattı. Evli bir erkeğe gönlünü kaptırmış Fitnat’ın hikayesini ise Yasemin Baştan canlandırıyor. Tam bir aşk kadını, onun sevdası da zorlu, ama Fitnat bir o kadar fedakar ve kalbi bir o kadar acıyacak… Hem sesiyle hem de hırsıyla seyirciyi sahneye büyüleyen Cemile yani Ceren Taşçı; oyunculuğuyla her zaman kendisini ayakta alkışlamışımdır, ama bu sefer hem oyunun en fettan hem de en çok güldüren kadını olmayı nasıl başarmış, inanın ben de bilmiyorum. Sizin de anladığımız gibi oyunun kötüsü Cemile, ama ona ne kadar kızarsanız kızın onun da kalbinin bir aşk yangınına sürüklendiğini, hırsının bir kalp yarasından geldiğini çok geçmeden anlayacaksınız. Sahne sırasında Feyruz Hanım’ın yerine geçmeye çalışan Lebibe Şirin Kılavuz; O dönemdeki gazinoların hep baş vokalisti olmak isteyen bir solisti olmuştur. Hırsı henüz gözünü döndürmemiş, ama her an gemileri yakabilecek bir kadın. Kanyaksız tek bir anını geçmeyen Feyruz namı diğer Özlem Tokaslan; sahnede sesiyle ayrı büyüledi, sözleriyle ayrı gönülleri çaldı. Hangi dönemin içinde olursak olalım hep bir ablamız, bir el verenimiz, hayatın sillesini yemiş, ama her daim dik duranımız vardır. İşte buradaki o isim de Feyruz. Siniri burnunda bir kadın, ama yüreği yumuşacık… Kadınlarımızın yanı sıra, 80’lerin poyraz esen rüzgarını masalara taşıyan erkek oyuncuları da unutmamak lazım; Komik olmak isterken olmamaya çalışan Onur Büyüktopçu, her işe koşturmak zorunda kalan Asım, Gazinonun demirbaşları Hamdi Bey ve Osman Bey ve yüreklerde yangınlara sebep olan Serkan Altıntaş…

Özen Yula’nın kaleminden sihirli bir gecenin döküldüğü muhteşem bir tiyatro oyunu. Her şeyin cuk diye yerine oturduğu, müziğin, eğlencenin, sanatın aynı anda yapıldığı, bu yetenekli ve özel isimleri bir araya toplayan Özen Yula bu gecede en çok alkışlananlar arasındaydı. Bilirsiniz Sonbaharda açan güller en zor bulunandır, ama en kıymetlisi de onlar olur.