Bu hafta röportaj konuğum değerli bir isim, Türk Halk müziğin orta Anadolu abdal geleneği türünde başarılı çalışmalar yapan, bağlama ustası, sazı, sözü güzel insan Erkut Özkan. O gırtlak, o nağmeler, sazı dile getirişi, duruşu, beyefendiliği takdire şayan.  Hani bazı röportajlar vardır buram buram Anadolu kokar ya işte onlardan bir tanesi. Erkut Bey, Milli Eğitim’e bağlı İzmir Müzik kursunda, hem kurum müdürü hem de bağlama eğitmeni olarak çalışıyor. Aynı zamanda 4 yıldır da TRT İzmir Radyosunda Bozkır Esintisi isimli program hazırlayıp sunuyor. Buram buram Anadolu kokuyor derken tam da Neşet Babayı kastettim işte… Okuduğunuzda anlayacaksınız Erkut Bey ile ne denli Anadolu kokan bir röportaj yaptığımızı.

“Aslı Hanım, Yöre gereği ve ailemden ötürü halk müziği içinde büyüdüm. Neşet Ertaş hayranlığı ile başladı yolculuğum. Çocukluğumdan bu yana süpürgeyle, tokaçla oynaya oynaya başladım. Kendi kendime ne öğrenebildiysem… Üniversiteye gelmeden önce de düğünlerde, ortamlarda çalıp söyleyecek durumdaydım. İzmir’e gelmek farklı bir boyut kazandırdı. Üniversite ortamı, konservatuar ortamı, bilinç ortamı kazandırdı. Yöresel müzik icracısı olarak devam ediyorum müzik yolculuğuma…

Kendimi ve yaptığımız müziği övmek için demiyorum ama yaptığımız müzik daha köklü bir müzik. Bunun için geçerliliği daha fazla. Popüler müzikler bu çizgide değil! Müziğimizin % 50’si halk edebiyatından oluşuyor. Günümüze gelecek olursak, iletişim olayı artık çok başka boyuta ulaştı. Çok fazla hâkim olmadığım için son zamanlardaki sosyal medya tarafında popüler meşhur olan müziklere, güncel müzikler gelir geçer işlerdir. Olur, tutar. Neden ötürü tuttuğunu da çok kimse bilmiyor esasında. Öyle olsa herkes o tarafa yönelecek zaten. Biz biraz daha kalıcı, bu işin daha geleneksel yolunda ilerlemeye çalışıyoruz mümkün olduğunca.” İfadelerini kullanan Sayın Erkut Özkan röportajımız sizlerle.

Öncelikle okurlarımız için sizi tanımak isteriz Erkut Bey. Erkut Özkan kimdir bir günü nasıl geçer?

Ankaralıyım. Ankara’nın güzel bir ilçesi Kaleciğin bir köyündenim. Elmadağ’da doğdum, büyüdüm. 2005 yılında konservatuvar okumak için Ege Üniversitesi devlet Türk konservatuvar ses eğitimi bölümünü kazandım İzmir’e geldim. O tarihten itibaren de İzmir’de yaşıyorum. 2010 yılında da mezun oldum. Mezun olduğumdan buyana müzik işinin içindeyim. Çalıyoruz, söylüyoruz. 4 yıldır Milli Eğitim’e bağlı İzmir Müzik kursunda, hem kurum müdürü hem de bağlama eğitmeni olarak çalışıyorum. Aynı zamanda 4 yıldır da TRT İzmir Radyosunda Bozkır Esintisi isimli program hazırlayıp sunuyorum. 

Müzik yolculuğuna ilk olarak nasıl çıktınız? Bir hikâyeniz var mı?

Yöre gereği ve ailemden ötürü halk müziği içinde büyüdüm. Neşet Ertaş hayranlığı ile başladı yolculuğum. Çocukluğumdan bu yana süpürgeyle, tokaçla oynaya oynaya başladım. Kendi kendime ne öğrenebildiysem… Üniversiteye gelmeden önce de düğünlerde, ortamlarda çalıp söyleyecek durumdaydım. İzmir’e gelmek farklı bir boyut kazandırdı. Üniversite ortamı, konservatuar ortamı, bilinç ortamı kazandırdı. Yöresel müzik icracısı olarak devam ediyorum müzik yolculuğuma… 

Bu yolda ilerlerken Neşet Baba ile ilgili bir anınız var mı?

İzmir’e gelme sebeplerimden biri de burada bir evinin olduğunu biliyordum. Belki görürüm umudu ile de geldim açıkçası. Onun haricinde Ankara’nın çeşitli illerinde verdiği halk konserlerinin hemen hepsine gittim. Onu en önden dinlemek gibi bir fırsatım oldu. İzmir’e geldiğim yıl evine misafir olarak gittik. 4-5 kişilik bir grupla evinde bir saat kadar sohbet etmiştik. Bu benim için unutulmaz anılardandır. 

