Sevgili okurlarım, Rusya- Ukrayna savaşının   sekizinci (8) bölümünü,  “BM güvenlik  konseyince Menderes’e dikte edilen  ‘Kore’ye  asker gönderirsen NATO’ya alırız’  şartını  TBMM’ne  dahi getirmeden   onayladığını”  dile getirerek  bitirmiştim. 

Zamanın sabık  Başbakanı Adnan Menderes’in  bu kadarla da kalmayan vukuatları  başka bir yazının    konudur.   Bizi yönetenleri (!)  daha yakından tanıyabilmek  adına  şimdilik aşağıdaki önemli bir  tespitle  yetiniyorum!. 

Aynı  Adnan Menderes,   tarihler 11 Aralık 1950’i gösterdiğinde  Kore’ye asker gönderme konusunda  bakınız ne diyordu ?!  “Kore'ye biz, Birleşmiş Milletler Anayasası gereğince ve 

teşkilatın  aldığı karara uyarak katıldık. (…) Kaldı ki ‘KORE BİR SAVAŞ HALİ DEĞİLDİR.’  Bir uslandırma  ve cezalandırma hareketidir.”   

Henüz 29 yıllık genç   cumhuriyetimizin  kuruluş felsefesi;  anılan iktidarın dayatmalarıyla   delinirken,   Ulu önderimiz  Mareşal Gazi  Mustafa Kemal  Atatürk’ün ölümünden  sonra verilen  bu  ilk ödünle de Küresel Batı’ya      ülkemizin kapıları  ardına kadar açılıyordu.  

1950-1953 yılları arasında  Kore’ye gönderilen  4500 mevcutlu Türk birliğinin  bu savaşta  verdiği  zayiat  tüyler ürperticidir.  Orada üç(3) yıl boyunca – ne uğruna olduğu bilinmeyen- 14 kanlı muharebeye katılıp 721 şehit, 2147 yaralı, 234 esir, 175 kayıp vermiştik.  

O zamanlar Birleşmiş Milletlere üye olan  56 ülkeden  yalnız 17’si  bu savaşa  asker gönderirken  39  ülke -  gönderme mecburiyet olmadığı için- asker göndermemişti! 

Netice nedir derseniz :  Amerika,  İngiltere ve Kanada’dan  sonra en fazla kayıp/ zayiat  veren ülke Türkiye olmuştur! . . 


Not: Yaralılarımızdan  bir kısmının  hayatı da kurtarılamayınca   ölüm sayısı 900’e gelmiş dayanmıştır. 

Bu arada   küresel batının tuzaklarına düşen ülkelerin  isimlerini - bu muharebede olduğu gibi -   daha sonraki   muharebelerde de  görür olmuştuk.    Bir ikisini belirterek konuya açıklık getireyim.  

İngiltere’nin baskılarıyla  kurtuluş savaşımızda ve  Çanakkale  muharebelerinde ANZAKLAR (Avustralya -yeni Zelanda ) ile  Yunanistan  hem Kore’de  hem de  kurtuluş savaşımızda  küresel batının  kurşun askerleri (!)  olarak  bodoslama  ateşe  atılmış,  yağan mermilere  şuursuzca kafa atar hale gelmişlerdir. 

Ne yazık ki,  Menderesler  sayesinde  Kore’de   Küresel Batı’nın   kurşun askerlerine  adı: Türkiye olan  bir ülke  daha  dahil edilmiştir artık!  

Bu arada  batının maşası olan Yunanistan’ın    Türkiye hakkında    küstahça  dile getirdiği söylem ve  yaptığı eylemleri  nedeniyle   tarihten hala ders almadığı  değerlendirilmektedir.  

Kısaca  bu savaşta askerimiz;   kilometrelerce uzakta  ve   ‘bilmediği düşman ve   coğrafyada’   boşu boşuna harcanmıştır. 

Hani  yazılarımda sizlerle sıkça paylaşıyorum ya “Düşmanı ve araziyi tanımayan,  her iki tarafın  imkan ve kabiliyetlerini bilmeyen ülkelerin   aymazca  mücadelesi,  savaşı baştan kaybetmeleri demektir.”diye!  

Bu nedenle  zamanında sizlere sunduğum   aşağıdaki yazımın yedinci bölümünü   zaman bulur okursanız  Kore muharebelerine asker göndermekle ne kadar büyük  hata yapıldığını görmek mümkün olur diye değerlendiriyorum

Yazımın tamamını aşağıdaki erişimden okuyabilirsiniz.
Kaynak: https://www.oncevatan.com.tr/yunanliyi-ve-ermeniyi-ne-kadar-taniyoruz-yedi-7-bolum-makale,50383.html

                                                       ***

Dünyayı yönetmeye soyunanlar için  artık Türkiye’nin  asker gücü, stratejik yapısı ve   coğrafi konumu  son derece  hayati önemi haizdir. Bu da demektir ki,   denge stratejisinde deneyimli olan Türkiye’yi,   hangi güç  saflarına çekmeyi başarırsa   çok büyük bir   avantajı  yakalamış olacaktır.   Soğuk Savaş Döneminde  Küresel Batı,   Türkiye’yi   kucaklayarak bu avantajı sonuna kadar kullandı ve nefesini küresel doğuya hissettirecek kadar yaklaştı da yaklaştı! 

Acaba şimdi  avantaj elde etme sırası  palazlanan Doğunun NATO’suna mı  kayıyor ne?!  

Zira   1996 yılında Çin, Rusya,Kazakistan, Kırgızistan  ve Tacikistan’dan oluşan Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) veya Şanghay beşlisi  (5) 2001 yılında Özbekistan'ın da katılımıyla üye sayısını altıya (6) çıkarmıştı. 

2017 yılında  ise Hindistan ve Pakistan’ın katılımıyla üye sayısı sekiz (8) olan bu örgüte  Türkiye’de ;  2012’de  Pekin’deki yapılan  “ diyalog ortağı”  zirvesine  katılınca   Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin    bu yaklaşımı lehine  çevirmekte gecikmedi. 

Ve 20 Eylül 2022 tarihinde  “Türkiye’nin Şanghay İşbirliğine katılması için önce NATO’dan çıkması gerektiği” şartını  dile getiriyordu! 

Bu arada Küresel Doğu , son zamanlarda   Şanghay İşbirliği Örgütü’ne   (ŞİÖ)  katılan ülkelerle  oldukça etkin konuma gelmektedir. Bir de buna  İran’ın  2021 tarihinde Şanghay’a üye olma girişimini eklerseniz  örgütün  bundan böyle altın çağını yaşayacağını  söylemek  hiç de abartılı olmaz!.                                                                                                                                                                     Kısaca batının NATO’su  kan kaybederken  Avrasyacıların kalesi gücüne güç katmaktadır.  

RUSYA – UKRAYNA SAVAŞI 9 BÖLÜM SONU…. DEVAM EDECEKTİR.