PANDEMİ DÖNEMİNDE KIŞ HASTALIKLARINA DİKKAT!

Havaların soğumaya başlaması ile birlikte soğuk algınlığı ve grip gibi viral hastalıklar kapımızı yeniden çalmakta! Corona salgını ile birlikte maske- mesafe kuralları, sokağa çıkma kısıtlaması, okulların ve iş yerlerinin kapalı olması nedeni ile geçen sene hemen hemen hiç grip ya da soğuk algınlığı ile karşılaşmadık. Geçen seneye göre önlemlerdeki gevşemeyle Covid-19 yanı sıra bu hastalıkları da yeniden görmeye başladık. 

Gayrettepe Florence Nightingale Hastanesinden, dahiliye uzmanı Dr. Ahmet Uslu zaman zaman karıştırılabilen bu hastalıkların en baskın özellikleri ve birbirlerinden farklılıklarına dikkat çekiyor;

NEZLE

Sonbahar ve kış döneminde en sık karşılaştığımız farklı virüslerin neden olduğu oldukça hafif geçirilen, bulaşıcı bir üst solunum yolu hastalığıdır. Bu hastalığa yüzlerce farklı virüs sebep olmakla beraber en sık görülen etken Rhino virüstür. Farklı farklı virüsler nezleye neden olabildiğinden aynı sezonda pek çok kez bu hastalığa yakalanma ihtimali vardır.  Hastalık hafif geçirildiği için hemen hemen hiçbir zaman hastalığın etkenine yönelik tespit yapılmaz. Klinik olarak tanı koyulur, şikayetleri azaltacak ve semptomları hafifletilecek ilaçlar verilir. Hastalık yaklaşık1 hafta içerisinde ilaç kullanılsın ya da kullanılmasın kendiliğinden geçer.

Sağlıklı bireylerde hemen hemen hiçbir zaman alt solunum yolları etkilenmez. Hastalarda ateş ya hiç olmaz ya da çok hafif yükselir. Boğaz ağrısı, boğazda yanma, burun akıntısı, burunda tıkanıklık, hapşırma, kuru öksürük, gözlerde sulanma ve yanma hissi, kulaklarda dolgunluk, baş ağrısı, halsizlik ve yorgunluk görülebilir ama gündelik yaşamını etkileyecek boyutta rahatsızlık vermez.

GRİP

Soğuk algınlığından farklı olarak tek bir virüs tarafından oluşturulur. İnfluenza virüsü dediğimiz bu virüs ailesinin 3 üyesi vardır ve bunlardan yalnızca iki grubu insanlarda enfeksiyona sebep olur. İnsanların gündelik hayatını etkileyecek kadar yüksek ateş, ileri düzeyde halsizlik, yaygın kas ağrıları ve baş ağrıları görülür. Ateş 38 C üzerine çıkar. Çok nadiren soğuk algınlığındaki gibi burun akıntısı görülebilmekle beraber en temel fark ateş yüksekliği, ciddi kas ağrısı ve halsizliktir. Bu nedenle hastalığa paçavra hastalığı da denir. Şikayetler 2 haftaya kadar uzayabilir. Nadiren alt solunum yolu enfeksiyonu, kalp kası iltihabı, beyin iltihabı gibi durumlara neden olabilir ki bu durum son derece nadirdir.

Yaklaşık 100.000 grip vakasında 2 ölüm görülür

Ölüm hızı sağlıklı erişkinlere göre, kalp hastalığı olanlarda 52 kat, akciğer hastalığı olanlarda 120 kat, kalpr hastalığı+diyabeti olanlarda 241 kat artmaktadır. Yani sağlıklı insanlarda hemen hemen hiç bir komplikasyona sebep olmadan iyileşir. Hastaların %0.5-1 oranında bir kısmının hastaneye yatışı gerekir. Çoğunlukta ev istirahati ve ateş düşürücü ağrı kesici ilaçlarla sorunsuz bir şekilde tedavi edilir. Bazen ağır vakalarda antiviral dediğimiz ilaçlar tedavide verilebilir.

Korunmak için aşısı bulunmaktadır. Özellikle kronik rahatsızlığı olan risk grubundaki bireyler ve de 65 yaş üstü bireylere rutin öneriyoruz.

CORONAVİRÜS: 2 yıldır dünyayı kasıp kavuran ve ciddi sayıda can kaybına yol açan solunum yolu enfeksiyonu nedenidir.

