Merhaba Ece Hanım, on parmağında on marifet taşıyan kadın. Yazarlık, sunuculuk, spor ve beslenme uzmanlığı, Fit21 markasıyla spora hazırlananlar için bir giyim mağazası ve anneliğe hazırlanma süreciniz. Bizim dıştan gördüğümüz Ece Vahapoğlu böyle, bana biraz Ece’nin içindeki dişiden bahseder misiniz?

Ece’nin içindeki dişi bence son yıllarda daha çok ortaya çıktı. Hem evlilik hayatı hem anne olma durumum sayesinde bu konulara olan farkındalığım ve eğilimim arttı. Bu sayede içimdeki dişiyi fark edip onu daha çok ortaya çıkardım. Daha çok evde yemek yapan, olaylara eskisi gibi ani tepkiler vermeyen, biraz daha sabırlı bir kadın oldum. Yapım gereği işkolik bir insanım. Burada eril enerji var. Sorumluluk sahibi, aktif, planlı, organize bir insanım, ama dişi insanın özellikleri özel hayatta bunlar değil, o daha sakin, bilge bir kadın. Ben de yaptığım yoga ve meditasyonlarla son yıllarda bu dişi enerjimi daha çok ortaya çıkartıyorum. Dışarıdan bakınca hala çok aktifim, ama içerideki Ece biraz daha sakinledi.

Yeni çıkan kitabınız ‘İçindeki Dişiyi Uyandır’ nasıl ortaya çıktı?

Bundan bir süre önce hamilelik üzerine bir kitap yazıyordum, çünkü o dönemde hamileydim, ancak 2 aylık hamileyken bebeğimizi kaybettik. O dönemde dişilik ve doğurganlığı araştırmaya başlamıştım. Kendim için araştırdığım şeyleri yayınevinin de önerisiyle kitaba döktüm. Ben ne yiyorsam, nasıl besleniyorsam, hangi sporları, hangi egzersizleri yapıyorsam, neleri okuyorsam, neleri düşünüyorsam hepsini kitaba aktardım. Kendi yaptıklarım dışında da yerli, yabancı, özellikle dünyada çok fazla araştırma kitabı araştırdım. Yoga eğitmeniyim, bu dönemde hamile yogası eğitmeni de oldum. Belli çakralarla ilgili kadınları ve dişiliği ilgilendiren egzersizleri de kitaba koydum. Hangi besinleri yemeliyiz onları anlatıyor kitap. Aslında baktığınızda çok kapsamlı, ilgi çekici, öncelikle benim işime yarayan bir kitap oldu, çünkü bu kitabı yazarken hamile olduğumu öğrendim. Dolayısıyla uyguladıklarım işe yarıyor (gülümseyerek).

Bebeğinizi kaybettikten sonra bir kadın olarak nasıl bir sürecin içine girdiniz? Doğurganlığınızı sorguladınız mı?

Sorgulamadım, çünkü bir şekilde özümdeki kadına, insana inancım tamdı. Sadece doğru zaman olmadığını idrak ettim ve teslim oldum. Kabullenmekten başka yapacak hiçbir şey yok. Acı bir süreçten geçiyorsunuz. Heyecanla beklediğiniz bir can, bir anda bedeninden kopup gidiyor, ama sonrasındaki kabullenişle birlikte yeniden güçlenmekte daha farklı bir yol, daha farklı bir aydınlanma oldu. İçinde yarım kalmış bu duyguyu tamamlamak istiyorsun. İçimdeki kadına inancım hep vardı. Sadece onu daha doğru bir şekilde ortaya çıkarmam gerektiğine inandım. Bu olay da ona vesile oldu.

Bu ikinci hamileliğinizde korkularınız oldu mu?

Tabi ki oluyor, çünkü acı bir deneyim yaşadığınız zaman daha sonraki deneyimlerde ister istemez aklınıza geliyor. Her doktor kontrolüne gittiğimde daha endişeli gidiyordum, ama Allah’a binlerce şükür süreç gayet iyi geçiyor. Sağlıklı, pürüzsüz bir şekilde geçiyor.

Uzun bir süre ekran dahil kimse bilmedi hamileliğinizi. Karnınız hiç te belli olmuyordu. Nasıl bu kadar iyi kamuflaj ettiniz?

Yeni kitabımda bunu da yazmalıyım (gülerek). Zaten ilk üç ay karnınız pek belli olmuyor. Sadece siz yaşıyorsunuz mide bulantılarını, halsizliği, yorgunluğu, uyku gelmesini. Üç aydan sonra karın belirginleşmeye başlıyor. Biraz ödem oluşuyor. Fotoğraflarda, giydiğim kıyafetlerde sakladım, bir de ben genelde dar kıyafetleri tercih ederim. O dönem bol giydim. Renkli ve desenli elbiselerle kamufle ettim.



Özel bir nedeni var mıydı?

Önceki hamileliğimden dolayı endişelerim vardı, çünkü o zaman 2 aylıkken hamile olduğumu paylaşmıştım ve akabinde kaybetmiştim. Gerçi paylaştım diye kaybetmedim, ama sadece insan böyle bir durumda daha çekingen oluyor. Eşimle beraber böyle bir karar aldık. Annelerimize bile üçüncü aya girince söyledik.

