Bir televizyon programında bir ünlünün sahnede düşmesine güldünüz mü hiç? Yahut popüler birinin adı bir olumsuzluğa karıştığında “Oh olsun!” dediniz mi? Aynı iş yerinde çalıştığınız kişinin bir işte başarısız olmasını, sizden daha iyi ya da dikkat çekici birinin yaptığı hatayı içten içe gülümseyerek sohbet konusu yaptınız mı?

Soruları “Bunlara maruz kaldınız mı?” şeklinde de sormak mümkün. Cevabınız evet ise, Schadenfreude Sendromu aranızda demektir. Schadenfreude, başkalarının talihsizliklerinden duyulan gizli ya da açık haz anlamına geliyor. Elbette rakip takımın oyuncularından birinin oyundan atılmasının, taraftarı olduğunuz takım için olumlu bir durum olması gibi olumsuzluktan zevk almadan da sevinebiliyor olabilirsiniz; ancak burada “zarar” ve “sevinç” sözcüklerinin bir aradalığı söz konusu olduğundan bu duygu, bireyin psikolojisinde ve sosyal etkileşimlerinde derin etkiler bırakabiliyor.

Hele ki bu haz yüksek seviyelerde yaşanıyorsa, o kişide ciddi bir sorun olduğunu dahi söylemek mümkün. Bu sendrom, karanlık yönümüzün bir yansıması olarak görünse de aslında altında birçok psikolojik neden bulunduruyor. Kendine güven eksikliği ve buna bağlı kendini diğerleriyle kıyaslama, bunlardan biri. Bu güvensizlik, diğerlerinin başarılarından ve aldığı alkıştan rahatsız olmayı beraberinde getiriyor. Birey, elinde değerli hissetmesini sağlayacak bir şey bulunduramadığını gördüğünde, malzeme olarak diğerinin başarısını kullanarak öz değerini kendi içinde yükseltmeye çalışıyor. Başarı yerine başarısızlık görürse, o kişinin bunu hak ettiğine ilişkin uydurduğu kılıfları kendisine malzeme yapıyor. Eğer diğeriyle rekabet halindeyse de o düşerken yükseklerden uçurumlara, kahvesini yudumlarken keyifle izlemeyi tercih ediyor.

Yengeç sepeti

Bütün bu durumlar sağlıksız bir ruh halinin göstergesi. Bu duyguları sürekli yaşayan kişiler, empati yeteneklerini kaybederek kronikleşen olumsuz düşünce kalıpları geliştirebiliyor. İletişimleri sekteye uğradığı gibi zihinlerinde “ben” ve “diğerleri” gibi bir kutuplaşmayı da yaratarak empati duygusundan iyice uzaklaşıyor. Bu durum da uzun vadede toplumsal dayanışmayı tehdit ediyor.

Yengeçlerin birbirlerini aşağı çekmelerini anlatan yengeç sepetini duymuşsunuzdur. Bu metafor, insan ilişkilerinde de kişinin diğer(ler)ini aşağı çekmesini ve onların düşmesinden keyif almasını anlatıyor. Bu bağlamda Schadenfreude, duygu dünyamızın karmaşıklığını anlatan önemli bir kavram. İç dünyanızı fark ederek bu karmaşıklığı çözecek ilk kişi sizsiniz. İnsan, iletişimlerinde ne verirse onu alır. Kendinizi tanır, empatik yaklaşır, duygularınızı kontrol ederseniz, o sepette çeken olmadığınız gibi çekiştirenin de düşüremediği olursunuz. Bunun için de ilk yapmanız gereken, diğerlerinin hayatlarıyla ilgilenmeye ve onlarla uğraşmaya zaman kalmayacak kadar kendinize zaman ayırmanızdır.