Bağ evleriyle meşhur Kovanağzı manevi iklimiyle şehri kuşatan bir yapıya da sahipti. Bunun birinci ve en güçlü örneği Kovanağzı Caddesinde ikamet eden ve iki yılı Hacı Halil Efendi’nin mescidinde, elli dört yılı da ulviyetiyle meşhur Kapu Camiinde olmak üzere elli altı sene her Ramazan ayında hatimle teravih kıldıran Hafız Haydar Efendi’dir. Havzan Nuraniye Kur’an Kursunun kurucusu merhum Abdurrahman Öksüz Hoca Efendinin çekirdek kadrosundan olan merhum İsmail Ketenci Hoca bir sohbetimizde Haydar Efendinin Kovanağzı’ndaki evinden her sabah Kapu Camiine giderken ve yatsıdan sonra evine dönerken merkep sırtında Kur’an’ı hatmettiğini anlatmıştı. Devrin iki kurrasından birisi olan Haydar Efendi bundan başka sabah ve yatsı namazlarında da iki ayrı hatim takip edermiş. Sonraki yıllarda Kovanağzı Caddesi üzerine “Tahta minareli camii” olarak nam salan Hacı Haydar Efendi Camii inşa edildi, cadde Ulukapı sülalesi ile anılır oldu.
Haydar Efendi’nin muhitte hatırı sayılır oranda arazi varmış. Bir gün hayvancılıkla iştigal eden bir arkadaşının alışverişine referans olmuş. Anlaşmaya göre; epeyce koyun alan şahıs, ticaretinden kazandığı para ile borcunu ödeyecekmiş. Fakat o sene hayvanlara kıran girmiş ve koyunların hepsi telef olup gitmiş. Borçluda ödeyecek para yok, alacaklı parasını bekliyorken, durumdan haberdar olan Haydar Efendi “Ben bu ticarete vesile oldum” diyerek, sonraki yıllarda Karaciğan Kiremit Fabrikası yapılan arazisini satıp koyunların parasını ödemiş. Zaman içinde fabrika da tarihin tozlu sayfalarında kaybolup giderken yerine dönemin gözde konutları Güzelbahçe Sitesi yapıldı.
Kovanağzı Caddesinde Haydar Efendi’den önce yaşamış olan ve “Tozoğlu” namıyla bilinen Hoca Efendi’den ise geriye namından başka kalan olmamış. Meşhur hocalardan bir diğeri de Kelleciler Sokakta oturan, Havzan Nuraniye Kur’’an Kursu’nun kurucusu Abdurrahman Öksüz Hoca Efendinin göz nuru Mehmet Küçükşen Hocadır.
Sultanhan Sokaktaki bağ evinde ikamet eden ve mahallenin en eskilerinden olan Mustafa Karnıbüyükler Hoca ise “Kalbibüyükler” namıyla bilinirdi. Hocaefendi aynı zamanda sanayiciydi ve Hacıveyiszade Mustafa Efendi’nin sohbetlerinde bulunmuş, Alvarlı Efe Hazretlerine mürit olup Diyarbakırlı Zeynel Abidin Efendi’den de icazet almış.
Lalebahçe Karakolu’nun arka yönünde bulunan Akşehirli Ahmet Hoca Sokağı ise Darü’l-Hilâfe Medresesi müderrislerinden, Darü’l-Hilâfe kâtibi, İhzari Sınıfları Baş Muallimi, Arapça hocası ve medrese müdürü Akşehirli Hacı Ahmet Talat (Yeşilsoy) Efendi’nin hatırasını yaşatıyor olmalı. Merhum bu muhitte yaşamış olmalı ki adı sokağına isim yapılmış.
Biz Kovanağzı’na taşındığımız ilk yıl Taşçılar Camii imamlığını Lütfiağalar Sülalesinden Lütfi Gördebil Hoca meccanen yapıyordu. Sonra müftülük atamasıyla Münir Hoca, ardından da Ali Hoca geldi. Yaz aylarında açılan mahalle mektebinde Sübhaneke’ye Ali Hocanın önünde başlamış olmalıyız. Java motoru olan Ali Hoca bizim mahalleden ayrıldıktan sonra bir gün annesini de arkasına bindirerek misafirlik için yola çıkmış. O yıllarda tren yolunun hemzemin geçitleri pek bir intizamsızdı. Hoca Efendi bir anlık gafletle kontrolsüz girip arkasında anneciğinin olduğunu unutarak Aydoğdu geçidinde motoru zıplatmış. Vardığı yerde bakmış ki arkasında oturan kadıncağız yok! Bin bir telaşla geri dönmüş ki annesi tren yolunun kenarında oturmuş kendisini beklemektedir.
Tulassalı Seyit Ali Şanlı Hoca gurbet yoluna düşüp Obruk köylerinde imamlık yaptıktan sonra Biga Sokak’ın sakinleri arasına katılmıştı. Kapu Camii, Aziziye ve Sultan Selim’de sohbetlerinde bulunduğu 1940’lı 1950’li, 60’lı yılların meşhur hocalarından bolca hatıra nakleden Seyit Ali Hoca uzun yıllar sanayi dükkânlarını gezerek buralardaki çıraklara namazlık surelerini, Elif ba ve dinî bilgiler öğretti.
Haydar Efendi Camiinde uzun yıllar imamlık yapan Musa Şahin Hoca sonraki yıllarda Karaaliler Caddesine taşınarak yakın komşularımız arasına girmekle kalmayıp Taşçılar adıyla bilinen Karaaliler Camii İmamı İhsan Ünlükaçar Hoca ve babamla sıkı bir ahbaplık kurup derin sohbetlere daldılar.
