Bazı filmler daha vizyona girmeden ses getirir. İranlı yönetmen Mecid Mecidi'nin son filmi; ''Hz. Muhammed Allah'ın elçisi'' de bunlardan biri. Film gö

Bazı filmler daha vizyona girmeden ses getirir.
İranlı yönetmen Mecid Mecidi'nin son filmi; ''Hz. Muhammed Allah'ın elçisi'' de bunlardan biri.
Film gösterime girdikten sonra, hakkında söylenmedik pek birşey kalmadı kalmasına ama benim de söylenmedik cümlelerim var..
Bir sinema eleştirmeni ya da bir İslâm tarihçisi gibi değerlendirmem mümkün değil.
Ancak sıradan bir sinema izleyicisi olarak filmi değerlendirebilirdim.
Tabi eğer izleseydim.
Kesinlikle bu filme gitmeyi düşünmüyorum.
Nedenine gelince;
Peygamberimizin hayatının, özellikle çocukluk döneminin anlatıldığı bu filmi görmek istemiyorum.
Alemlere rahmet olarak gönderilen bu büyük insanı, hayatını, vasıflarını o kadar önemsiyorum ki,
 O'nu, şia zihniyetli bir yönetmenin  bakış açısı ile izlemek istemiyorum.
Biz hayatta en değer verdiğimiz, örnek insan, Efendimiz'i yüreğimizde taşıyoruz.
O'nun ahlakını, sünnetlerini hayatımıza yerleştirmeye çalışıyoruz. Biz O'ndan ayrı değiliz ki  hayatını merak edip beyaz perdeye koşalım.
Hem,
Muhammedi bir yaşam tarzımız olsun diye uğraşıyorken,
Suriye'de, Irak'ta, Yemen ve Lübnan'da  Ehl-i  sünnet müslümanları katleden şia zihniyetinden mi öğreneceğiz Efendimiz'i?
Bu size samimi geliyor mu?
Aranızda önyargılı davrandığımı  düşünenler olabilir.
İşte burada cevabım net.
Evet kesinlikle önyargılıyım.
Ne Peygamberimizi ne de İslâmı,
Hz. Ebubekirsiz, Hz. Osmansız ve Hz. Ömersiz düşünemeyiz.
Kaldı ki Efendimizin gözbebeği Hz. Aişe validemizin olmadığı bir film O'nun hayatını ne kadar anlatabilir?
Filmde bu karakterlere yer verilmemiş malesef..
Ayrıca
 Peygamberimizin fiziksel özelliklerine yer verilmesi de ne demek oluyor?
Bu bir tür nabız yoklaması sanki.
Gelen tepkilere göre başka prodüksiyonlarda daha da ileri gidilerek, bir oyuncuyu kullanmaya cüret edebilirler.
Diyanet İşleri Başkanlığı ve İslâm Tarihi araştırmacılarının onayı alındıktan sonra! ülkemizde gösterime giren film, 30 milyon dolarlık dev bir prodüksiyon.
 7 yıl gibi uzun bir sürede çekilmiş. Gösterim süresi 3 saat.
Dünyadaki İslamofobiyi yıkma adına iyi bir adım olabilir belki ama hepsi bu.
İnsan zihni, hayatı boyunca gördüğü hemen hemen her şeyi kaydedecek kadar kusursuz yaratılmıştır.
Yıllar geçmesine rağmen halâ Hz. Hamza dendiğinde aklıma Çağrı filmindeki Anthony Quinn gelir mesela..
İşte bu yüzden, ne izlediğimizden tutun da ne okuduğumuza kadar her şeyden sorumluyuz.
Özellikle görsel sanatlara, zihnimizi meşgul etmesi yönünden çok dikkat etmek  gerekiyor. Seçici olmak zorundayız.
Bu sanatlara Efendimiz'in bakışını ufacıkta olsa anlamamıza yardımcı olacak aşağıdaki hadisi paylaşmadan geçemeyeceğim.
Hz. Âişe’nin, üzerinde tasvirler bulunan bir perdesi vardı ve bunu odasının bir tarafına çekmişti. Hz. Peygamber (asm) bunu görünce, Hz. Âişe’ye
“Şu perdeyi karşımdan kaldır; üzerindeki tasvirler namazda iken hep bana görünüp duruyor.” demiştir (Buhârî, “Libâs”, 93).
Şimdii
Kalbi temiz ama namaz kılmayan müslümanlardan iseniz sorun yok.
Ama kalbi konusunda ölene kadar şüphesi olupta, namazı terk etmeyenlerdenseniz, boşverin gitmeyin.
3 saat filmi izleyip zihniniz kirleneceğine, çok merak ediyorsanız, alın bir siyer kitabı 1 saat onu okuyun daha faydalı...
Dinlerarası diyalog saçmalığını da perçinleme gayesi ile çekilmiş bu filmi, halâ izlemek isteyen  müslümanlara sözüm yok.
Fakat  gençlerimizin filme ilgi duymaması için dua ediyorum.
İnşallah Peygamberimizi şia zihniyetli bir yönetmenin  gözünden değil, kendi gönül gözlerinden görüp seyreder ve her şeyden çok severler...
 Selam ve dua ile...