İçindeki Dişiyi Uyandır kitabının iddialı bir ismi var. Bu kitapla birlikte içindeki dişiliği unutmuş, o dişiliği uzunca bir zaman uyutmuş kadınlara mı sesleniyorsunuz?

Kadınlara sesleniyorum, ama kadınlarla birlikte erkek okuyucularım da oldu. Tabi ki önceliğim kadınlara seslenmek, çünkü etrafımda görüyorum, arkadaşlarımda görüyorum, tanımadığım kadınlarda da görüyorum; kadınlarda ya fazla aksileşme var ya da bir nevi cinsiyetini unutma, nötrleşme var. Ben de bir işkolik olarak buna dahildim. Her şeyi ben yaparım diyen mükemmeliyetçi bir yapı insanı yoruyor. O sebeple kadınlara ‘ben uyandım siz de uyanın, dişi enerji içinizde uyuyor siz de uyandırın’ diye var gücümle seslenmek istiyorum.

Kitabınızın içeriği çok renkli. Ece Vahapoğlu’nu oluşturan, hayatını oluşturan bir bütünün parçaları var diyebilir miyiz?

Zaten kitap yaşadığım gerçek bir olaydan ortaya çıktı. Kitap o yüzden bu kadar gerçek, canlı, bilgi dolu ve içinde samimiyet var. Sadece bir rehber kitap değil, aynı zamanda bir otobiyografi yazdım.

Erkek okuyucularım var dediniz. Onlardan nasıl yorumlar alıyorsunuz?

Çok bilinçli bir kitle, hayatlarındaki kadınları daha iyi anlamak için okuyorlar. Kadın ve erkek enerjisinin nasıl farklı olduğunu idrak edersen bu kadar çok kavga etmezsin.

İlişki düzeyindeki insanlarında iletişimini güçlendirecek şeyler var mı?

Kesinlikle var. Zaten kitapta sadece hamile kalmak, dişilik değil, beden dilinden iletişime, kuracağınız cümlelerden bakışlarınıza kadar kadın-erkek arasındaki fark var. Orada da tavsiyeler ve bilimsel bilgiler var.

Her kadının zaman zaman aynanın karşısına geçtiğinde kendini yorgun, yılgın hissettiği zamanlar oluyor. Böyle zamanlarda içimizdeki hangi dişi duyguyu uyandırmamız gerekiyor?

Her halimizle değerli olduğumuz. İyi günde de kötü günde de; kendimi kötü hissettiğimde de, iyi hissettiğimde de ben değerliyim, çünkü insan böyle. Hayat inişli, çıkışlı, zıtlıklarla var. Benim fit21 markamın kuruluşu da böyle, siyah beyaz renk, yin-yang enerjisi, dişi eril, karanlık aydınlık, gece gündüz… Zıtlıkların uyumu hayat, o yüzden her kadının içinde de bu zıtlıklar var. Aynaya baktığında, o gün hangi yönü ağır basıyorsa o haliyle kendini kabul edecek. Kendi kilonla, bedeninle, ruh halinle her anını kabul etmek.

Karnınızda sizin nefesinizle can bulan, içinizde yaşayan sizden bir parça taşıyorsunuz. Annelik, bebek rahime düştüğü an gerçekten başlıyor mu?

Otomatik olarak eliniz karnınıza gidiyor veya ayağınız yalpaladığında hemen karnınıza dokunuyorsunuz. Bu anlamda evet, içgüdüsel bir şey var. Yemek yerken bebeği de düşünerek besleniyoruz. Öğünlerinizi kaçırmamaya dikkat ediyorsunuz. Bir kişi değil, iki can için artık yaşıyorsunuz.

Bir kadının en büyük dönüm noktası annelik diyebilir misiniz?

Onu bilemem, çünkü henüz anne olmadım. Daha yolun yarısındayım. Her kadın anne olmak zorunda da değil, o sebeple haksızlık yapmak istemem, ama çok kutsal, mucizevi ve keyifli bir süreç.

Anne olacağınızı öğrendikten sonra hayatınız nasıl değişti?

İçinde daha heyecanlı, daha dikkatli adımlar atan, özelini daha çok kocasıyla paylaşan bir süreç oldu. 5 senedir lisanslı atletim. Dünyanın her yerinde koştum, Everest Dağında bile koştum. Koşmalarımı durdurdum. Koşmuyorum, hoplamıyorum, zıplamıyorum… Hamilelere yönelik spor yapıyorum. Nefes ve esneme yapıyorum. Bir de ben suşi çok severim, hamilelikten dolayı çiğ balık yiyemiyorum. Özellikle fiziksel anlamda bunlar değişti hayatımda.

Ülkemizde son yıllarda kadına yapılan şiddet, taciz, tecavüz, her türlü saldırı fazlasıyla artmakta. Bunun son yıllarda artmasının nedenini neye bağlıyorsunuz?