Yüksek ateş, tat-koku bozukluğu, halsizlik, şiddetli kas ve eklem ağrısı, baş ağrısı,  ishal, öksürük, nefes darlığı vb. şikayetlerle seyreden ve sıkça alt solunum yolu enfeksiyonu yapan bir hastalıktır. Soğuk algınlığı ve gripten en önemli farklılığı çok daha yüksek ölüm riski barındırmasıdır.

Soğuk algınlığında hastane yatışı ihtiyacı olmaz, ölüm hiç görülmez. Gripte de son derece nadir hastaneye yatış gerekir ve ölüm riski düşüktür. Bunların aksine coronavirüs enfeksiyonun da hastaneye yatış ihtiyacı da hastalıktan ölüm riski de oldukça yüksektir.

Aşı öncesi Dünya sağlık örgütünün verileri dikkate alındığında hastaneye yatış oranı  %15-20 düzeyinde hastalığa bağlı ölümler ise   %3,5-4 seviyelerinde seyretmiştir. Başarılı aşı uygulamaları olan ve nüfusun yarıdan fazlasını aşılayan ülkelerdeki verilere göz gezdirildiğinde hastaneye yatış ihtiyacı %8-10 ölüm oranlarının ise %2 civarına gerilediği görülmektedir.

Sağ kalımı artıran en önemli etken aşılamadır. Sağlık bakanlığımızın açıklamaları da benzer bir noktaya işaret etmektedir. Yoğun bakım ihtiyacı olan ve ölümle sonuçlanan vakaların neredeyse tamamı ya aşısız ya da eksik aşılanmış vakalardır. Aşılı hastaların çoğunda hastalık çok hafif bulgularla seyretmektedir.

Çok speküle edilen bir konuda aşı komplikasyonları ve aşıya bağlı ölümlerdir. Ne var ki aşıya bağlı ölüm son derece nadirdir. Sıklıkla lokal alerjik reaksiyonlar görülmekte hayatı tehtid eden örneğin kalp kası iltihabı riski milyonda 5 civarındadır. Halbuki mevsimsel gribe bağlı kalp kası iltihabı oranı %0,5 civarındadır. Yine corona virüs enfeksiyonunda kalp kası tutulumu %2,3-7,4 arasında değişmektedir.

Gerek ilaçların gerekse aşıların inme ve kalp krizini artırdığı söylemleri de aynı geçersiz bakış açısını yansıtmaktadır. Ülkemizde her yıl yaklaşık 190 bin kişi koroner kalp hastalığından yaklaşık 40 bin kişi ise inmeden ölmektedir. Yani her 14 dakikada 1 kişi inmeden ve her 3 dakikada 1 kişi kalp hastalığından ölmektedir.  Aşı ve ilaç tedavileri ile bu rakamların artışına dair en ufak bir bilgi dahi yoktur. Tam tersine gerek grip aşısı gerekse covid aşıları risk grubundaki kişilerin ciddi hastalanmalarını önlemekle kalmaz, bu hastalıkların arttıracağı kardiyak iş yükünü azaltarak dolaşım problemlerine bağlı muhtemel inme ve kalp krizlerini de azaltacağı aşikardır.

Sosyal mecralarda farklı söylem ve eylem peşindeki insanların önemsemediği %2 ölüm oranı gripten ölüm oranının yüz binde 2  olduğu göz önüne alındığında son derece yüksektir.

 

Gerek nezle, gerek grip gerekse de corona enfeksiyonları damlacık yolu ile bulaşır. Hijyen kurallarına riayet edilmesi, maske kullanılması, sosyal mesafenin korunması ve hasta iken diğer bireylerle temastan kaçınmak hastalığın bulaşma ve yayılma hızını azaltacaktır.


Yarım kalmışlık hissi neden olur?

