Evet televizyon İzlemem, ama izleyene de laf etmem. Ancak izlenen programların izlenme oranı abartılıyorsa, hatta ve hatta çoğu zaman verdiğimiz şehitl

Evet televizyon İzlemem, ama izleyene de laf etmem. Ancak izlenen programların izlenme oranı abartılıyorsa, hatta ve hatta çoğu zaman verdiğimiz şehitlerden daha çok konuşuluyorsa, o noktadan sonra durur düşünürüm. Ülkemde ne oluyor?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduğu günlerden bu yana en tehlikeli günlerini yaşıyor. Son bir kaç yıl içinde Orta doğu coğrafyasındaki yakın ve uzak komşularımızın saplandığı iç savaş batağından kaçan milyonlarca insan topraklarımıza göç etmek zorunda kaldı. Bir yanda mülteci sorunları, öte yanda Ülkemizin baş belası olan terör. Aylardır şehit haberleri, çocuk ölümleri durdurak bilmiyor.
Ülkemizde tüm bular yaşanırken sokakta, evlerde, sosyal medya da konuşulan tek konu Acun Ilıcalı’nın sunduğu ve yapımcılığını üstlendiği survivar programı oluyor. Kim birinci oldu dıye herkes birbirine soruyor ya da birinciyi beğenmeyenler var. Üzülenler, ağlayanlar gibi bir sürü ıvır zıvır.
Açıkçası tüm bunları gördükçe bir şeyler bana ters geliyor, bir şeyler içimi acıtıyor, sindiremedğim birşeyler var.
Sindiremediğim belki de böylesi gerçekçi olmayan sanal bir yarışmaya insanların, kendilerini bu denli kaptırmış olması.
Benim gibi Survivor’u izlemeyen ve merak eden arkadaşlara yarışmayı kısaca anlatmak istiyorum.
İlkten yarışmacıları deniz kenarında, ağaçlıklı bir kumsala bırakıyorlar. Su yok, ekmek yok, yiyecek yok. Yatacak yer yok. Bu yoklukla savaşıp; nasıl hayatta kalırım diyerek herkes kendi saksını çalıştırıyor. Çatlak saksılardan dahi medet umuluyor. Öyle ya, akşam oldu olacak, daha gırtlaklara bir lokma bile girmedi. Sizi o ıssız yerlere bırakıp gidenler."ne haliniz varsa görün diyerek, geri dönüp, kalan sağları toplayacaklar kumsallardan.
Tırmanıyorlar, zıplıyorlar, iniyorlar, çıkıyorlar, halatlar, köprüler, çukurlara bata çıka ve birbirlerine çamur ata ata birbirlerini oyun dışı bırakmayı hedefliyorlar. Tıpkı hayatın kendisi gibi. Ama yaşadıkları hayatın kendisi değil.
Oyun iki takıma ayrılmış yarışmacıların birbirini kırıp dökmesine dayalıdır. Açlık, soğuk psikolojik gerginlik ortamında en çok direnen ödülü kazanır.
Ayak bileğindeki sıyrığı dakikalarca göstererek izleyicinin acıma duygusuyla alay ederken, hergün kurşun yaralarıyla acı çekerek ölen şehitlerimizi unutturan gereksiz bir yarışmadır.
Tüketim toplumu olduğumuzdan beri halkımız sadece televizyonda gösterilenlerle ilgileniyor. Gösterilmediği takdirde kendisine şu soruyu sormuyor; bugün, dün meydana gelen olaylar ne oldu ki acaba.
Bugün kaç şehit verdik diye düşünmek yerine Survivor ın birincisini tartışıyoruz. Ah ne acı.
Televizyon programları elbet yapılır ama değerlerimizi, acılarımızı unutmamalıyız.
Umarım vermek istediğim mesajı anlamışsınızdır!