Almanya’nın Türkiye’nin Eurofighter savaş uçaklarını satın alma talebini yeniden gözden geçirdiği bildiriliyor. Alman Başbakanının geçenlerde Türkiye’ye yaptığı ziyaretin de temel konularından biri bu konuydu. Basında yapılan haberlere göre Türkiye’ye Eurofighter savaş uçağı satışına uzun süredir engel koyan Almanya, teknik görüşmelerin başlamasına onay vermesiyle, Eurofighter konsorsiyumunu oluşturan İngiltere, İtalya, İspanya ve Almanya’dan teknik bir heyetin birkaç hafta sürmesi beklenen görüşmelere başladığı belirtilmekte. Söz konusu teknik görüşmelerin ardından Almanya’nın da satışa nihai onay vermesi halinde Türkiye, ilk aşamada 24 adet Eurofighter savaş uçağını mümkün olan en kısa sürede alması beklenmektedir. Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in konuyla ilgili bir süre önce yaptığı açıklamada, “Türkiye, İngiltere ve İspanya ile görüşerek 40 adet Eurofighter temini çalışmalarını sürdürüyor. Almanya’yı ikna etmeye çalışıyorlar.” ifadelerine yer vermişti. Sanıyoruz ki geçenlerde Ankara’da yapılan bu üst düzey görüşme artık bu süreci hızlandıracak ve ileriki aşamalarda bu sayının 40’a tamamlanması ile ilgili pürüz kalmayacaktır.
Böylelikle, Türk Hava Kuvvetleri’ne 40 adet Eurofighter Typoon savaş uçağı alımında kritik bir eşik aşılmış olacak. Aynı zamanda yaklaşık 3 hafta sürmesi planlanan görüşmelerde Eurofighter savaş uçaklarının tedarik süreci, personel eğitimleri ve bakım programları gibi konuların görüşüleceği ifade edilmektedir.
Türk Hava Kuvvetleri envanterinde bulunan F-16’ların belli bir yaş haddine ulaşmış olması ve jeopolitik olarak hava kuvvetlerinin dinamizminin oldukça önemli olduğu bu günlerde akıllarda yaş haddini dolduran F-16 savaş uçaklarının yerini alacak yeni sistemlerin soru işareti beliriyordu. Türkiye ile Birleşik Krallık arasındaki iş birliği uzun süredir olumlu yönde gelişim sürdürüyor. İki ülke arasındaki irili ufaklı görüş ayrılıklarına ve Birleşik Krallık’taki engebeli iç siyasete rağmen bu gelişim devam ederken savunma iş birlikleri de gelişimine devam ediyor. Özellikle havacılık alanında Milli Muharip Uçak – KAAN üzerinden başlayan ve bugün Eurofighter Typhoon alımını da içeren gelişmeler iki ülkeyi kritik bir noktada tutuyor. ABD’nin S-400 alımını bahane ederek Türkiye’yi F-35 programından çıkartarak ambargo uygulaması sonrasında Milli Muharip Uçak – KAAN yeterli düzeyde envantere girene kadar geçen süreçte Türk Hava Kuvvetleri’nin nitelik ve nicelik açısından akamete uğramaması gerekti. Bu doğrultuda savaş uçağı alımı noktasında çeşitli ihtimaller konuşulmuş Eurofighter da bu ihtimallerden biri olmuştu. Türkiye’ye F-16 Block 70 savaş uçağı ve modernizasyon kiti satışının onaylanmasına rağmen Türkiye’nin Eurofighter savaş uçağı talebi devam etmektedir. İngiliz savunma devi Typhoon’un çok çeşitli hava-hava ve hava-kara mühimmatı taşıma kapasitesiyle rakipsiz bir çevikliğe ve kullanıcı ülkelerin isteklerine uygun entegrasyonların sağlanmasında olumlu ve güçlü bir argeye sahip olduğu bilinmektedir. Şirketin bu imkanın sağlaması da Milli mühimmatımızı bu uçaklarda kullanabilmek demektir.
Peki, Almanyanın Türkiye’ye Eurofighter uçak satışındaki çekingeleri nelerdir? Neden bu süreci ağırdan aldı ve neyin pazarlığını yaptı?
Almanya'nın Türkiye'ye Eurofighter Typhoon savaş uçaklarının satışındaki çekinceleri, birkaç farklı diplomatik, politik ve teknik faktörden kaynaklanıyor:
İnsan Hakları ve Demokrasi Kaygıları: Almanya, Türkiye ile olan savunma ilişkilerinde, özellikle insan hakları ve demokrasi konusundaki endişelerinden dolayı temkinli bir tutum sergiliyor. Türkiye'deki iç siyasi gelişmeler, muhalefete yönelik baskılar ve özellikle 2016'daki darbe girişimi sonrası uygulanan politikalar, Batılı müttefikler tarafından eleştirildi. Almanya bu nedenle savunma alanında Türkiye ile daha temkinli bir işbirliği yürütmekte.