Uzman Psikolog Yasemin Aydoğdu, yarım kalmışlık hissi ile ilgili bilgiler verdi.
Zeigarnik etkisi yani yarım kalmışlık hissi, kişinin yarım kalan işlerinin ya da yaşantılarının zihninde oluşturduğu takıntıdır.
Yarım kalan, tamamlanmayan, kesintiye uğramış işler daha net ve kolay hatırlanır.
Gece uyumayı bile engelleyebilir.
Birey bir işi yapmaya başlayıp bitiremediğinde, başka bir işi yapmaya geçse de, yarım bıraktığı işle ilgili düşünceler zihninde döner durur. Bu düşünceler, kişiyi yarım bıraktığı işe dönmeye yönlendirir.
Sevdiğimiz bir tatlıyı yarıda bıraktığımızda da bu tatlı aklımızda kalabilir.
Eşinden ayrılan birey, onu unutamadığı için, evliliğin yarım kaldığını düşündüğü için sonrasında yeni kişilere kalbini açamayabilir.
Aniden gelen ayrılık, nedensizce sonlanan ilişki, beklenmeyen bir bitiş ve söylenmeyen son söz, bütün bunlar hep akılda kalma nedenidir.
Yarım kalan aşkların unutulmaması, dizilerin en heyecanlı yerinde kesilerek devamının haftaya bırakılması ve merak uyandırılması, devamı aklımıza gelmeyen bir şarkının bütün gün zihnimizde olması vs. zeigarnik etkisidir.
Kişi evinde henüz bitiremediği işini bırakıp arkadaşlarıyla yemeğe katıldığında, aklının bir kısmı evinde tamamlamadığı işe takılıp kalır ve bu düşünceden kurtulamaz. Dolayısıyla da arkadaşlarıyla vakit geçirmenin mutluluğuna ve keyfine varamaz.
Yarım kalan işle ilgili sorunumuzu çözdüğümüzde yaşamımıza daha rahat şekilde devam ederiz.
İşlerimizi bitirmeden tatile gittiğimizde bu işlerle ilgili düşünceler beynimizde dolaşır.
Alacağımız bir ürünün stoklarla sınırlı olduğunu duyduğumuzda, hevesimiz yarıda kalmasın diye onu alma isteğimiz artar.
Garsonlar ödenmeyen siparişleri daha iyi hatırlar.
Kişi bitirmek istediği bir işi yapana kadar zihninde daha iyi tutabilir. İşi bitirdikten sonra o işi unutma süreci başlıyor.
Birey beraberlik sürecindeyken, daha önceden o kişiyle yaşadığı ve çözemediği sorunları daha çok hatırlar.
Yarıda kalan ödevler, sonlandırılmamış tartışmalar, yarım kalan eğitim hayatı da zihni meşgul eder, hep akıldadır.
Günümüzde insanların en önemli problemlerinden biri olan stresin kaynağında da yarım kalan işlerin etkisi çok büyüktür.
Ödevini tamamlamayan öğrenci, aklı ödevinde kaldığı için oyun oynarken rahat edemeyebilir.
Öğrenci ders çalışırken kesintisiz çalışmak yerine kısa molalar vererek, molada başka şeylerle ilgilenip daha sonra çalışmasına devam ederse konuları daha iyi öğrenir, sıkılmamış olur ve çalışmayı bitirebilir.
Yaşamımızda yapamadığımız, söyleyemediğimiz ve beceremediğimiz şeylerin üzüntüsünü, pişmanlığını yıllar sonra bile daha net hatırlıyor ve unutamıyoruz. Bizi mutlu eden şeyleri hatırlamaktan daha çok, üzen olayları hatırlıyoruz. Beynimiz yarım kalan şeylerin tamamlanması ihtiyacını duyuyor.
Bazı sorunlarımızın kaynağı geçmişte yaşadığımız ve gerekli tepkiyi, karşılığı veremediğimiz aklımızdan çıkmayan olaylardır. Zaman geçse de, bu olaylar bilinçaltında kişiyi rahatsız etmeye devam eder.
İşleri mümkün olduğunca yarım bırakmamak gerekiyor. İşler sırayla yapılabilir ya da gereksiz işlerden vazgeçilebilir.
Birey, daha önce yarım kalan bir işinden dolayı diğer işlerini yapmak için harekete geçemiyor ve bu sorunu sürekli yaşayarak çözemiyor ise bir uzmandan destek alması gerekir.
Hipnoterapi - psikoterapi ile bireyin geçmişinde
yarım kalmışlık hissine sebep olan olaylar ve durumlar, bilinçaltı düzeye ortaya çıkarılarak anlamlandırılır ve çözümlenir.

 “ÇOCUKLAR OKULA BAŞLADIĞINDA ORGANİK BESLENME KONUSU ÖNEMİNİ KAYBEDİYOR”

Covid-19 pandemisi nedeniyle hareket alanı kısıtlanan çocukların, sağlıksız gıda tüketiminin de etkisiyle obezite sorunu ile karşılaşma riskleri daha da arttı. Türkiye’nin ilk sağlıklı ve organik atıştırmalık markası GekoO’nun kurucusu Biyolog Özlem Atabaş, sağlıklı beslenmenin bu riski azaltmada önemli bir etken olduğunu vurgularken, organik olmayan gıdaların çocuklarda yarattığı sağlık sorunlarına dikkat çekti. Uzman Psikolog ve Pedagog Ebru Şen ise çocuklarda beslenme sorunlarının belirtilerini aktardı ve ailelere önemli uyarılarda bulundu.

