Amerikan menşeli yatırım, iş ve finans dergisi Forbes’in Türkiye baskısı, dört yıl aradan sonra yeniden açıkladığı ‘En Zengin 100 Türk’ listesiyle yalnızca ekonomik değil, sportif hafızamıza da ince ama çarpıcı bir not düştü. Toplam serveti 128,5 milyar doları bulan 108 kişinin yer aldığı listede, dikkat çeken bir başka ayrıntı vardı: Spor dünyasından gelen ya da sporla iç içe yaşayan pek çok isim, servetleriyle zirveye oynuyordu.
Murat Ülker, 5,5 milyar dolarlık servetiyle listenin ilk sırasında. Kendisi aynı zamanda Fenerbahçe kongre üyesidir. Onu, Beşiktaş’ın eski yöneticilerinden Cemil Kazancı 4,3 milyar dolar ile takip ediyor. TFF eski başkanı Nihat Özdemir 1,9 milyar dolarla 18’nci, Fenerbahçe Asbaşkanı Hamdi Akın ise 1,7 milyar dolarla 23’nci sırada. Listeyi biraz daha taradığımızda, Galatasaray’dan Samsunspor’a, Anadolu Efes’ten Kasımpaşa’ya kadar geniş bir sportif yelpaze üzerinde yer alan portrelerle karşılaşıyoruz. Üstelik bu isimlerin büyük bir bölümü hâlâ kulüp yönetimlerindeler. Yani aktif roller üstleniyor…
Peki, bu tablo bize ne anlatıyor?
Hemen söyleyeyim. Sporun, artık yalnızca bir rekabet ve mücadele sahnesi değil, aynı zamanda yatırım, prestij ve güç alanı olduğunu, ancak bu gücün ne kadarının sahaya, altyapıya, sürdürülebilirliğe dönüştüğünün, dolayısıyla da asıl sorulması gerekenin de bu olduğunu anlatıyor. Çünkü paranın sporun ruhuna her zaman katkı sunmadığını, bazen gölge yaptığını, hatta çürüme yarattığını da gördük. Sermayenin yön verdiği bir futbol düzeni, çoğu zaman vicdanla değil, bilanço kalemleriyle konuşur.
Kulüp üyeliği ile servet arasında kurulan bu görünmez köprü, aslında Türk sporunun ekonomik haritasını yeniden çiziyor. Yönetim koltuklarına oturan bu dev sermaye sahipleri, sadece maddi güç değil; aynı zamanda kültürel ve stratejik bir etki alanı oluşturuyor. Bu noktada, spora yön veren zenginlerin taşıdığı sorumluluk da bir o kadar ağırlaşıyor. Paranın varlığıyla değil, iradesiyle yön bulan bir spor kültürü yaratmak asıl ihtiyaçtır. Sporcuya yatırım yapmayan servetler, sonunda sadece duvarları zenginleştirir.
Ancak sporun kaderi, yalnızca parayla pulla çizilemez. Asıl mesele, o servetin hangi niyetle, ne için, hangi zihniyetle ve kimler adına kullanıldığıdır.
Aman, hayatta en korktuğum şey yanlış anlaşılmaktır. Bu cümleyle ortaya koymak istediğim şey yalnızca nitelikle, nicelik arasındaki farkın altını çizmektir. Bilmem anlatabiliyor muyum?
Hoşçakalın…