Bence insanoğlunun içindeki öfke çok fazla dışarıya vurmaya başladı. Sosyal medyanın, internetin etkisiyle de herkes dikkat çekmek istiyor. Artık bilgi çok çabuk yayıldığı için, biz bütün bu olanları şimdi daha fazla duyuyor da olabiliriz. Bir de ben dünyada aynı anda hem aydınlığın hem de karanlığın arttığını düşünüyorum. Yoksa karanlık insanlar da, aydınlık insanlar kadar artıyor.

Bunun zamanla düzeleceğini düşünüyor musunuz? Sizce bu durumun düzelmesi için en büyük yük kimin üzerinde?

Eğitim şart. Bu biraz nesiller sürecek bir konu. Kültür, görgü, genetik, yaşadığın coğrafyadan da etkileniyor. Dolayısıyla hemen çözülecek şeyler değil, ama sevgi her şeyi çözer, çünkü korkunun, öfkenin olduğu yerde sevgi yoktur. Sevgi, tanrısal bir aşk, çok güçlü bir aşk, o bütün duyguların üstesindedir. Bizim bu iyi, pozitif enerjiyi arttırmamız gerekiyor. Hepimiz bir titreşimiz ve diğer titreşimlerden etkileniyoruz. Evrendeki iyi titreşimleri arttırmak görevimiz.



Spor yaptığınızı söylediniz. En çok da yoga yaptığınızı biliyoruz. Hamilelik sürecinde en ideal spor yoga mı?

Hamilelere önereceğim en iyi spor yogadır, çünkü yoganın içinde sadece kasları esnetme, güçlendirme gibi fiziksel egzersizler değil, aynı zamanda nefesler ve meditasyonlar var. Bunların hepsi bir bütün. Bebekle kurulan iletişim bağı için, bebeğe gidecek oksijen, kan akışının artması için yoga çok etkilidir. Hamile pilatesi de güzel, ama hamile pilatesi biraz daha sıkılaşmaya yönelik. Aslında hamile yogası çok da çaba peşinde koşmadan, kendini olduğu gibi kabullenip, kendine ve bebeğine dönmek üzere kuruludur.

Beslenme şekliniz şu anda nasıl?

Yine sağlıklı besleniyorum. Her zamanki gibi asitli, yağlı, şekerli yiyecekler yemiyorum. Farklı olarak çiğ balık yemiyorum. Sabahları yumurta tüketiyorum, peynir, zeytin, meyve, koyu yapraklı, yeşil sebzeler yiyorum. Sebze yemeyi seviyorum. Ev yemeği daha fazla yemeye başladım. Kırmızı eti hayatımdan uzun süredir çıkarmıştım, ama bu dönemde birazcık soktum, yine de beyaz et ağırlıklı yiyorum. Eskiden sabahları avokado yerdim. Hamilelikte bir tat değişimi oldu. Artık avokado yiyemiyorum. Tam olarak aşermeye başlamadım ama daha çok tuzlu şeyler canım istiyor. Beyaz peynir ve turşuyu çok seviyorum.

Turşu zaten hamilelikte birçok kadının aşerdiği yiyecektir.

(gülerek) ben de anlamadım. Tuz mu eksik oluyor acaba?

Kitabınızın sonunda ünlü, başarılı iş kadınlarına, kadın enerjisi üzerine yazılar eklemişsiniz. Özellikle eklenmesini istediğiniz bir bölüm müydü?

Evet, özellikle benim istediğim bir bölüm. İlk kitabımı 23 yaşında çıkardım. İlk kitabımda da ünlülerden nasıl yabancı dil öğrendiklerinin hikayesini koymuştum ve o kitap benim en çok okunan kitabımdı. Hala konuşulur. Şu anda 41 yaşımdayım, 18 sene geçmiş üzerinden, hala etkisi sürüyor. Bu kitapta da kadın enerjisini, dişi enerjiyi bir tek ben yazmayayım, 50 tane bizzat tanıdığım kadınlara da sorayım istedim.

En çok hangisinin fikri size daha yakın?

Genelde meslek sahibi kadınlara sordum. Dolayısıyla hepsi aklı başında, hayatı bilen kadınlar. Aralarında çok ayrım yapamıyorum. Hepsi birbirinden değerli görüşler.

Son olarak bu güzel günde bana zaman ayırdığınız için teşekkür ederim. İçindeki dişiyle savaşanlara, onu ortaya çıkaranlara, uyandıranlara, uyandıramayanlara ve hep bu dişilikte var olanlara ne söylemek istersiniz?

Öncelikle bu güzel sohbet için ben teşekkür ederim. Okuyun, kendinize zaman ayırın, kendinize emek verin. Gerçekten bu kitabı okuyun, hatta bu konuyla ilgili filmler izleyin, daha size ilham verecek insanları takip edin ve okuduklarınızı uygulayın. Uygulamadığınız her şey boşlukta sallanıyor. Kendinize zaman ayırın. Bunun sadece hobiniz olması değil, kendinizi her şeyden soyutlayıp kendinize zaman ayırın, çünkü en değerli olan sizsiniz.