Tarih, öyle sıradan insanların yazdığı gündelik bir hikâye değildir; güçlülerin kaleminden kanla damlayan bir manifesto gibidir. İşte Suriye… Yıllardır bu kanlı manifestonun başrolünde. Ve Esad… Modern çağın en tartışmalı figürlerinden biri. Ama sormak gerek, bir ülkeyi yerle bir eden bu savaşta Esad’ın sırtını yasladığı Kremlin neden böylesine ısrarcıydı?

Çünkü mesele Esad değil, mesele dünya sahnesindeki güç dengeleriydi. Putin için Suriye, Akdeniz’in dibinde bir satranç taşıydı, yalnızca Esad’ın iktidarını kurtarmak değil, aynı zamanda NATO’nun çevreleme stratejisine meydan okumaktı. Bir yandan Washington’a “Ben buradayım” derken, diğer yandan Ortadoğu’daki petrol ve doğalgaz denklemini yeniden yazmaktı.

Rusya, Suriye’ye sadece bombalarla değil, bir stratejiyle indi. Esad’ın Şam’daki tahtını koruyarak, kendi tahtını uluslararası arenada daha sağlam bir yere çekti. Ama işin aslı şu: Esad, Moskova için yalnızca bir vitrin. Arkada dönen oyun daha büyük, daha acımasız. Çünkü mesele sadece bir diktatörü kurtarmak değil, dünyanın kurallarını yeniden yazmak.

Kimin kazandığını mı merak ediyorsunuz? Tahtada şah çekilirken piyonların kanla yazdığı tarihi okumayı bilenler bilir: Asıl kazanan hep güçtür, adalet değil. Şimdi düşünün, bu hikâyede adalet ne kadar yakındı ve ne kadar uzakta?

Esad, bir diktatör olabilir. Kendi halkına bombalar yağdıran, şehirleri enkaza çeviren, milyonları yerinden eden bir zalim. Ama Suriye’nin ötesine geçtiğinizde, onun kaderi sadece Suriye’nin değil, dünyanın da kaderiyle ilintili bir oyun. Bu yüzden Putin, Esad’a sırtını dönmedi. Çünkü o enkazın içinde, Moskova’nın Ortadoğu’daki gücünün anahtarı vardı.

Rusya, 2015’te Suriye’ye girdiğinde dünya şaşkına döndü. Hava saldırıları, stratejik üsler, devasa bir askeri lojistik ağı… Ama Moskova’nın mesajı netti: “Batı'da kurduğunuz düzeni, Ortadoğu'da da kurabileceğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.”

Unutmayın, Putin bir satranç ustasıdır. Ve Esad’ın arkasında durmak, sadece bir hamle değil, bir stratejiydi. Akdeniz’deki Tartus Üssü’nü korumak, bölgedeki enerji geçiş noktalarını kontrol altına almak, hatta Batı’nın Ortadoğu üzerindeki hegemonyasına meydan okumak… Esad’ın tahtı, aslında bu büyük oyunun bir parçasıydı.

Peki, bunun bedelini kim ödedi? Tabii ki halk. Aleppo’nun harabelerinde çocuklar ağladı. Doğu Guta’nın enkazında anneler mezar kazdı. Ama mesele halk değil, mesele güçtü. Dünyanın kuralları böyle işliyordu: Güçlünün yazdığı hikâyede, zayıfın adı geçmezdi.

Putin Esad’ı Teslim Eder mi?

Siyaset dünyasında kalıcı dostluklar yoktur, sadece çıkarlar vardır. Bu kural, Putin’in Suriye oyununda da değişmez. Bugün Esad, Kremlin’in Ortadoğu’daki en büyük taşlarından biri; ama yarın dengeler değişirse, o taş gözden çıkarılabilir. Çünkü Putin için Esad bir hedef değil, bir araç.

Rusya, Suriye’ye askeri destek sağlayarak Akdeniz’deki Tartus ve Hmeymim üslerini korudu, Ortadoğu’da yeniden büyük bir güç olduğunu kanıtladı ve Batı’nın bölgedeki planlarını sekteye uğrattı. Şimdi herkesin aklındaki soru şu: Putin, Esad’ı istediği her şeyi elde ettikten sonra “satar” mı?

Putin ve Kremlin’in Stratejik Hesapları

Putin, her zaman pragmatik bir lider olmuştur. Esad’ın Moskova’da kalması, uluslararası bir pazarlıkta Rusya için önemli bir koz olabilir. Örneğin, Batı’nın Rusya üzerindeki yaptırımlarını hafifletmesi ya da NATO’nun genişleme politikalarından geri adım atması gibi konularda Esad, Kremlin için bir pazarlık aracı haline gelebilir.

Ancak Putin, Esad’ı uluslararası yargıya teslim etmek gibi bir hamleyi yaparken, Rusya’nın müttefiklerine verdiği mesajı da düşünmek zorunda kalır. Eğer Kremlin, Esad’ı kolayca feda ederse, diğer müttefikleri ve partnerleri Moskova’ya olan güvenlerini sorgulamaya başlayabilir. Bu da Rusya’nın uluslararası arenadaki nüfuzuna zarar verir.

Esad’ın Moskova’daki varlığı, çıkarların dostluktan önce geldiği bir dünya düzeninin açık bir tezahürüdür. Putin için Esad, stratejik bir piyon olmaktan öteye geçmeyen bir figürdür. Ancak bu oyun ne Esad’ın ne de Putin’in hikâyesidir; asıl kaybeden, savaşın enkazı altında ezilen Suriye halkıdır.

Ve unutmayın: "Taş devri taş bittiği için değil, yeni bir dönem başladığı için biter."

Suriye'de tahtından edilen Esad gitti ama tahtın üzerinde oturan yeni ellerin kime ait olacağı daha "yazılmamış kitabın" konusu. Rusya, kalemini tutuyor...