1980’de Taşçılar Camiine atanan İhsan Ünlükaçar Hoca gezici ve geçici değil, kalıcı imamımız oldu. Zira babası Mümin Efendinin Karaaliler Caddesine nazır hatırı sayılır toprağı vardı. Bizin nesil ve sonraki kuşağın pek çoğunda emeği vardır.
Uzun yıllar Alpaslan İlkokulunda öğretmenlik yapan Ali Yavaş da sadece mahallenin değil Konya’nın saygın hocalarından biriydi. Evinden okula giderken her gördüğü öğrencinin yanında durur, mavi Skoda’sıyla adeta öğrenci servisliği de yapardı. Kardeşi Talip ve Akif Hocalar da sevilen sayılan insanlardandı.
1970’li yıllarda İmam Hatip’li olan Çayırbağlı Haydar Sevencan mezuniyetini müteakiben atandığı imamlık görevini en son Alaaddin Camiinde icra ettikten sonra müftülükte görev aldı. Aynı dönemin talebelerinden Derbentli merhum Hasan Hüseyin Eroğlu ise imamlık yerine talebe yetiştirmeyi tercih edip Kur’an kursu öğretmenliği yaptı.
Dinî tahsilini ve hafızlık eğitimini İstanbul Çengelköy’de Haydar Efendi’de yaparken aynı zamanda terzilik mesleğinde de eğitim gören ve cihan şehrine dair hafızasında pek çok hatıra biriktiren babam Mehmet Güden, annesinin zoruyla Mülayim’e döndüğünde bir süre köy imamlığını üstlenmiş. Konya’ya taşındığımız ilk yıllarda bir süre terzilik mesleğini icra etse de daha sonra Karayolları Bölge Müdürlüğünde, müteakiben de Konya Belediyesinde görev yaptı. Çakılharmanlar Camii ibadete açıldığında müftülük tarafından imam tayini yapılamamıştı. Caminin banisi Derbentli Hayırsever Ali Taşoluk’un teklifi üzerine Konya Müftülüğü beratıyla babam fahri imam olarak Çakılharmanlar Camiine görevlendirildi. 1990’lı yıllarda, şimdi yerinde Mevlâna Kültür Merkezi bulunan Aslanlı Kışla Karatay Belediyesi’nin kullanımına tahsis edilince, burada kapalı duran tarihi caminin ibadete açılması için gayret gösterdi ve kadrolu imam ataması yapılamaması nedeniyle müftülük beratıyla uzun yıllar bura da imamlık yaptı.
Çakılharmanlar Camiinden söz etmişken şahsi bir hatıramızı da nakledelim. İnce Minare Müzesinin yanındaki Tacülvezir Sokak’ta Şenses Elektronik’te çalıştığımız dönem bir gün cami derneğinde görev yapan Necati ağabey yanında iki kişi ile çıkıp geldi. Camiye ses sistemi kurmak için arayış içindeydiler ve benim bu sektördeki bir firmada görev yaptığımı bilmiyorlardı. Ustamız Ahmet Buyurşen ile anlaşırken bizi de mahalle için referans gösterdiler. Ahmet Ustamız, Selahattin Koçak ve bendeniz camide teknik tespitleri yaptıktan sonra kablolar döşendi, hoparlörler monte edildi. Sıra amplifikatörün kurulup sistemin çalıştırılmasına gelmişti. Vakit Ramazan’dı ve bilhassa teravihlerin cazibesini artırmak için ses sistemi ehemmiyetliydi. Amplifikatörün imalatını tamamladıktan sonra Ahmet Usta sistemi çalıştırmak için Kovanağzı’na gitti, fakat saatler geçmesine rağmen bir türlü dönmedi. İftar öncesi son otobüsle mahalleye geldim. Son durak o zamanlar caminin önüydü ve Ahmet ustanın evinde iftara yetişebilmesi için bu otobüse binmesi gerekiyordu. Şoförden bir dakika bekleyip ustayı da almasını rica ederek camiye koştum. Serde tiryakilik de olan ustanın başı iyice dönmüştü. “Bağlantılarda bir hata var ama bulamadım. “Sen bir bak, bulabilirsen düzelt. Bulamazsan yarın erken gelir yaparız” diyerek otobüse koştu. Necati ağabey sevinçle endişeyi birlikte yaşıyordu. Ezana birkaç dakika kala hatalı bağlantıyı bulup düzelttiğimde camideki bir kaç kişinin yüreğine bayram sevinci dolmuştu. Balkonda ezan için hazırlanan imam efendiye koşup ezanı mikrofondan okumasını söylediler. Camideki herkes bir pencereye koşmuş, elindeki hurma ile iftar ederken sesin nasıl yayıldığını büyük bir keyifle dinliyordu. Namazdan sonra eve giderken Necati ağabey “Aman teravih namazında müezzinliğe oturup cihazın başında dur da, bir aksilik olmasın” diye sıkı sıkı tembih ediyordu.
Çakılharmanlar Camii Ramazan aylarında civarın en çok cemaat toplayan camisiydi. Ali Taşoluk’un sağlığında da yılın her kandil günü Mevlid-i Şerif okunur, naneli şekerler, şerbetler ikram edilirdi. Tulassalı Necati Şanlı Hoca’nın dükkân kirası karşılığı imamlık yaptığı camiye daha sonra Müftülük tarafından Tokatlı Mehmet Karakoç atandı ve mahalleyi o kadar çok sevdi ki bizden biri olmayı tercih edip emekliliğinden sonra da burada yaşamaya devam etti.