AB İçindeki Çekinceler: Almanya, Avrupa Birliği üyesi olarak, savunma sanayi ürünlerinin üçüncü ülkelere ihracatı konusunda AB'nin politikalarıyla uyumlu olmak zorunda. Türkiye'ye yönelik bazı AB üyelerinin endişeleri ve özellikle Türkiye'nin Suriye'ye askeri operasyonları, silah satışlarını sınırlama yönündeki AB baskılarını artırdı. Almanya da bu çerçevede Türkiye'ye yapılacak satışlara karşı temkinli davranıyor.
NATO İçindeki Gerginlikler: Türkiye'nin Rusya'dan S-400 hava savunma sistemini alması, NATO'daki bazı ülkelerde ciddi güvenlik endişelerine yol açtı. S-400 sistemlerinin NATO'nun hava savunma entegrasyonu ve güvenliği açısından risk oluşturabileceği gerekçesiyle, birçok ülke Türkiye'ye ileri teknoloji savunma sistemleri satışı konusunda çekimser bir tavır aldı.
Türkiye’nin savunma sanayisinde ve özellikle İha ve Siha teknolojisindeki atılımları bölgedeki güç dengelerini kendi lehine bozdu. Üstün bir hava gücü ülkeler için en büyük caydırıcılıktır. Güçlenen Türk Hava Gücünün önünü kesmenin en kolay yolu sahip olmak istediği uçaklara erişimi engellemek ya da geciktirmektir.
Almanya Orta doğu coğrafyasında yıllardır süren istikrarsızlığın sonuçlarını her zaman iyi okuyan bir ülke olmuştur. Bölgeye hakim kaos ortamı, bu ortamın milyonlarca insana yer değiştirme zorunluluğu getirmesi ve kıta Avrupa’sının sınırlarını bu mülteci akınından koruma iradesi, bu uçaklarının satışında olası pazarlık kozunu kullanan Almanya’ya avantaj sağlamış, görüşmelerin ve satış sürecinin seyrini istediği gibi yönetmesine izin vermiştir.
Tüm bu hususlar Türkiye’nin Birleşik Krallık ile yaptığı direk görüşmelerde elbette ki gündeme de gelmektedir. Ortağını anlaşmaya ikna etmeye çalışan İngiltere Almanya’nın ortaya koyduğu olumlu tavrın devam etmesini istemekte ve bu süreçte uçakların satışını onaylamasını beklemektedir. Uzun süredir Türkiye’ye silah ve savunma ekipmanları satışını engelleyen Almanya’nın, son günlerde bu tutumunu yumuşattığı görülmektedir, çok fazla ödün vermeden bu uçaklara sahip olmak ve yerli milli uçaklarımızı biran önce gökyüzünde görmek en büyük hedefimiz olmaya devam etmelidir.
Türkiye’nin Eurofighter Typhoon alımı aşamasında, Rus yapımı Su-57 ve Çin yapımı J-20 gibi 5. nesil savaş uçaklarını da mutlaka karşılaştırmış ve bu platformların taktik ve teknik açıdan avantaj ve dezavantajlarını değerlendirirken çeşitli kriterlere bakarak karar vermiştir.
Su-57 (Rusya) Avantajlar:
Çok Yönlülük: Su-57 hem hava üstünlüğü hem de yer hedeflerine saldırı görevlerinde etkili bir uçaktır. Hem manevra kabiliyeti hem de çok çeşitli silah yükleri taşıyabilmesi, onu çok yönlü operasyonlar için uygun kılar.
Yüksek Manevra Kabiliyeti: Su-57, süpermanevra kabiliyeti ile bilinir. Rus mühendisliği, uçakları yüksek G kuvvetlerine dayanıklı ve yüksek hızlarda manevra yapabilecek şekilde tasarlamıştır. Özellikle yakın hava muharebesinde (dogfight) avantaj sağlar.
Hız ve Seyir Yeteneği: Su-57’nin süpersonik seyir yeteneği (supercruise) ve maksimum hızları, onu hızlı müdahale ve uzun menzilli saldırılar için avantajlı hale getirir. Ayrıca yüksek hızda düşük radar kesitiyle radar sistemlerinden kaçınabilir.
Güçlü Silah Entegrasyonu: Geniş yelpazede hava-hava ve hava-yer füzelerini taşıyabilme kapasitesi vardır. Ayrıca Rus füzeleri, özellikle R-77 gibi uzun menzilli hava-hava füzeleri, yüksek ölümcüllüğe sahiptir.
Dezavantajlar:
Radar Kesiti (Stealth) ve Teknoloji Seviyesi: Su-57’nin radar kesiti (RCS) F-35 ve J-20 gibi rakiplerine kıyasla daha yüksektir. Rus uçaklarında genellikle stealth tasarım ve teknolojiler Batılı ve Çin rakiplerine göre daha az gelişmiş durumdadır.