Son zamanlarda çıkan mevsimsel müzikler yani popüler müzikle ilgili ne düşünüyorsunuz?

TÜRK HALK MÜZİĞİ KÖKLÜ BİR MÜZİK GEÇERLİLİĞİ DAHA FAZLA

Kendimi ve yaptığımız müziği övmek için demiyorum ama yaptığımız müzik daha köklü bir müzik. Bunun için geçerliliği daha fazla. Popüler müzikler bu çizgide değil! Müziğimizin % 50’si halk edebiyatından oluşuyor. Günümüze gelecek olursak, iletişim olayı artık çok başka boyuta ulaştı. Çok fazla hâkim olmadığım için son zamanlardaki sosyal medya tarafında popüler meşhur olan müziklere, güncel müzikler gelir geçer işlerdir. Olur, tutar. Neden ötürü tuttuğunu da çok kimse bilmiyor esasında. Öyle olsa herkes o tarafa yönelecek zaten. Biz biraz daha kalıcı, bu işin daha geleneksel yolunda ilerlemeye çalışıyoruz mümkün olduğunca.

Bu değerli yolculukta kariyer hedefi planlarınız nelerdir?

Tek seferlik hedeflerim yok. Şöyle bir türkü okuyayım meşhur olsun patlasın değil de bizim işte bir birikim gerekiyor. Mesele o birikimi yapabilmek. Albümüm çok oldu çıkalı. 2014’de çıktı. Bu tip çalışmalar arşivlik çalışmalar, bu da ne demek oluyor: Bu işle ilgili, konuyla ilgili, alanla ilgili ilgi duyan insanların dinlediği, ihtiyaç duyduğunda oradan çıkarıp dinlediği demek bana göre bu daha geçerli. Yeniliğe açık olmak lazım evet ama çizgimiz bu.

Peki, bu yolculukta şans mı emek mi?

ZAHMETİNİ ÇEKEN SABAHLARA KADAR MÜZİK YAPAN, BU İŞİN İÇİNDEKİ İNSANLARA ÇOK SAYGI DUYUYORUM.

Ben şans eseri bir yerlere gelenlerin değil de emek harcayanların daha çok başarılı olduğunu düşünüyorum. Öte yandan sadece Allah vergisi bir yeteneği bünyesinde barındıranların değil, o işe emek harcayanların daha başarılı olduğunu görüyoruz. Emek yüce değerdir. Çok saygı duyuyorum. Müzik işi hiç kolay değil! Müzik işi aç bırakan bir meslek. Pandemi dönemi geçirdik malum. Çoğu tanıdığımız abimiz, arkadaşlarımız küsen var intihar eden var. Bir kuruma, kuruluşa bağlı değilseniz yoksunuz! Bu işin kahrını çeken insanlardan yanayım. Her ne kadar TRT gibi bir kurumda dış yapımcı olarak program yapmak gurur verici bir şey, kültürümüze verdiğimiz bir hizmet olarak görüyorum ama hangi mekânda olursa olsun, bu işin zahmetini çeken sabahlara kadar müzik yapan, bu işin içindeki insanlara çok saygı duyuyorum.

Seslendirmeniz şahane peki söz yazıyor musunuz?

Hayır, şimdilik yazmıyorum. Bunun zamanının oluğunu düşünüyorum. Ciddi bilgi birikimi olması gerektiğini düşünüyorum. Günümüz besteleri içinde görüyoruz, halk müziği için yapıldığı sanılan bazı sözlerin hiçbir değeri yok, şiir olarak okuduğunda anlamı yok laf olsun diye yazılmış satırlar. Biz bunun üstüne bir beste oturturuz bir de slogan dörtlük oluşturuyorlar bu buradan patlar gider modundalar. Bu amaçla yazılan sözler bugün için başarılı olabilir ama uzun vadede değeri yoktur.

Önümüzdeki günlerde yeni bir çalışmanız olacak mı?

Şuan TRT’de devam eden bozkır esintisi programıyla epey meşgulüm. Yeni türküler araştırıyorum. Programın kuralları gereği bazı şeyler yapabiliyoruz ama güzel konuklar çağırıyoruz. İyi icracılar var devlet kanalında yer verilmiyor çünkü tanınmıyor bilinmiyor bu böyle olmamalı. Toplu albüm yapmak şu şartlarda zor ama karma albümlere bazı kayıtlar verdik. Ramazan Bayramının ilk günü Neşet Ertaş’ın meşhur yolcu türküsünü yayınladık. Yine beklenilen kayıtlar ar. Tekli dedikleri, single dedikleri çalışmaları paylaşacağız firma üzerinden. Onun yanı sıra kendi hesaplarımdan stüdyoda çaldığım, kaydettiğim çalışmaları paylaşıyorum zaten.

