Kusursuz zıtlıkların karanlık tarafları, yüzdeye vurulan bir hesapta, geriye doğru virgül dahi oynasa, kazanımlar sanrıdan çıkıp zafere döner miydi? Ya da erişimin neredeyse koku veya dokunmaya ramak kalmış ürkütücü gelişiminde, us eksikleri otomatik tamamlama yetisini kullansa bile, ruh gerçek anlamda koruyucu bir kalkan oluşturabilir mi?

Uzaktan gözlemlemek ve içsel yolculukta doğru soruyu bulabilmek paralel gittiğinde yükleri hafifletebilir diye ummak bir adım ötesi sayılabilir. Değişen Dünya’ da tepegöz bilinçle seyirci olmak rutin akışta zor olabilir fakat yaralayıcı hikayelerle başa çıkmak gerekirse aslında tam da bu gereklidir. Tepeden bakmak… Yaşanmış veya yaşanacak olan kımıldamaları sezmeye çalışmak… Kendinden başlayarak gezegeni onarmanın başlangıç noktasıdır belki, kim bilir?

Bence umutlu hislerin açtığı pencereler bahar görmek ister yalnızca. Soğuk Güneş yani Yalancı Güneş yansımalı günler de buna dahil. Neticede insanın içi manzarasına baktıktan sonra ısınmaya başlar ki bu gerçekten bir yaz vakti terlemekten daha sıcaktır ayrımına varanlar için.

Isınmak ve yanmak;  hakiki, dünyevi ve mecazi anlamlarında dengeyi hatırlattığından, keşfedilmeye muhtaç olan şey gözlerimizi kapattığımızda ortaya çıkanlardır belki. Belki anlam yüklediklerimiz rüyadır ya da değersizleştirdiklerimiz altındır. Belki mücadele pozitife evrildiğinde yol kat etmiş sayılacak veya müjde birinden ya da bir yerden duyulmasına ihtiyaç olmadığını kavradığımızda çoğalacaktır.

Bilemeyiz ve bilememek denenmeye değer sonsuz ihtimalin var olduğunu gösterir. En iyi versiyon, hor kullanıldığı için yıpranan saygı ve sevgi başlıklarının sık kullanılanlara eklenmesiyle gerçekleşse bu çok olağan olurdu ama hepimiz biliyoruz ki bu çok basit olduğu için aynı zamanda maalesef çok zor.

Zaten Soğuk Güneş hayal edebilmek bir yaşam belirtisi iken,  Soğuk Güneş’ in altında ısınmayı bilmemek; üç kere acıdır. Şiir yazmaktan düzyazıyı unutmuş şairin devrik cümle kurduğunu sananların ruhsuzluğu ile de sağlam kapışır.