Daha geçenlerde, “Ben burada oldukça Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üye olması mümkün olamayacaktır. Türkiye Avrupalı değildir. Avrupa Birl

Daha geçenlerde, “Ben burada oldukça Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üye olması mümkün olamayacaktır. Türkiye Avrupalı değildir. Avrupa Birliği’nde işi yoktur. Ben, bütün gücümle Türkiye’nin Avrupa Birliği olmasını engelleyeceğim” diyen Merkel, Türkiyede’ki seçim ortamını, geçici başbakan ve geçici hükümete aldırmadan, hem de 6 saatliğine uçağa atladı, geldi. Belki de yol kısa olsun, vakit kaybetmeyeyim diye düşünerek Ankara yerine İstanbul’a geldi. Birçok konu görüşüldü deniyor. Vizeler, fasılların açılması, Türkiye’nin AB liderler zirvesine davet edilmesi görüşülmüş. Ben size söyleyeyim, Merkel’in bir tek amacı vardı. Suriye, İŞİD, PYD, PYC, PKK velhasıl tüm belalara bulaşmış, Türkiye’ye musallat olan şu anda 2,5 milyonu bulan, göçmensığınmacı ile başı dertte olan, bu iş için kendi bütçesinden 10 milyar dolar harcamış olan Türkiye’yi göçmenleri ile başbaşa bırakmak, aman sen nasıl olsa bu işe girdin, bu göçmenleri sakın Almanya’ya ve diğer AB ülkelerine gönderme demek için alelacele geldi.
Osmanlı İmparatorluğu’nu tekrar kuracağım düşüncesi ile yanlış üzerine yanlış dış politika uygulamaları ile bu vahim duruma gelmiş olan Türkiye’ye, ben sana para vereyim, göçmenlere sen bak sakın bizim oralara gönderme demek için gelmiştir. Türkiye Suriyeli ve Iraklı göçmenler için kendi bütçesinden önemli miktar sarfediyor. Aslında Türkiye’nin bu paraya çok ihtiyacı var. Ekonominin her an krize girme tehlikesi mevcut. Türkiye bu 10 milyar ile akut duruma gelmiş olan istihdam meselesine katkı yapabilirdi. AB ülkeleri, ABD Türkiye’nin sırtını sıvazlayarak sen aslansın, sen kaplansın diyorlar, ama paraya gelince kıvırıyorlar. Bu sığınmacılar, Arap, bunları aslında Arap ülkelerinin bilhassa Suudi Arabistan’ın alması icap eder, ama onlarda sınırlarını kapatmışlar, kıllarını oynatmıyorlar.
Bu sığınmacı kabul konusunda Türkiye istiap haddini aşmıştır. Gelenler, çoluk çocuk perişan halde ellerinde aciz levhaları ile sokaklarda dileniyorlar. Birisi, onlar bizim misafirimiz diyor. İnsan misafirini dilendirir mi? İşin doğrusu, kendi muhtacı himmet olan Türk halkı bunları istemiyor. Son zamanlarda zorunlu olarak ölmek, boğulmak pahasına Avrupa ülkelerine ve Almanya’ya göç akını başladı, işte Sn. Şansölye’yi telaşlandıran, hani “bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü?” kabilinden, kapağı İstanbul’a atmasına sebep, bu sığınmacı akınıdır.
Bakın ben bir şeye çok üzülürüm. Şayet Almanya’nın Dışişleri Bakanlığı’nın yetkilileri, Almanya’nın Ankara Büyükelçisi, Sn. Şansölye’yi karşılarına alıp, “Efendim siz Türkiye’nin seçimine filan aldırmayın, Türkiye’de herşeye karışan, karar veren, ondan habersiz birşey yapılması, adım atılması mümkün olmayan bir zati muhterem vardır, tabiatıyla hiyerarşi icabı mevkidasınız ile görüşürsünüz. O, size Dolmabahçe Sarayı’nı gezdirir. Gelip geçenlere, vapurlara el sallarsınız. Ama asıl görüşmeyi asıl liderle yaparsınız. Asıl lider de sizi Osmanlı İmparatorluk saraylarından birinde [Mabeyin köşkü - Yıldız Sarayı] ağırlar, sizi devasa uzun arkalı sedef kakmalı, varaklı taht misali koltuklara oturtur” demiş olmasınlar.
Şansölye Merkel de bilir, demokrasi ile yönetilen ülkelerde asıl yetki ve sorumluluk, parlamentoya, milletin seçtiği milletvekillerine, meclisten çıkan Başbakan ve hükümete aittir. Almanya’da da olduğu gibi Cumhurbaşkanları sembolik yetkilere sahiptirler. Örneğin, İngiltere’de Kraliçe, Başbakan’ın eline verip şunu okuyacaksın dediği nutuku kıraat eder. Zaten TC Anayasası’na göre, Cumhurbaşkanımız yaptıklarından sorumlu değildir. Diğer taraftan Avrupa Birliğin’den sorumlu, ama geçici olan bakanımız, Merkel’in ardından Brüksel’e giderek, fasılları açtırmaya çalışıyor. Bakan hanımefendi de biliyor ki, fasılları açmak önemlidir ancak yeterli değildir. Asıl netice, bu fasıların kapatılması ile alınır. Bunun da içinde bulunulan ortamda pek mümkün olması beklenemez. Zaten Kıbrıslı Rumlar, itirazlarını dile getirdiler bile. Şimdilerde Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin yeni Cumhurbaşkanı, Güney Kıbrıs’la anlaşıp kapağı Avrupa Birliği’ne atmak istiyor. Yakında Euro’ya geçeceğiz demeye başladı. Mamafih, ben bu çabayı eleştirmiyorum.
Netice itibariyle, Şansölye Sn. Merkel’in bu ziyaretinden ben somut, verimli, yapıcı bir çıktı beklemiyorum. Kendileri gelmiş, Boğaz havası alarak 6 saat içinde dönmüştür. Asıl üzerinde durulacak husus dış politikada 14 yılda geldiğimiz, üzücü ve itibarsız durumdur. Devlet idare etmek, yabancılar karşısında tutarlı, itibarlı olmayı, onlara saygı telkin etmeyi, en önemlisi ciddiye alınmayı, Avrupa Birliği komşularımızla, ABD ile kendi menfaatlerimize dayalı olumlu ilişkilere sahip olmayı, bütün bunları gerçekleştirmek için gerçek devlet adamlığını gerektirir.