Lojistik ve Destek: Rus askeri teknolojisiyle entegrasyon ve lojistik altyapısının kurulması, özellikle NATO standartlarından farklı olduğu için Türkiye açısından zorlu olabilir. Yedek parça ve bakım hizmetleri konusunda uzun vadede zorluk yaşanabilir.
Batı Yaptırımları: Rusya’ya yönelik yaptırımlar nedeniyle teknoloji transferi ve bakım süreçlerinde zorluklar olabilir. Ayrıca NATO ile uyumsuzluk uzun vadede Türkiye'nin askeri sistemlerini entegre etme sürecini zorlaştırabilir.
J-20 (Çin)
Avantajlar:
Stealth (Görünmezlik) Yeteneği: J-20, Çin’in en ileri gizlilik teknolojileriyle donatılmıştır. Düşük radar kesiti ve şekil tasarımı, onu hava savunma sistemlerinden gizlenme konusunda oldukça yetkin hale getirir. Bu özellik özellikle hava üstünlüğü görevlerinde büyük avantaj sağlar.
Uzun Menzil ve Silah Taşıma Kapasitesi: J-20, uzun menzilli görevler için optimize edilmiştir ve büyük bir silah yükü taşıma kapasitesine sahiptir. Stratejik hedeflere derinlemesine saldırılar düzenlemek için avantaj sağlar.
İleri Sensör Teknolojisi: J-20’de kullanılan AESA radar ve gelişmiş sensörler, hava sahası farkındalığını artırır. Çin, bu uçakta yapay zeka ve veri füzyonu gibi modern savaş teknolojilerini de entegre etmeye çalışmaktadır.
Silah Entegrasyonu: J-20, uzun menzilli hava-hava füzeleri ile donatılmıştır. Özellikle PL-15 gibi füzeler, çok uzun menzilde etkili olabilir ve hava üstünlüğü sağlama konusunda avantaj sunar.
Dezavantajlar:
Motor Teknolojisi: J-20’nin motor teknolojisi, Batı ve Rusya'nın gerisinde kalmaktadır. Çin halen tam anlamıyla verimli bir süpersonik seyir yeteneği sunabilecek motoru geliştirme aşamasında zorlanmaktadır. Bu, performansını ve menzilini sınırlandırabilir.
Lojistik ve NATO Uyumluluğu: Çin askeri sistemleri, NATO ile tam uyumlu değildir. Türkiye gibi NATO üyesi bir ülkenin Çin ile entegre bir hava gücü oluşturması, zorlu bir süreç olabilir. Bu, özellikle komuta-kontrol ve veri paylaşımı açısından ciddi sorunlar doğurabilir.
Güvenilirlik ve Test Süreci: J-20’nin operasyonel geçmişi ve test edilme süreci, Batı uçaklarına kıyasla daha kısa ve sınırlıdır. Uzun vadede güvenilirlik konusunda soru işaretleri olabilir. Ayrıca teknoloji transferi veya yedek parça temininde Çin’le işbirliği zorluklar yaratabilir.
Eurofighter Typhoon ile Karşılaştırma:
Avantajlar: Eurofighter Typhoon, NATO ile tamamen uyumlu olup, Türkiye’nin mevcut hava savunma ve komuta sistemlerine rahatça entegre olabilir. Teknik açıdan yüksek manevra kabiliyeti, güçlü radar sistemleri ve çok rollü kullanım yeteneği sunar. Hem hava üstünlüğü hem de saldırı görevleri için çok uygun bir uçaktır. NATO işbirliği ve bakım, yedek parça gibi lojistik destek kolaylıkları vardır.
Dezavantajlar:
5 nesil bir uçak olduğundan Su-57 ve J-20 gibi 5. nesil uçaklara kıyasla stealth ve sensör teknolojisi bakımından geri kalabilir. Radar kesiti, 5. nesil uçaklara göre daha yüksektir, bu da onu daha kolay hedef alınabilir hale getirebilir.
Sonuç:
Su-57, Türkiye’nin çok yönlü savaş kapasitesini artırabilir ancak NATO uyumu ve Rusya’ya yönelik yaptırımlar büyük engeller oluşturabilir.
J-20, gelişmiş gizlilik ve sensör teknolojileriyle cazip bir seçenek olabilir, fakat NATO ile uyumsuzluk ve Çin ile askeri entegrasyon zorlukları dikkate alınmalıdır.
Eurofighter Typhoon, NATO uyumluluğu ve güvenilirliği ile güçlü bir seçenek olarak öne çıkar, ancak nesil savaş uçaklarının teknolojik avantajlarını sunamayabilir.
Hangi platformun seçildiği, Türkiye’nin stratejik ihtiyaçlarına ve diplomatik ilişkilerine bağlı olarak şekillenmektedir.