Bu içsel yolcuğun coğrafya ile de alakası var mı?

BOZKIR HAVASINI SOLUMAMIŞ OLSAYDIM, BU DUYGULAR İÇİNDE OLACAĞIMI ZANNETMİYORUM

Elbette. Üniversiteye gelene kadar müziğin karşılığı bende sadece Neşet Ertaş ustaydı ve abdal geleneğinde var olan ustalardı. Muharrem Ertaş, Çekiç Ali, Hacı Taşan… Yine aynı dönemde yaşamış Nuh Akgün, Bayram Arıcı gibi isimlerdi. Çok saygı duyuyorum bu isimlere. Doğduğumuz yerde ömrümüzü tamamlayamıyoruz. Herkes başka başka yerlerde yaşamak durumunda. Ama doğmuş olduğun, belli bir yaşa kadar yaşamış olmanın getirdiği bir ayrıcalık var.  Bozkır havasını solumamış olsaydım, bu duygular içinde olacağımı zannetmiyorum.

Biliyorum bu çok bir zor soru. Neşet Baba’nın işte bu benim türküm dediğiniz eseri var mı? Benim ki “Ahirim Sensin” mesela.

Hepsi benim için değerli. Sizlerin beğendiği her şeyi biz sizlerden çok daha fazla içli bir şekilde dinliyoruz. Çünkü burada şöyle bir ayrım var; sizler dinleyicisiniz ama müzik yapanların müziği dinleme şekli her zaman daha farklı. Neşet Ertaş öyle geniş bir repertuvara sahip ki… Onu böyle dönemsel olarak ayırırsak; gençliğini mi, orta yaşını mı, yetişkin halini mi, hangi dönemini hangi saundu nu, neyini değerlendireceğimi bilemem yani… Gençlik dönemini dinlediğim, hayranı olduğum inanılmaz eserleri var. Kendi eseri olmayıp da seslendirdiği “Mühür Gözlüm” var. Usta icracıların özelliğidir, Neşet Baba’da bunu hep söylerdi “kendi çaldığımı bir daha çalamıyorum.” Bir yerde çalıyorum başka ruh halindeyim ama başka bir yerde çaldığımda başka bir ruh halinde oluyorum. Bunu müzikal olarak değerlendirirsek, makamı da değişiyor, usulü de değişiyor türkü apayrı bir yere gidiyor. Benim için hepsi çok çok özel. Ben kaset döneminde yetiştim. Neşet Ertaş’ı da benim dönemim iyi kötü değerlendirirken, kaset kaset değerlendiriyoruz. Mesela Ölmeyen Türküler-2 orada ne okumuş Zülüf Dökülmüş Yüze’yi çalmış bizim gözümüzde her çaldığında farklı bir saund çıkıyor ortaya. Ortalama bir çizgisi var ama hepsi de bir birinden farklı aslında.

Bire bir saz dersleri veriyorsunuz. Sizlere nasıl ulaşabilirler Erkut Bey?

MEB İzmir Müzik Kursun’da ders veriyorum. Özel olarak ders vermiyorum. Burada da birebir ders verdiğim için özel ders vermeme  gerek kalmıyor. Sosyal medya hesaplarımızı takip edebilirler.  İzmir Bayraklı’da tek ders veren kurum biziz şuanda. Çocuğum müzik aleti öğrensin diye getiriyor veliler, bizim gönlümüzden geçen bilinçli bir şekilde gelmeleri. 40 yaş üstü gelenler oluyor, Neşet Ertaş tarzı onun türkülerine özel pratikleşmek isteyenler geliyor.

Bu yolda yürümek isteyen, ben de halk müziğine ilgi duyuyorum ne yapmam lazım diyen,  gençlerimize tavsiyeleriniz nelerdir?

SADECE GÜNÜN GEREKLİLİKLERİNE DEĞİL DE BİRAZ KALICI OLAN İŞLERE DAHA ÇOK MEYİL VERMEK DOĞRU

Ustalarımızın izinden ayrılmamaları lazım. Kendilerini doğru bir kültürel malzeme ile doldurup, o şekilde yola devam etmeleri daha doğru olur. Ben umutluyum. Çok yetenekli gençlerimiz var. Sadece günün gerekliliklerine değil de biraz kalıcı olan işlere daha çok meyil vermek doğru. Kültürel değer benim için çok değerli.

RÖPORTAJ:  Aslı M. Sarı

Editör: TE Bilisim