Özlem Atabaş, organik gıda üretimi ve tüketiminin hem doğa üzerindeki hem de insan sağlığındaki olumlu etkilerine dikkat çekiyor. Gıda üretiminde kullanılan bazı işlemlerin ve kimyasalların çevreye verdiği zararlar bakımından küresel bir sorun haline geldiğini vurgulayan Atabaş, GekoO ürünlerinde bütün bu etkileri gözeterek titiz bir çalışma yürüttükleri bilgisini verdi. “Ürünlerimizin formüllerini oluştururken her yaşın ihtiyacını göz önünde bulundurarak özellikle besin değerlerinin çok yüksek olmasına özen gösteriyoruz.” şeklinde konuşan Atabaş; vitamin, mineral, antioksidan ve lif yönünden zengin, düşük ısıda, doğru işlemden geçmiş ürünler üretmek konusunda hassas davrandıklarının altını çizdi.

HAREKETLİ PROTEZLERE DAİR TÜM MERAK EDİLENLER

Eksik dişler, estetik açıdan hoş olmayan bir görünüme neden olduğu gibi çiğneme fonksiyonunu etkileyerek genel sağlık üzerinde de olumsuzluklar yaratıyor. Bu noktada diş eksikliklerinin tedavisinde kullanılan ve istenildiği zaman rahatlıkla takıp çıkarılabilen hareketli protezler, sindirim sisteminin başlangıcı kabul edilen dişlere sağlıklı çiğneme fonksiyonu kazandırıyor. Ancak yeni protezlere alışmak bazı kişilerde zaman alabiliyor ve bu süreç bazı alışkanlıkların değiştirilmesine neden olabiliyor.

Hareketli protez kullanmaya yeni başlayan hastaların alışma sürecine katkıda bulunacak öneriler paylaşan Türkiye İş Bankası grup şirketleri arasında yer alan Bayındır Sağlık Grubu, Bayındır Fenerbahçe Diş Kliniği Protez Uzmanı Dr. Dt. Kübra Yıldız Domaniç, sabır göstermenin ve hekim ile uyum içinde olmanın önemine değindi.

Diş eksikliklerinin tedavisinde kullanılan, istenildiği zaman rahatlıkla takıp çıkarılabilen ve eksik dişlerin yerini alan apareyler hareketli protez olarak adlandırılıyor. Kişiye özel olarak üretilen protezler yardımı ile sindirim sisteminin başlangıcı kabul edilen dişlere sağlıklı çiğneme fonksiyonu kazandırılıyor. Ancak yeni protezlere alışmak bazı kişilerde zaman alabiliyor ve bu süreçte bazı alışkanlıkların değiştirilmesine neden olabiliyor.

Yeni protezlerin kullanımını öğrenmenin zaman ve sabır istediğini söyleyen Bayındır Fenerbahçe Diş Kliniği Protez Uzmanı Dr. Dt. Kübra Yıldız Domaniç, “Daha önce protez kullanmış olsanız bile yeni protezlerinize alışmanız için mutlaka bir süre gerekecektir. Bu sürede protezinizin ağız yapınız ile birebir uyumlanması ve tam konforla kullanabilmeniz için bazı aşındırmalar, düzeltmeler gerekebilir. Sabır gösterir ve hekiminizle uyum içinde olursanız kısa bir süre içerisinde protezinizi rahatlıkla kullandığınızı göreceksiniz” diye konuştu.

Sinoz'un Pazarlama ve Marka Direktörü Ebru Bakanay oldu

E-ticaret ve kozmetik alanlarında adından sıkça söz ettiren Sinoz'da,  Pazarlama ve Marka Direktörlüğü görevine Ebru Bakanay getirildi. 2018 yılından bu yana kurumu farklı alanlarda temsil eden Bakanay, Beykent Üniversitesi Uluslararası Lojistik Bölümü mezunu.

Çalışma hayatına, CarrefourSA Genel Müdürlüğü Lojistik departmanında başlayan Ebru Bakanay, Marka ve Pazarlama alanına duyduğu ilgi ile 2012 yılında Bahçeşehir Üniversitesi Stratejik Pazarlama ve Marka Yönetimi Yüksek Lisans Programını bitirdi. Daha sonra,  “Coca Cola’da Saha Satış Sorumlusu” olarak görev yaptı. Destek Patent firmasında “Marka Proje Yöneticisi” olarak görev aldığı sırada; firmaların Kurumsallaşma, Markalaşma, Marka Değerleme ve Turquality gibi süreçlerinde çeşitli projeler yürüten Bakanay, evli ve bir çocuk annesidir.