Yeryüzünde en tehlikeli insan kaybedecek bir şeyi olmayandır. Çünkü onlara göre, mevcut durumları Nirvana’dır. Sonun başında olmakla beraber, acı hissetmez. Umarsızca bencilleşirler.

Karşınızdaki insana; duyduğunuz öfkeyle kızar, bağırsanız; bir az olsun rahatlatırsınız. Ancak öfkeniz kendinize ise; o iş o kadar kolay olmuyor. 

Ayna karşısına geçip, gözlerinizin içine baktığınız her an sizin için hesaplaşma anıdır. Her defasında aynı şiddet ve aynı etkiyle yakar, canınızı. Hani derler ya, “Aynı espriye defalarca gülmezsiniz. Ama aynı acıya defalarca ağlarsınız.” diye tam olarak konu budur.

Sizce de acımasızlık değil midir? Vücudunuz bile adeta bilinçaltınıza uyumlanmıştır. Mesela ağladığınızda ilk önce sol gözünüzden yaş gelirse geçmişinizi, sağ gözünüzden yaş gelir ise geleceğinizi temsil ettiğidir. Eğer sola bakıp ağlıyor iseniz; geçmişin izleridir, sizi üzen! Ancak sağa bakıp ağlıyorsanız; gelecek korkusu tedirgin ediyordur. 

Algı kapasitesi önemi; akıl almaz bir boyuttadır, bilinçaltımızın ne kadar gizlendiği; ona ne kadar izin verdiğimizle müthiş bir uyum ile sergilendiğindendir.

Ne kadar da ilginç! Hafıza denilen şey. Kayıt cihazlarının en güçlüsü, hiçbir ayrıntıyı gözden kaçırmaz. Sen bile vazgeçsen, o bilgi bir kenarda kullanılmayı bekler. Hem ürpertici hem de çok iyi değil mi sizce de! Düşünsenize kimse sizden hatıralarınızı alamaz. 

Kötü etkileri de yok değil tabii! Unutmak istediğiniz anların bir an olsun sizi terk etmemesi oldukça can sıkıcı ama inanın her şey sizin elinizde.

Serbest bıraktığınız düşüncelerinizin evrenin güzelliği ile olumlanarak size dönüş yapmasına izin verin. Çünkü siz izin vermezseniz bunu sizin yerinize yapacak hiç kimse yok!